Ögretmen traducir portugués
3,306 traducción paralela
Öğretmen izinli.
Retiro de professores.
İki öğretmen adayı vazgeçti. Gece mektuplarının sayesinde.
As nossas duas melhores professoras saíram, devido a algumas cartas.
İki öğretmen vardı. Biri erkek biri bayan.
Há dois professores um homem e uma mulher.
Gabriela, öğretmen ve öğrencilerinden biri.
Esta é Gabriela, uma professora e uma aluna.
- Bu öğretmen. Ne görüyorsun?
Esta é a professora.
Notları düştüğünde öğretmen tuttum.
Quando as notas dele baixaram, arranjei-lhe um explicador.
İlki Claire Ryan, kırk iki yaşında, New York'ta bir öğretmen.
Claire Ryan, 42 anos, professora universitária.
Adam mülayim bir öğretmen sıradan bir katil değil.
Ele é um professor tranquilo, não um assassino.
Bayan Christie, öğretmen.
Christie. A professora. - Encontraste alguma coisa?
Öğretmen asistanı Patrick Quade. İki ödenmemiş park bileti var.
Assistente de ensino, Patrick Quade, tem duas multas de estacionamento não pagas.
Buraya öğretmen olmak için geldim, yaptığım da bu.
Vim para aqui para ser professor, e é isso o que estou a fazer.
Rusya'da öğretmen olan Kapıcı Boris Black, beyninin öldüğünü söylüyor.
Boris Black, o porteiro, deu aulas na Rússia e tem o cérebro a morrer.
ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ
PROFESSOR ALUNO
"Öğretmen öğrenci" mi?
"Professor aluno"?
Öğretmen olurdum.
Eu seria um professor.
Sean Fentress Öğretmen
Sean Fentress Professor
Öğretmen.
Professor.
Engell, bisiklet ve öğretmen seçeneklerini hazırlıyor.
O Engell prepara as opções das bicicletas e dos professores.
Birincisi, İran'da yabancı öğretmen kalmadı.
Primeiro, já não há professores estrangeiros no Irão.
Yedek öğretmen olurum, tarih öğretirim, ne istersen.
Como substituto, dou aulas de História, o que quiser.
Şey gibi miydi, hani yaşlı kadınlar seni baştan çıkarmak isteyen seksi bir öğretmen...
Foi do género, mulheres mais velhas, uma professora sensual que te queria seduzir...
Uygunsuz bir öğrenci-öğretmen ilişkisinden doğduğum için yalan söyledim.
Eu menti porque eu sou o produto de uma inadequada relação professora-aluno.
Öğrenci-öğretmen ilişkisi mi?
Relação professora-aluno?
Dostum, öğretmen frenine mi bastın sen?
Carregaste no travão do instrutor?
Ve bir öğretmen maaşına talim ediyordum dostum.
E estava agarrado a um ordenado de professor, meu.
Beş dakika önce öğretmen oluyordun.
Há cinco minutos, ia ser professora.
- Öğretmen olduğunda...
- Quando fores professor...
Öğrenci ve öğretmen arasındaki ilişki doğası gereği...
Bem, vês, a relação entre o estudante e o professor é por natureza...
- Şu öğretmen işte.
- Mike. - O professor.
- Öğretmen o, Sas.
- Ele é professor, Sas.
Bir öğretmen.
Compreendes?
Tartışmalarıyla tanınan saygın bir öğretmen. İşini kaybetmiş, Kısa zaman sonra kötü bir boşanma sonucu evini kaybetmiş biri.
Por causa de uma discussão entre alguns pais e professores, ela perdeu o emprego e logo depois perdeu a casa, devido a um divórcio.
Vekil öğretmen gibi olmuşsun.
Pareces um professor substituto.
Şimdilik ek malzeme alımını durduracağız ve geçen yılki öğretmen maaşlarına döneceğiz.
Todas as regalias serão congeladas, daqui em diante, lamento, vamos ter que basear-nos na tabela dos escalões do ano passado.
Dietrich'in aslında ilk 20'deki rakipleriyle dövüşmesi bekleniyordu ta ki biri geri çekilene ve bir öğretmen onun yerini alana kadar.
estava previsto lutar contra um lutador top 20. Mas falhou e leva um professor de biologia como lutador a última.
Yüzme kursunda ders alıyordum, öğretmen ishale yakalanıp Kansas'a dönmek zorunda kaldı.
Estava a ter aulas no YMCA, o meu professor apanhou gonorreia. Teve que voltar para Kansas.
Tek kelimeyle, o bir... öğretmen, rehber, koç, guru ve şaman.
Numa palavra, ele é um professor, um guia, um treinador, um guru, um xamã.
- Bir de öğretmen olacak!
- Analfabeto!
Babam burada öğretmen.
Meu pai ensina na escola por aqui.
O Buddy'in nişanlısı... o öğretmen olduktan sonra...
A noiva do Buddy. Era professora e, por incrível que pareça, o Buddy também era.
Öğretmen telefona el koydu.
O qual obviamente foi confiscado pelo professor.
Öğretmen hastalandı.
O professor está doente.
Öğretmen makyaj yaptı.
O professor maquilhou-te.
Öğretmen burada değil, telefona veremem.
Os professores não estão aqui, não posso chamá-la.
Hayır, söylemiştim. Öğretmen burada değil seninle konuşamaz.
Não, a professora não está aqui, não podes falar com ela!
Bayağı iyi bir öğretmen oldu çıktı.
Ela é uma professora, agora, uma boa.
Öğretmen inanılmaz biri.
O professor é espantoso.
Güvenilir bir danışman, öğretmen veya eğitmen.
um conselheiro fiável ou guia, tutor ou treinador.
Elbette, öğretmen olan o.
Claro. É o professor.
Birisi balıkçı diğeri öğretmen olabilir.
Um pode ser pescador e o outro professor.
Öğretmen Hanım,... Kitayama sakinleşmiş,... gitmeden bir kez daha görmeyecek misiniz?
Ah, professora. A Kitayama já se acalmou o suficiente, por isso ainda vai visitá-la antes de se ir embora?