Ölüme traducir portugués
3,858 traducción paralela
Charlie'yi ölüme terk etmeyeceğim.
Ouve não vou deixar a Charlie morrer.
Tek oğlumu ölüme terk etmek sanırım çizgiyi tam burada çekiyorum.
Deixar o meu filho morrer sozinho. É esse o meu limite.
Bak, Charlie'yi ölüme terk etmeyeceğim.
- Não deixo que a Charlie morra.
Karımı ölüme mi terk edeydim? Kaybedilmiş bir dava uğruna mı?
Deixar a minha mulher morrer por uma causa perdida?
Ölüme daha ne kadar yaklaşmak istiyorsun?
O quão perto da morte quer chegar?
Bu savaş gemisini savaşmak için değil, ölüme mahkûm bu gezegenden mümkün olan en kısa zamanda uzaklaşmak için kullanma niyetindeyim.
Não pretendo usar esta nave para a batalha. Mas para nos levar para o mais longe possível... deste planeta condenado.
Bize senin Carl Abrams'ın peşine düşmeyi ve ona saldırmayı onu vurup ölüme terk etmeyi kabul ettiğini söyledi.
Ele disse-nos que você admitiu agredir e perseguir o Carl Abrams, disparando sob ele e deixando-o morrer.
Otelin arkasındaki bir ara sokakta boğulup, ölüme terk edilmiş halde bulundu.
Foi encontrada num beco atrás do motel, estrangulada e deixada a morrer.
Onu orada ölüme terk edemezdim.
Não iria lá deixá-la a morrer.
Siz ikiniz o kadar aptal ve romantiksiniz ki, ve ölüme mahkum aşkınızdan, Romeo ve Juliet gibi
São românticos estúpidos, entorpecidos nesse amor.
Yani, Oliver, o beni aldatti kalbimi kirdi, Sarah'i ölüme götürdü ve sen de beni onunla görmektense muhtemelen asit içmeyi tercih edersin.
Quer dizer, Oliver, traíu-me, acabou comigo, provocou a morte da Sara e provavelmente preferias beber ácido do que ver-me novamente com ele.
Evet ama kendi evinde ölüme bırakılmış yani katilin neyin peşinde olduğunu biliyorsa...
Sim, mas foi espancado até à morte, na própria casa, portanto, se ele sabia quem era o assassino...
Teröristler binlerce masum insanı öldürdüklerinde ölüme mahkum edildiler.
Quando terroristas mataram milhares de inocentes, foram condenados à morte.
Ben çocukken Bi çete evimize girmişti Babamı öldürdüler anneme ve kız kardeşlerime tecavüz ettiler. Bana işkence ettiler Bizi ölüme terk ettiler.
Quando eu era miudo, uma quadrilha invadiu a minha casa mataram o meu pai, violaram a minha mãe, e irmãs torturaram-me, e deixaram-nos a morrer.
Amanda'yı ölüme götüren bilgisayarı bulma konusunda kararlı.
Ele quer achar o computador que levou à morte da Amanda.
Teröristler binlerce mahsum insanı öldürdükten sonra, ölüme mahkum edildiler.
Quando os terroristas mataram milhares de inocentes, foram condenados à morte.
Planın herkesi donarak ölüme terk etmek mi?
Então a tua política é deixá-los morrerem congelados?
Teröristler binlerce masumu öldürdüklerinde ölüme mahkum edildiler.
Quando terroristas mataram milhares de inocentes, eles foram condenados à morte.
Ondan da kötüsü, eğer olay yerinden kaçtığın ve yaralı bir çocuğu ölüme terk ettiğin ortaya çıkarsa Öğretmen ve Veliler Derneği'ndekilerle veya kocanla ve hatta çocuklarınla aran oldukça açılır diye tahmin ediyorum.
Ainda pior se deixou a cena do crime num acidente e que deixou um jovem morrer. Não acho que isso fosse cair bem na reunião de pais e mestres... ou ao seu marido e aos seus filhos.
- Hangi sadist ölüme doğru olan önlenemez yürüyüşümüzü kutlamamız gerektiğine karar vermiştir acaba?
Esqueceste-te, não foi? O sádico decidiu que deveríamos celebrar a marcha inexorável para a morte, afinal?
Conrad'ın ofiste yaptığı son şey telefon kayıtlarını almaktı Jack'i ölüme sürüklediğin o kayıtlarda yer alıyor.
O último acto oficial do Conrad foi requisitar os seus registos telefónicos, que provam, de facto, que tentou atrair o Jack para a morte.
Yüzüp kaçar ve bizi ölüme terk eder.
Vai fugir a nadar e deixar-nos a morrer.
Neden beni orada ölüme terk etmedin?
Porque não me deixou lá para morrer?
Sen bana Zamani'yi nasıl bulacağımı söyleyeceksin ya da seni buracıkta ölüme mahkum edeceğim.
Vai-me dizer como é que eu encontro o Zamani e como resolver isto, ou deixo-o morrer aqui mesmo.
Bir çocuğu ölüme gönderdin... iki çocuğu..
Mandou matarem um rapaz. Dois rapazes.
Arabamı kaza yaptırıp beni ölüme terk ettin.
Partis-te o meu carro e deixaste-me a morrer.
Henüz ölüme hazır değilim Jeremy.
Ainda não estou pronta para morrer, Jeremy.
Ya da ölüme.
Ou matar.
Onları öylece ölüme mi terk edeyim yani?
Então é suposto eu deixá-los morrer?
Sonra ne olacak bilmiyordum fakat daha fazla ölüme yol açmasına izin veremezdim.
Eu não sabia qual era o objectivo dele, mas não lhe permitiria que causasse mais mortes.
Akrep kaplumbağayı sokup ikisini de ölüme mahkum ettiğinde bu davranışını açıklamak için ne diyor?
E então o escorpião picou a tartaruga, condenando os dois... o que disse ele para explicar o seu comportamento?
Gerry, bu ilaçlar çok insafsız bir ölüme yol açtı.
Gerry, esses comprimidos parecem estar envolvidos num homicídio culposo.
- Ölüme!
- À morte!
Ölüme kadeh kaldıramam.
Não posso beber à morte.
Ölüme.
À morte.
Ben ölüme kadeh kaldırdım.
Eu falei num brinde à morte.
Galiba hepimizi ölüme sürüklemiş olabilirim.
Penso que posso ter levado a que todos morramos.
Bizi ölüme terk etti.
Ela deixou-me com vocês à morte.
Snyder seni ölüme terk etti.
O Snyder deixou para morreres.
Zaten ölüme gidiyordu! Yanında seni de götürecekti!
Ele estava a cavar a sua sepultura e ia levar-te juntamente com ele!
Sayıklama ve mide ağrıları onu ölüme götürür.
O delírio e as dores de estômago vão levar à morte.
Ama hal böyle iken, o gençlere çalışanınıza ve bahtsız aşığına tabanca ve mermi vererek ıssız kırlarda ölüme terk eden yine Bay Bohannon'dı.
E também foi o Sr. Bohannon quem deu àquele jovem casal, a sua empregada e o seu companheiro, uma pistola e munições e os deixou para morrer, na selva.
"Sana sımsıkı kenetlenecek birileri olmalı. Ölüme kadar."
"Alguém que fique do teu lado, nos bons e maus momentos até ao último instante."
Buna izin verseydim hepinizi ölüme sürüklemiş olacaktım.
Deixar-vos fazer isso, seria deixar-vos morrer.
Soğuk mahzende ölüme terk edin.
Deixa-a morrer no armazém.
Bu bölgede büyü yapmaya çalışan cadılar yakalanıp ölüme mahkum edilir. Evet.
- Bruxas que pratiquem magia nesta cidade são apanhadas e são mortas.
Arabayla kızıma çarptın ve onu ölüme terk ettin!
Atropelaste a minha filha e deixaste-a para morrer!
Kaosa ve ölüme neden oluyor.
Ele causa caos e morte.
Yedi vatandaşımızın yarın ölüme gönderileceğini bilirken yemek yiyemem.
Perdi o apetite ao saber que sete dos nossos cidadãos amanhã vão ser enviados para a morte.
- Delik deşik edip ölüme terk ettiler.
- Rasgado e deixado como morto.
- Ölüme mi terk edelim diyorsun yani?
Está a dizer que devemos deixá-lo ficar à espera da morte?