Zekâ traducir portugués
472 traducción paralela
Büyük adamlar dalgın oluyor. Zekâ işareti.
Os grandes homens são todos distraídos.
... güzellik, akıl ve zekâ ve, ah, bir kadında mutlaka olması gereken her şey.
beleza, e destreza, e inteligência... e, oh, todas as coisas importantes numa mulher.
"Doğurganlık, zekâ ve güzellik."
"Fineza, inteligência e beleza."
Burası ise tamamen zekâ, düşünce maharet ve şiirsellikle dolu.
Aqui... é o espírito, o pensamento subtil e poético.
Müthiş bir içgüdü ve zekâ.
Que inteligência!
Dostumuza gereken şey zekâ ve at kılı.
O que é preciso é bom senso e um pêlo de cavalo.
Ah, Ravenhurst, adamda zekâ var! Ah, söylemeliyim ki,
Oh, Ravenhurst, o tipo é esperto.
Belki su laboratuara tekrar gidip zekâ katsayılarımızı % 100 artırmalıyız.
Devíamos dar mais uma volta até aquele laboratório e elevar o nosso QI em 100 por cento.
Dinle doktor, laboratuara girebilirsek zekâ artırıcıyı ilk ben deneyeceğim.
Olha, Doc, se conseguirmos chegar ao laboratório, eu faco o aumento de QI primeiro.
Zekâ artırıcıya girdin demek.
Fizeste o aumento de cérebro?
Sende oturup bu hikâyeyi okuyacak ne irade ne de zekâ var.
Tu não tens cabeça nem força de vontade para te sentares a ler este conto.
- Git ve çıkar istersen, parlak zekâ!
- Vá e faça isto, esperto! - Quieto!
Çok iyi, Bay Barrett. Üstün zekâ demektir bu.
Muito bem, tem inteligência superior.
Yalnızca kaba kuvvet ve zekâ yok.
Só músculos sem inteligência!
Ben bir zekâ testi uyguluyorum Bayan Looran.
Ando a levar a cabo um teste de inteligência, Mrs. Looran.
Zekâ seviyesi, inanılmaz derecede yüksek.
O intelecto dele é quase inacreditável.
Evet. Yeğeninizin zekâ seviyesi bizi cidden çok şaşırttı.
A inteligência do seu sobrinho deixou-nos a todos atordoados.
Aynı yaşta ve aynı zekâ seviyesine sahip.
A mesma idade, o mesmo intelecto.
Bu çocuğu Paris'e getirebilirsem, onu inceleyebilir ve kendi türünden ve eğitimden uzak yaşamış bir ergenin zekâ derecesini ve fikirlerinin doğasını tespit edebilirim.
Se pudesse levar o rapaz para Paris, poderia examiná-Io e apurar o seu grau de inteligência e a natureza das ideias num adolescente privado de educação por ter vivido separado da sua espécie.
Bir zekâ oyunudur.
É um jogo de manhas.
Tanrı bilir bu zavallı ruh içerisinde ne büyük zekâ ne büyük sanata yetenek saklı.
Sabe lá Deus que génio, que grandes obras de arte podem estar aprisionadas na mente desta pobre e infeliz alma.
Bu güzellik zekâ ve gençliğe kadınları daima bir şiir gibi sevmiş ve aşkı bir müzik gibi yaşamış kocaman ailemize büyük bir coşkuyla hoş geldin diyorum.
É com grande emoção, que dou as boas vindas á beleza, á inteligência e á juventude, á nossa grande família, que sempre tem amado as mulheres tanto como á poesia, e tem disfrutado do amor como se fosse música.
Bir de seni görelim, sivri zekâ!
Mostra-me que és melhor.
Zekâ testinde çok başarılı olmuşsunuz.
Saiu-se muito bem no teste de inteligência.
Zekâ seviyemi düşük buldun.
Você acha meu nível de habilidade inferior
Bana ne yaptığını anlamak için yüksek zekâ gerekli değil
Não é preciso ter um grande Q.I. Para ver o que me estás a fazer
Zekâ ister ve yıllar süren sıkı çalışma. Bir şey de anlayamazsın.
É preciso esplendor e tanto trabalho que não compreenderias.
Buradaki öğretmenlerin zekâ özürlü çocuklarla nasıl başa çıktıklarını görmek inanın beni çok etkiledi.
Devo dizer que estou muito impressionado... pelo que estes professores estão a conseguir com estas crianças subdotadas.
Gün'e erken başlamak kadar zekâ açıcı bir şey olamaz.
Nada é melhor do que começar bem cedo o dia para despertar os sentidos
Hadisene, sivri zekâ, yap şunu! Yapıyorum ya işte!
- Vai espertalhão e fá-lo.
- Bu gerçek bir zekâ.
- Isso é muito inteligente.
Daryl, bir yapay zekâ deneyidir.
O Daryl é uma experiência sobre inteligência artificial.
Gerçek yapay zekâ.
A verdadeira inteligência artificial.
Bu herkesin başlangıç ücreti yaş, cinsiyet, ırk, renk veya zekâ seviyesine bakılmaksızın.
Que é o salário inicial para todos, independentemente da idade, do sexo, da raça, da cor e da inteligência.
Yapay zekâ hakkında herhangi birşey biliyor musun?
Sabes alguma coisa sobre inteligência artificial?
Büyük bir güç ve zekâ ürünü olan bilinmeyen bir enerji biçimi. Yaydığı sinyallerin yıkıcı etki yarattığının farkında bile değil.
Uma forma desconhecida de energia de grande poder e inteligência, evidente que inadvertidamente suas transmissões são destrutivas.
Birini sevmem için ille de zekâ küpü bir canlı olması gerekmiyor.
Minha compaixão para alguém não está limitada pela minha estimativa de sua inteligência.
Bildiğim tek bir şey varsa, o da senin kadar yüksek bir zekâ ve eğitime sahip olmayan bir Jefe olduğumdur.
Eu sei que eu, Jefe, não possuo a tua educação e intelecto superiores.
Gerçekten mi? O halde, sana zekâ savaşında meydan okuyorum.
Nesse caso, desafio-te a uma batalha de inteligência.
Aynı zekâ, aynı sivilce ve aynı iç çamaşırı.
A mesma esperteza, a mesma ferida na garganta, a mesma roupa interior.
Bunlara göre, zekâ geliştirmek bugünün Elmer Fudd'unu orijinal şişman Fudd'la kıyaslamak.
Para eles, isso é comparar o Elmer Fudd actual com o original, o Fudd mais gordo.
Yukarı bak sivri zekâ.
Aqui em cima, maluco.
Bu normal mi, değil mi ya da zekâ olarak bilinen şey ile cinsel gelişim eksikliği arasında bir bağlantı var mı, bilmiyorum.
Eu não sei se é normal... ou se tem alguma correlação entre falta de precocidade sexual... e o que é conhecido como inteligência.
- Eh, biraz pratik zekâ, el işaretleriyle ifade falan, öyle işte.
Foi com um pouco de habilidade e gestos manuais expressivos.
Amancio González, diğer adıyla M.A., sağır dilsiz gezegendeki en düşük zekâ seviyesine ve olağanüstü bir kuvvete sahip.
Amancio González, aliás M.A., surdo-mudo de nascença, com um dos quoficientes intelectuais mais baixos do mundo e dotado de uma força extraordinária.
Her karşılaşmalarında aralarında bir zekâ düellosu olur.
Sempre que se encontram, travam uma escaramuça de espírito.
Komşulara göre çocuk zekâ özürlü.
Os vizinhos dizem que ele pode ser deficiente mental.
- Burada bize lâzım olan en son şey, yeni bir zekâ özürlünün diğer saçmalalıklarla can sıkması.
- A última coisa de que cá precisamos é outro atrasado mental, juntamente com toda aquela escumalha.
Nedir bir fikrim yok ama zekâ özürlü olacağını sanmam.
Não sei o que ele é, mas atrasado não é de certeza.
şu zekâ terapilerinden biri iyi olur mesela beynindeki kıvrımları azaltırsın.
Sabes, para uma terapia de espírito ou qualquer coisa do género. Para limpar as válvulas no teu cérebro.
Dinle, sivri zekâ.
Ouve, espertinho.