Forced traducir ruso

tövbe edin günahkarlar çünkü hayatınız bir ipliğe bağlı

There once was a young lad who dreamed of a girl with a pretty, pretty smell. She forced him through the valley of a shadow of doubt, and their slumber felt like heaven. But they woke up in hell...

Eğer hırsız olsaydım ki böyle bir şeyi itiraf etmiyorum o programı yok etmeye zorlanmadan önce yüzlerce kez okumuş olurdum.

If I was the thief, which I am by no means admitting, I could have read that schedule a hundred times over before I was forced to destroy it.

Ona saygı duyan adamların gözü önünde işletmesini yürütebilmesi için elini kolunu bağladın.

You forced her hand in front of men whose respect she demands in order to run this business.

Acaba beni burada sıkıştırıp senin tayfaya dönüşünü sağlayan bu olayı sen mi planladın, merak etmeden duramıyorum.

I'm forced to wonder if you didn't orchestrate this whole little drama knowing it would corner me into securing your return to the crew.

İhtiyar Randall'ın kafasının, herkesin sandığından daha çok çalıştığı ihtimalini de düşünmeden edemiyorum.

I'm forced to consider the possibility there is a lot more of the old Randall in that head of yours than you'd like to let on.

Nasıl "seni seviyorum" demeye zorlanabilirsin?

How can you be forced to say "I love you"?

Dışişleri Bakanlığı bana zorla bir stajyer verdi.

I had a new intern forced upon me by the Secretary of State.

Korkunçluğu hadi neyse ama kötü senaryoyu yaşamak berbat.

I mean, horror is one thing, but to be forced to live bad writing.

Fowler, Benny'yi o arabaları çalmaya zorladı.

Fowler forced Benny to steal those cars.