Çığlıklar traducir portugués
1,402 traducción paralela
Kaba sorgulamalar, üşüşen gazeteciler, beyinsiz, çığlıklar atan bir kalabalık.
as perguntas brutais, os horripilantes jornalistas, as multidões insensatas aos berros.
Odadan çığlıklar atarak kaçsam senin için sorun olmaz değil mi?
Não se importaria que eu saisse a correr do quarto, pois não?
- Çığlıklar.
- Gritos.
Çığlıkları takip edin.
Sigam os gritos.
Çığlıkları gitti.
Os gritos pararam.
"Doğaüstü güç ve zehirli pençeleri ile Vicious iblisler, Mantikorlar tiz çığlıkları içinde iletişim Ve çantayla yolculuk eğilimindedir"
"Demónios ferozes com força sobrenatural e garras venenosas, os Manticores comunicam com guinchos estridentes e tendem a viajar em bandos."
Her şey ona "UZAYLI" diyerek çığlıklar atmamız için.
Tudo nele grita "ALIEN".
Yoksa ölen insanların çığlıklarını mı?
Ou você ouve pessoas morrendo?
Muhtemelen dün gece çıkardığı harika çığlıklar yüzünden çok yorulmuştur.
Deve estar exausta por causa da gritaria adorável de ontem à noite.
Sonra tiz sesli şu çığlıkları duydum.
E depois ouvi uns gritos agudos.
Ve şimdi, Noel sabahı uyananların kayıp hediyelerine attıkları sevinç çığlıklarını duyma zamanı.
E agora ouvir o som de alegria das pessoas a acordar no dia de Natal e descobrirem que não têm presentes.
Crockett o dehşet çığlıkları atarken bunları yazmak bile beni ürkütüyor.
"Ou ouve, os uivos horríveis do Crockett. " Só o escrever sobre isto põe-me todo arrepiado...
Bu çığlıklar da neyin nesi?
Por que está ele a gritar?
Hala çığlıklarını duyuyorum.
Ainda as oiço gritar.
Onlara sahip çıkan kimse olmadığına göre, çığlıklarını duyacak kimse de yok.
E como não esta cá ninguem, para os reclamar. então ninguém os ouvirá a gritar!
Masum bir kadının çığlıkları.
Os gritos de uma mulher inocente.
İnsanların çığlıklarını duyduğumda... Korktum. Annem de bana vurdu.
e que as pessoas berravam quando desciam acobardei-me e ela bateu-me.
Suçları umutsuz yardım çığlıkları olarak görülebilir.
Os seus crimes podem ser vistos como um grito desesperado de ajuda.
Ya ormandan gelen çığlıklar?
Os gritos, vindos dos bosques?
Filmdeki, çok sinir bozucu olan sarışın kızın kafası kopunca sevinç çığlıkları attım.
Quando uma loura muito parva ficou sem cabeça, aplaudi.
Kaosun ortasında keçilerimin yardım çığlıklarını duyduğuma yemin edebilirim.
E no meio do caos até podia jurar ouvir as minhas cabras gritarem a pedir ajuda.
Çığlıklar ve debelenmeler düşünüyor.
Grita e atira com as coisas.
Arkadaşım Annoucheka'nın çığlıklarını duydum.
Ouvi a minha amiga Agnieszka a gritar.
Sen, çığlıklar atan, duyamayan tüm sağır çocukların bir yansımasısın.
Tu representas todas as crianças surdas que gritam, sem poder ouvir.
Büyükannemin doğum gününde, evi aradığımı... ve bütün ailenin kahkalarını... ve çığlıklarını duyduğumu hatırlıyorum.
Lembro-me de no aniversário da minha avó, Liguei para casa... e ouvia toda a minha família... a rir e aos berros.
Ölenlerin çığlıkları cennete kadar uzandığında,... Geser orduların denk olduğunu fark etti. Ve biliyordu ki, savaş sona ermezse, her ruh perişan olacaktı.
Pelos gritos dos moribundos que chegavam ao céu Geser percebeu que os Exércitos se equiparavam e sabia que, a não ser que a luta parasse morreriam até à última alma.
Çığlıklarını duyabiliyorum.
Eu consigo ouvir os seus gritos.
- Çünkü çalışma saatlerinden sonra eve gidip, kapı ve pencereleri kapandıktan sonra çocuklar bir raya gelip, evimin dışında çığlıklar atıyorlar ve şov başlıyor.
- Porque depois do expediente... quando eu voltar para casa e fechar as portas e janelas para dormir um pouco... as crianças juntam se fora da minha casa e gritam juntos... A brincadeira começa agora.
Vietnamdaki pirinç tarlalarındayken daha 19 yaşındaydım, çığlıklar içinde kopan bacakları yerine diktim.
Tinha 19 anos quando estive nos arrozais do Vietname... a serrar pernas entre grunhidos.
Evden çığlıklar duydum.
Eu ouvi gritos dentro de casa.
- Ama 911'i aradın. Evet, çığlıklar duydum ve duman, bankanın ortasına doğru geliyordu.
Ouvi gritos e o fumo entrava na parte central do banco.
Şimdi, diğer taraftan Ruh benim çığlıkları duymak beni dinle
Ouvi-me agora, ouvi o meu grito, Espírito do outro lado,
Tüm o adamların çığlıkları... nasıl bir ilahi fayda sağlıyor?
Que objectivo divino, há em todos os gritos daqueles homens?
Çığlıklarınızın Montecito araba parkındaki tüm arabaların alarmlarını çalıştırmasını istiyorum!
Quero que o vosso entusiasmo dispare o alarme de todos os carros do parque do Montecito!
Tabi çığlıklar atarak uyanmıyorum.
É óbvio que não acordo aos gritos.
İki gecedir çığlıklar atarak uyanıyor.
Há duas noites que acorda aos gritos.
Orada durup tüm gece o zavallının çığlıklarını dinleyen herkes ne yapılması gerektiğini biliyor.
Todos os que ouvem aquele pobre tipo gemer sabem o que tem de ser feito.
Bütün o çığlıklar nedir?
- Que gritaria é essa?
Bekle ve gör, sana çığlıklar attıracağım.
- Espera e verás como te faço gritar.
Tüm gece çığlıklar. Uzağa fırlatılan kusmuklar. Nükleer bezler.
Gritos a noite toda, vómitos de projecteis, fraldas nucleares.
Saat bir civarı, yakınlardaki kampçılar çığlıklar duymuşlar.
Por volta da 1h00, campistas próximos ouviram gritos.
Bu, Springfield'daki bekârların çocuklar ve aileleri için çığlıkları.
É o grito de guerra dos solteiros de Springfield contra as crianças e as famílias.
- Güvercin bunun için çığlıklar atıyor.
- Está a pedir por isto.
Çığlıkları çalarım, Tüttürerek içerken tuvaletlerde
# Roubo os pobres, e escuto os gajos quando gritam #
Sokaklarda Suriyeli büyük bir Lordu öldürdüğün çığlıkları var.
Corre nas ruas o rumor de que mataste um grande senhor da Síria.
- Kadın çığlıkları
E estas? - Como amar uma mulher.
Hatta alevi körüklemişti bu çığlıklar.
ou a intensificava o desejo com isso?
Hastalandığında, o harika cildi çürümeye başladı. Çığlıklarının, okyanusların ötesinden duyulduğunu söylerler.
Quando se começou a sentir doente, e a sua bela pele começou a apodrecer, dizem que se ouviam os seus gritos do outro lado do oceano.
Fuardaydık ve bir otobüs dolusu kız öğrenci ortalığa yayıldı çığlıklar atıp koşarak Carl ve Roy'un peşine düştüler.
Estávamos na feira e chegou um autocarro cheio de miúdas de uma organização juvenil e saíam aos montes lá de dentro. Corriam e gritavam atrás do Carl e do Roy.
Ruhu dosdoğru, tekrar tekrar çığlıklar içinde paramparça edildiği, ebediyen şiddetli acı çekeceği cehenneme gitti.
A alma dela iria directamente para o inferno onde ela seria dilacerada, numa agonia brutal por toda a eternidade.
Arka planda çığlık attıklarını duyabiliyorum.
Ouço-os a gritar lá ao fundo.