Şanslı mı traducir portugués
4,612 traducción paralela
Yaşadığım için şanslı hissediyorum. Şanslı mı?
Tenho sorte em estar vivo.
Şanslı mı?
- Sorte?
- Şanslı mı? Jason hızlı ama sadece buna dayanıp devam edemez.
O Jason é rápido, mas não pode apenas contar com isso.
Şanslı mı?
Lucky?
Sanırım sen benim kadar şanslı değilmişsin dostum.
Suponho que não tens tanta sorte como eu, huh amigo?
Bizden birçoğumuzu yanına aldı. Ben şanslıydım.
Ele contratou uma legião de nós.
Şanslısın ki vejetaryen köpek kurabiyesi yapmıştım.
Sorte a tua, eu preparei uns biscoitos para cão.
Bazıları çok şanslı oluyor sanırım.
Alguns indivíduos simplesmente têm sorte, suponho.
Birazdan yapacağımız yardımı bırak, senin türünle ilgilenmeyi kabul ettiğimiz için bile çok şanslısın.
Já tem sorte por lidarmos com pessoas do seu género, e ainda para mais ajuda-las.
Sana hak ettiğini veren şanslı adamım ben sadece.
Sou apenas o sortudo que tu dou.
Ben şanslıydım, ceketim şanssız.
- Tive sorte. O meu casaco nem por isso.
Eğer protokolü izliyor olsaydım dosyanda o kadar kalıcı bir iz olurdu ki bütün suçlamalardan aklansan bile DMV'de bir iş bulsan şanslı sayılırdın.
Se eu estivesse a seguir o protocolo, a tua ficha já estaria tão suja, que mesmo se fosses absolvido, teria sorte de arranjar um emprego no DETRAN.
Yine de kurbanımızın kolyesinde biraz "şanslıydım".
Contudo tive um pouco de "sorte" com o colar da vítima.
Şanslıyım ki Yargıçta benimle aynı fikirdeydi.
Felizmente, ela concordou.
Vaşaklar mı? Beslenme alanlarını sidik ve eğer şanslıysan dışkıyla işaretlerler.
Os linces marcam a área de alimentação com urina e, com sorte, com fezes.
Çok şanslı bir kızım.
Sou uma sortuda.
Ne şanslıyım ki...
Para minha sorte,
Benimle çalıştığı için şanslıyım.
A verdade é, tenho sorte em tê-la.
Pekala işte başlıyoruz. Şanslı sayımız : 7
Está bem, N. º da sorte 7, lá vamos nós!
Evet, ne şanslıyım ama.
Pois, que sortuda que sou.
Ben şanslıydım. Sen iyiydin.
Eu tive sorte, mas tu safaste-te bem.
Amma şanslıyım.
Que sorte a minha.
Şanslı olsaydım, hapse giderdim.
Se tivesse sorte, ia para a cadeia.
Ya gerçekten çok şanslıydılar ya da bombacımız platformun yapısal planını detaylı olarak biliyordu.
Ou tiveram muita sorte ou o bombista conhecia intimamente o plano estrutural da plataforma.
Ama şanslıyım ki ondan sonra benimle konuşmaya devam etti.
Mas tive sorte de ela ter voltado a falar comigo depois disso.
Daha hiç kimse bana şanslı dememişti sanırım.
Acho que nunca me disseram isso antes.
Yaşımı düşününce bile, şanslı bir tahmin olmadığını söyleyebilirim.
Bem, dada a minha idade, isso é mais que sorte de principiante.
Ne kadar şanslıyım.
Tivesse eu essa sorte.
Kurtulabilecek kadar şanslı olup hâlâ boğuşanlara yardım edebildiğim için gerçekten memnunum.
Fico grato por poder ajudar os que ainda precisam.
Evet, çok şanslıyım.
Sim, tenho sido muito afortunado.
Peki öyleyse, bir tanesini bulduğum için şanslıyım.
Tive muita sorte tê-lo encontrado.
Canlı çıktığım için şanslıydım.
Tive sorte em escapar vivo.
Şanslıymışım demek ki.
Parece que tive sorte.
Çok şanslıyım.
Acho que apenas tenho sorte.
Canım hiç ceset gömmek istemediği için şanslısın.
A tua sorte é que não estou com vontade de enterrar um corpo.
Şanslıyım ki denetleme subayım süper ürkünç koridordan gitmeye gönüllü oldu. Birazcık daha az ürkünç zindan odası yerine yani.
Tive a sorte de o meu superior ter ido pelo corredor aterrorizador em vez desta masmorra ligeiramente menos assustadora.
Tanrım, hizmetçilere izin verdiğim için şanslısınız.
Tens sorte de eu ter dado folga ao pessoal.
Ne kadar şanslı bir adam olduğunun farkında mı Denise?
Seria um tolo se não desse, Senhor.
Umarım öyledir. Evet. John ile çalıştığım için çok şanslıyım.
As novidades.
- Cevabımı vermek için çok bekletmem. - Sağ olun efendim. Çok şanslı bir adam.
Não fui ao teu quarto para te assustar, Katherine.
Senin oğlun olduğum için çok şanslı olduğumu sanardım.
Eu costumava pensar... o quão sortudo era por ser teu filho.
Şanslıyız ki, kurbanımız gizli Noel Baba değilmiş.
É uma sorte a nossa vítima não ser um Pai Natal secreto.
Ben dünyadaki en şanslı adamım.
Sou o homem com mais sorte do mundo.
- Ben de şanslıyım.
Eu também.
Yani, Brennan gerçekten arkadaşım olduğu için çok şanslı... Veya gerçekten onu sana ayarttırdım.
A Brennan tem sorte de ser minha amiga ou eu atirava-me para cima de ti.
Polis arkadaşım olduğu için şanslısın.
Por sorte, ele era meu amigo.
Ben şanslıydım.
Tive sorte.
Duckie, umarım ne kadar şanslı olduğunu biliyorsundur.
Espero que saibas a sorte que tens.
Bugün hayatta olduğum için şanslıyım.
Tenho sorte em hoje estar vivo.
- İlaçların yardımı oluyor. Şanslısın.
Bem, o medicamento está a ajudar.
Şanslıyım.
Bem, aquilo foi sorte.