Iyıyım traducir portugués
146,713 traducción paralela
Oğlumla yalnız kalmalıyım.
Preciso de ficar sozinha... com o meu filho.
Şimdi, bir adam öldürüp adamın iyi adını lekelediğin için seni kırpmalıyım.
Muito bem. Matas um homem... E manchas-lhes o bom nome.
Onu buradan çıkarmalıyım.
Tenho de tirá-la daqui.
Şanslıyım ki bu küçük mücevher bana bir servet kazandıracak.
Felizmente, esta jóia vai render-me uma fortuna.
O buraya geliyor ve şöhreti gerçekse ölüm ve yıkım arkasındadır.
Ele está a direccionar-se para cá e se a reputação dele for verdadeira, morte e destruição irão segui-lo.
Biraz yıkık dökük kesin, kabul ama "yenilikçi" bir bölge, anladınız mı?
É um pequeno contratempo, mas é uma vizinhança em crescimento.
Evde tek başıma kalamaz mıyım?
Não posso ficar em casa?
Tek gayesi olan bir yıkım makinesidir. Ve yoluna çıkanın vay haline.
Ele tem a mente voltada apenas para a destruição, e qualquer um que cruze o seu caminho será inimigo.
Ben kölelik karşıtıyım, Bay Banneker.
Eu sou um abolicionista, Sr. Banneker.
Asıl niyeti ne olursa olsun, J sokağına dair verdiği bilgi doğruysa Atlı'yı durdurmak için ihtiyacımız olan şey tam bu olabilir.
Apesar dos motivos, caso a informação sobre a Rua J seja verídica, talvez seja o que precisamos para parar o Cavaleiro.
Oranın yakınlarına tekrar gitmeni istemiyorum. Sadece başka hiç kimseye zarar vermeyeceğine emin olmalıyım.
Não peço que voltes lá, tenho de garantir que não magoa mais ninguém.
Ancak sana olan kibarlığımı Tilda'yı bana ters düşürmeye çalışarak ödedin.
Respondeste à gentileza tentando virar a Tilda contra mim.
- Sunny'e bakmalıyım.
- É melhor ir ver dele. - Sim.
Veil ile bebeği geri almalıyım.
Tenho de recuperar a Veil e o bebé.
Haberi Dul'a ulaştırmalıyız fakat amacımızı belli etmemeliyiz.
Há que fazer chegar notícias à Viúva, mas sem mostrar as cartas.
Bu federal yüzünden Lompoc'ta dört yıl yattım.
Fiquei preso 4 anos em Lompoc por causa dele.
Her yıl 68 milyon Amerikalı güvenli sınırlarımızın ötesine geçiyor.
Mais de 68 milhões de americanos deixam a segurança da nossa fronteira todos os anos.
Restoranla ilgili aptalca bir anlaşmazlık yüzünden yıllarca kardeşimle konuşmadım.
Não falei com o meu irmão durante anos... Por causa de uma discussão estúpida sobre o restaurante.
Onları ortadan kaldırmalıyım.
Tenho que... eliminá-los.
Başkan'ın şahsi korumasıyım.
Trabalho na equipa de segurança pessoal do Presidente.
Bir suikastçıyı yakalayacağız diye adamlarımızı tehlikeye atmaya gerek yok.
Não há razão para colocar os nossos homens em risco para prender um assassino.
Şehir plancısıyım, mimarım ben.
Faço planos urbanísticos, sou arquiteto.
- Size niye kapıyı açayım ki?
- Porque devo abrir a porta?
Niye sizi içeri almalıyım, söyleyin.
Diga-me por que razão devo deixá-lo entrar.
Ama bunu kanıtlayabilene dek kendimi kollamalıyım.
Mas até conseguir prová-lo, tenho de ter cuidado.
Haklıyım.
Eu tenho razão.
MacLeish'in takımından hayatta kalanlar, yıllardır yalan söylüyorlar.
Os sobreviventes da unidade do MacLeish andam a mentir há anos.
- Her şeyden haberdar olmalıyım.
- Preciso que me diga o que aconteceu.
- Ama haklıyım.
- Mas é a verdade.
Ben, Amerika Birleşik Devletleri'nin başkan yardımcısıyım.
Sou o vice-presidente dos EUA.
Barış Gücü'yle birlikte oradaydım, 25... 25 yıldan fazla oldu.
Estive lá perto, no Corpo da Paz, há 25... Há mais de 25 anos.
Vatandaşlarımızın belirlenen bir noktaya güvenle götürülmesi için ona anlaşma yapma hakkı tanıyıp sonra onları helikopterle aldıracaksın.
Autorize-o a fazer um acordo que permita que a nossa gente seja levada por um caminho seguro até um ponto de extração e depois tira-os de lá.
Ben yönetmeye odaklanmalıyım.
Preciso de me concentrar em governar.
Ülkeyi, bu korkunç trajedinin pençesinden kurtarmalıyım.
Preciso de liderar este país para recuperar desta tragédia.
Philadelphia'lıyım.
Sou de Filadélfia.
Mümkün olanın en iyisini yapmaya kararlıyım.
Estou empenhado em fazer o melhor trabalho possível.
Tekrar güvende olacak mıyız?
Voltaremos a estar seguros?
Başkanım, çalıştığım fabrika kapatılana dek 27 yıl işçilik yaptım.
Sr. Presidente, fui operário fabril durante 27 anos, antes de a fábrica fechar.
Evet, bu taslağa karşıyım ancak iki partili bir ortaklık ruhu adına Senato'da tartışmaya açmak istiyorum.
Oponho-me a este projeto de lei, mas no espírito da discussão bipartidária, gostaria de o apresentar ao Senado.
Meclis Sözcüsü'nün yeni baş strateji uzmanıyım.
Sou o chefe de estratégia da Porta-voz dos Representantes.
Bu taslağa karşıyım ama Senato'da tartışmaya açmak istiyorum.
Oponho-me a este projeto de lei, mas gostaria de o apresentar ao Senado.
Ama Senato bu taslağı Meclis'e gönderirse tüm taraflarla birlikte çalışarak hepimizi daha güvende kılacak bir yasa çıkarmamızı sağlamaya oldukça kararlıyım.
Se passar para a Câmara dos Representantes, empenhar-me-ei em trabalhar com todos os partidos para garantir que aprovamos uma lei que nos tornará mais seguros.
Çok şanslıyım, evet.
Eu sei a sorte que tenho.
Dürüst olmalıyım.
Tenho de ser sincero.
Kirkman'a da Meclis'in çoğunluğunu temsil eden yırtıcı biri lazım zaten.
O Kirkman precisa de quem controle a maioria da Câmara dos Representantes.
- İkimiz için de heyecanlıyım.
- Estou animado por nós os dois.
Washington'daki son skandalda, Meclis Etik Komitesi, 12 yıl önce Türkiye'ye sağlanan bir askerî yardım paketiyle ilgili suistimal iddiası üzerine Kimble Hookstraten'a soruşturma açtı.
No escândalo mais recente de Washington, o Comité de Ética abriu um inquérito a Kimble Hookstraten por alegados atos indecorosos que envolvem um pacote de ajuda militar à Turquia, há 12 anos...
Onunla bağımızı koparmalıyız.
Temos de nos distanciar dela.
Sen bizden bilgi alacaksan ben de FBI'dan almalıyım.
Quer informações da agência, eu quero-as do FBI.
Amerika'yı, topraklarımızı ve paramızı almak isteyen yolsuz liderlerden geri almak bizim vazifemiz. "
Compete-nos voltar a tirar a América aos líderes corruptos que procuram tomar as nossas terras e dinheiro. "
Yaşlıyım ben.
Sou velho.