English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → portugués / [ Ö ] / Öve

Öve traducir portugués

77 traducción paralela
Beni öve öve bitiremiyor.
Está sempre a gabar-me.
- Bay Peabody seni bize öve öve bitiremedi.
- O sr. Peabody disse como eras fantástico. - Ere disse isso?
Jennifer da seni öve öve bitiremiyor.
A Jennifer só lhe faz elogios.
Seni öve öve bitiremez.
Ele gabasse sempre de ti.
Sizi öve öve bitiremedi.
o padre Blondeau.
Yezit donanmanızda geçirdiği zamanı öve öve bitiremezdi.
Yazeed sempre nos falou muito bem de seu período na Marinha Americana.
Çünkü tüm kızların öve öve bitiremediği şu anne-kız sohbetleri gerçekten çok işime yarar.
Porque dava-me mesmo jeito uma daquelas conversas de mãe para filha de que todas as outras raparigas falam.
Referanslarını aradığımda seni öve öve bitiremediler.
Quando pedi as suas referências, eles não podiam elogiá-lo mais.
Seni öve öve bitiremedi.
Ela falou as suas preces.
- Bu benim kadrom için de yararlı bir egzersiz olacak ve Veronica Craig onun hastası olduğundan beri beni öve öve bitiremedi. Bu yüzden sen beni destekleyeceksin.
Seria um bom treino para a minha equipa e a Verónica anda em cima de mim por causa do Craig ser paciente dela, e você estaria a fazer-me um favor.
Oleg sizi öve öve bitiremiyor.
- O Oleg canta os seus feitos.
Öve öve bitiremediğin psikologla mı?
A psicóloga cujas qualidades tão elogiou?
Herkese seni öve öve bitiremiyordu.
Ele tem estado a gabar-te a quem estiver disposto a ouvir.
Howard Kurtz ve Columbia Gazetecilik incelemesi Times Square bombalaması haberimizi öve öve bitiremedi.
Howard Kurtz, e a Columbia Journalism Review todos elogiaram a nossa cobertura do atentado em Times Square.
Marie Dave'i öve öve bitiremiyor. Süper bir psikiyatrmış falan filan.
Quer dizer, a Marie fala sempre... do Dave como se fosse um excelente psicólogo, estás a perceber?
Tüm konuklarımız iyi yemek mükemmel hizmet güzel dekorumuzu öve, öve bitiremiyor.
Todos os nossos convidados... adoram a nossa comida... e a nossa decoração. Os convidados adoraram.
Ben olsam, kendimi öve öve bitiremezdim.
Não podes impedir-me de me gabar, rapaz.
Öve öve bitiremedin kendini.
Páras de choramingar?
Herkes yemeklerini öve öve bitiremedi.
Toda a gente está a delirar com a tua comida.
Öve öve bitiremediğiniz savaş mimarı Da Vinci bu mu?
Este é o Da Vinci de quem ouvi falar tão bem? O arquitecto da guerra?
Debra, FIorentine yumurtaları, muhteşem.
Debra, os Ovos Florentine, "ove" lá, nem te digo.
"uy..."
"as ove..."
Zoran Primorac, Jan-Ove Waldner, Wong Tao,
Zoran Primorac, Yan Olvavaughner,
Sizi öve öve bitiremiyor.
Claro.
Ove Kjikerud alarmı devre dışı bırakmak ve eseri almak için yüzde 20 olmalı. Ve onunla İsviçre'ye kaçmalı.
O Ove Kjikerud ficaria com 20 % por desligar o alarme, levar a arte e fugir para a Suécia com ela.
Evet, Bu Ove.
- Sim, é Ove.
Ove?
Ove?
Ove?
- Ove?
Bu harika Ove.
Isso é óptimo, Ove.
Her zaman söylüyorum Ove.
É sempre o mesmo, Ove.
Bu gece Gothenburg'a gidiyorsun Ove.
Viajas para Gotemburgo, esta noite, Ove.
Ove...
Ove...
Ove!
Ove!
Ove nerede yaşıyorsun?
- Ove, onde moras?
Ove, garajda ne oldu?
Ove, o que aconteceu na garagem?
Ove, şifre ne?
Ove, qual é a senha?
Ove nasıI gidiyor?
Ove, como estás?
Sen Ove Kjikerud musun?
Você é Ove Kjikerud?
Sanat hırsızı Ove Kjikerud ve Clas Greve'nin birbirini nasıI öldürdüğü konusu ise...
Como os "ladrões de arte" Kjikerud e Greve se mataram um ao outro...
Greve'i vuran silahı bulmak istediler. Toplu ve özel çekirdekli.
Eles também vão saber que a arma disparada pelo Greve combina com a bala que perfurou a cabeça do Ove.
Greve'i vurduğumda Ove zaten ölüydü.
O Ove já estava morto quando eu disparei no Greve.
- Ove.
- Ove.
Alo! Ove Bergius konuşuyor.
Olá, fala Ove Bergius.
Ove Kenneth burayı eğlence için yaptı.
O Ove-Kenneth fez esta maquete para a festa.
Ove Kenneth bazı davetiyeleri unutmuş.
O 0ve-Kenneth esqueceu-se de alguns convites.
Ove-Kenneth, bir filminde Samuel L.Jackson'ı bisiklete binerken görmüş.
Ove-Kenneth tinha visto Samuel L. Jackson num filme.
Ove Kenneth'in yukarıda bir odası var, fazla mesai gerektiğinde orayı kullanır.
O Ove-Kenneth tem um quarto aqui. Utiliza-o quando tem que fazer horas extras.
Ove Kenneth dünyanın en güzel adamı.
O Ove-Kenneth é o tipo mais agradável do mundo.
İran'daki gibi ellerini kesseler ya.
E o cão da Ove fez as necessidades no jardim do Olsen.
Ove'nin köpeği Bay Olsen'in bahçesine kakasını yapmış.
Não, não é ao Olson, é ao cão!
Merhaba Ove.
Olá, Ove.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]