Öbür traducir portugués
4,508 traducción paralela
Koridorun öbür tarafında dostların olması her zaman iyidir.
É sempre bom ter amigos do outro lado.
Yeteri kadar tecrübesi var, koridorun öbür tarafına saygılı.
Tem bastante experiência. É respeitada por todos...
Ama demek istediğim şey şu. O tecrübe öbür taraf ile olan o bağlantı...
Mas o que estou a tentar dizer é que essa, essa experiência, essa ligação ao outro lado...
Bu gece Joey Smits'i çağırıyoruz. Kardeşimizi arayarak öbür dünyada geziniyor.
Esta noite chamamos o Joey Smits, que deambula no outro mundo em busca da nossa irmã na luz.
Etrafından dolanıp öbür taraftan bir yol bulabilecek miyiz bakalım.
Vamos dar uma volta e ver se podemos entrar pelo outro lado.
"Yakınlarda mı yoksa dünyanın öbür ucunda mı?" diye.
"Está perto ou no outro lado do mundo?"
Dünya'nın öbür ucundan geldin.
Você viajou meio mundo.
Cesedimi bulacağız, ben de öbür tarafa geçeceğim.
Vamos achar o meu corpo e eu vou presseguir.
Öbür tarafa geçene kadar dergi okuyacağım ve zamanımı Galler Rugby Takımı'nın soyunma odasında geçireceğim.
Por isso até ao momento de prosseguir vou estar a ler revistas ou ver a equipa galesa de Rugby a trocar-se.
Yakında öbür tarafa geçeceğim.
Vou prosseguir em breve.
- Artık öbür tarafa geçebilirsin.
- À vontade para prosseguir.
Öbür yanağını döneceğini sanmıyorum.
Não estou propriamente a vê-lo a olhar para o lado.
Öbür taraftan çıkan sen değilsin.
O tipo que sai do outro lado? Não és tu.
Öbür oğlan.
É o outro rapaz.
Muhtemelen öbür dünyadan gelen bir görüntü.
Provavelmente só um espectro do além.
Odanın öbür köşesinden nasıl hissettiğini anlayabiliyor!
Sabe como te sentes do outro lado do quarto.
Peki... Çocuğun, öbür çiftin oğlu olmadığını nereden biliyorsunuz?
Bom, como é o filho do outro casal?
Ama cevap vermeden önce telefonun öbür ucuna açılan o şeyi düşürdük.
Antes de podermos reagir sentimos uma enorme guinada chegando-nos pela linha telefónica.
Eğer bunu düşünmek için zaman istiyorsanız, bunu yarın ya da öbür gün halledebiliriz.
Se precisarem de tempo para pensar, podemos deixar para amanhã ou depois.
- Madem öbür adam, onun fikri mi? - Hayır, bu benim fikrim.
- Ver outros homens foi ideia dela?
Hmm, öbür koridordaki.
Hmm, a ala antiga.
Öbür kızlar nerede?
Onde estão as meninas?
Biliyorum, şehrin öbür ucundan benim için ağladıklarını duydum.
Eu sei, ouvi-as a chorar por mim ao fundo do corredor.
Sen asıl kızın kafasının olduğu öbür yarısını görecektin.
Devias ter visto a metade com a cabeça.
Sakın korkmayın. Sadece, eşiğin öbür tarafına geçiyorsunuz.
É só uma passagem para o outro lado.
Alalmıyorsan, sen de bizle birlikte öbür tarafa gel.
Caso contrário, juntem-se a nós.
Öbür kahramanımızsa Wisconsin, Geneva Gölü'nden Alice Carden, 1943.
O próximo caso é Alice Carr, em Wisconsin, no ano de 1943.
Öbür tarafına da bak?
Vê do outro lado.
Bir parçam Finn'i kıskandırmaya ve öbür parçam da kalp sızımı bastırmaya çalışıyordu.
Em parte para fazer ciúmes ao Finn, e em parte para... Preencher a minha dor pessoal.
Onu sınırın öbür tarafına geçirmeliyiz.
Tem de atravessar a fronteira.
Sanırım geneldi. Öbür çeşidi lokal oluyor değil mi?
Não é também uma anestesia geral?
Tamam öbür ofisimde konuşalım
Está bem, se não te importares que falemos no meu outro escritório, vamos a isso.
"Öbür tarafında ne var acaba?"
"O que há do outro lado da porta?"
uzakta bir yerden, denizin öbür tarafından.
Para longe, através do oceano azul.
Ve sanırsam da, öbür yarısının senin olduğunu düşünüyorsun.
E a outra metade, presumo, acha que é sua.
Öbür parayla eşleşmedi.
Não combina com o outro dinheiro.
Yoksa dünyanın öbür ucunda mı?
Ou estamos mesmo do outro lado do mundo?
Peki ya öbür adam, Sam?
Então era o outro. O Sam qualquer coisa.
Sabah Tramble'a gidip cesedi teşhis ederim. Öbür gün de işe geri dönerim.
Vou a Tramble de manhã, liberto o corpo e estou de volta no dia seguinte.
Sırf seni bir kez kurtardım diye öbür türlü düşünmeyesin.
Não pense o contrário, apenas porque tive a gentileza de lhe salvar o pelo.
Öbür tarafta görüşürüz.
Vejo-os do outro lado.
Aklı öbür davada.
- Ele tem outro caso em mente. - Emily Hammond.
Patron, öbür dava hakkında bir fikrim var.
Chefe... tive uma ideia sobre o caso do Jared Cass.
Anahtarı öbür elime geçirmek için... -... baş parmağımı kullandım.
Uso os meus dedos gatilho para mudar a chave entre mãos.
- Sen de öbür dünyanın yolcususun!
- Tão certo como ires para o além.
Huzurumdan çekilin. Yahut da güneşin yükselişine öbür dünyanın kıyılarından tanıklık edin.
Vai para longe da minha presença ou testemunha o nascer do Sol a partir das margens da outra vida.
Öbür dünyaya gideceksem eğer, sikinin anısını da yanımda götüreceğim.
Se tenho de morrer, quero levar a memória da tua piça dentro de mim.
Senin için Dünya'nın öbür ucundan geldim.
Vim de longe por você.
- Yoksa öbür türlü mü olacaktı?
Ou é ao contrário?
Her bulgunun öbür yüzü vardır.
Todos os factos têm um outro lado.
Aynanın öbür tarafında.
Ali, atrás do espelho.