Işin doğrusu traducir ruso
440 traducción paralela
Bana söz verdirtti, işin doğrusu bu.
Она взяла с меня слово, ничего не поделаешь.
- Şey, işin doğrusu...
- Ну, видите ли...
Bir yüzbaşının yardımıyla, işin doğrusu.
Капитана, точнее.
# Büyük insanlar da azdır mizah duygusu Küçük insanlarda hiç yok işin doğrusu #
В больших людях мало юмора, А в маленьких его совсем нет.
Onlar yüzünden sana bu soruyu sormak zorundayım..... ve işin doğrusu burada birisi olduğunda...
Мой долг задавать этот вопрос всем, так положено... И, по правде говоря, когда работаешь здесь...
Başka bir deyişle, hiç bağırsak deşme işlemi yapılmaz ve işin doğrusu, kişi bazı durumlarda kısa bir kılıç değil sadece açılıp kapanır bir yelpaze tutar.
Другими словами, никакого вспарывания живота. Иногда на поднос вместо короткого меча кладут всего лишь веер.
Ortak çalışma için beni düşünmeniz... çok tuhaf, işin doğrusu, işe yarayacağını sanmıyorum.
Странно, что ты подумал о нашем сотрудничестве. Если честно, я не знаю, как это можно воплотить в жизнь.
Ama işin doğrusu, Carla kafasına bir şey koyarsa...
Но знаете, если Карла чего-то захотела...
Evet, işin doğrusu öyle.
Да, сказать правду, заедает.
Hiçbir şey, işin doğrusu.
Ничего, мсье Президент.
"... bir başka yere ya da bir başka insana giderim. " " Ve işin doğrusu, aslında fazla bir şey de değişmez. "
Я живу, как перекати-поле, при этом не вижу никакой разницы.
Bu yüzden, ona işin doğrusu anlattım.
Так что я задержалась.
Vallaha ağam ister as ister kes ama işin doğrusu şudur.
Ага, убейте меня, если хотите, но вот правда :
Ama işin doğrusu, gemide Flint'in birkaç adamı var ve ayaklandılar.
Но я скажу вам правду, на корабле есть несколько людей Флинта и они устроили мятеж
Aman işin doğrusu, seni görmeye geldim seni zavallı, ıstırap çeken tatlı adam.
Но, честно говоря, я прилетела, чтобы увидеть тебя. Бедный, милый, измученный человек.
İşin doğrusu ölü bir dostun adı ile Almanya'da savaş esiriydim.
На самом деле я был в плену в Германии под именем погибшего приятеля.
İşin doğrusu, onunla hiç karşılaşmadım bile.
Знаешь, на самом деле я даже с ней незнаком.
İşin doğrusu birbirimiz hakkında bilmediğimiz birçok şey olabilir.
Судя по всему, мы многого не знаем друг о друге.
İşin doğrusu, her şeyi ben başlattım.
Я видел это с самого начала.
İşin doğrusu üzerindeki ile miralay gibi.
По сути, он полковник в нем.
İşin doğrusu, ben...
- Нет, я... ну, да...
İşin doğrusu, kıstırılmış durumdayım.
А правда в том, что я в сложном положении.
İşin doğrusu, önceden benim doğum günümde onunla bir bardak içmişliğimiz var.
Между прочим, мы с ним пили однажды шампанское по случаю моего дня рождения.
İşin doğrusu, eklemem gerekir ki bu hususla bağlantılı bir dolu ilkeden hiçbir bilim adamı mutluluk duymaz.
Более того, я вас уверяю, что ни один учёный не был бы удовлетворён многими из задействованных в ней принципов.
- İşin doğrusu, hiç bilmiyorum.
- Ну, я не знаю.
İşin doğrusu bu.
Ничего не поделаешь!
İşin doğrusu Axel, seni özlüyoruz.
Дело в Том, Аксель... что нам не хватает тебя.
İşin doğrusu, ben asla sizin ilginizi çekecek bir kız değilim.
Собственно говоря, я именно из тех девушек,.. ... которые не могли бы вас заинтересовать.
İşin doğrusu ben de öyleyim.
На самом деле я целиком "за".
İşin doğrusu, yanlışlıkla buraya geldim.
Ну, по правде сказать, я здесь по ошибке.
İşin doğrusu, beni hiç sevmiyor.
Собственно говоря, он вообще меня не любит.
İşin doğrusu, senin her şeyin harika.
Если на то пошло, в вас всё безупречно.
İşin doğrusu, çok fazla erkek var.
То есть слишком много.
İşin doğrusu, büyük sıkıntılar içinde geçen o 8-9 yılı hatırlamak bile utandırıyor beni.
Да, мне стыдно вспоминать о нашей жизни в течение последних 8-9 лет.
İşin doğrusu, dürüst olmak gerekirse böyle bir kapının senin için açık olması tam olarak Miho'nun böylesine güzel olmasıyla alakalı değil.
Разве вы не гордитесь, что, благодаря невероятной красоте Михо, вам предоставляется такая возможность?
İşin doğrusu, Motome bugün ciddi bir meseleyi konuşmak üzere geldim.
Послушай, Мотоме, я пришёл сюда с серьёзным разговором.
İşin doğrusu, nasıl benim kanımdan biri oluyor anlamak çok zor.
Даже не верится, что она моя родная дочь.
İşin doğrusu Motome, Miho ve Kingo'nun yanına gitmek için can atıyorum.
Правда в том, что я только и жду того момента, когда смогу присоединиться к Мотоме, Михо и Кинго и проследовать с ними в Царство теней.
İşin doğrusu dürüst olmak gerekirse, Efendi Omodaka ile nasıl ilgileneceğim konusunda kendimi büyük bir çıkmazda bulmuştum.
И, честно говоря, я практически потерял всякую надежду встретиться с господином Омодака.
İşin doğrusu şu ki bilmiyorum.
Я не знаю, и это правда.
İşin doğrusu, ben bir vikontum.
Вообще-то говоря, я - виконт.
İşin doğrusu artık tuğla örmüyordu. Buna zamanı yoktu.
Правда, уже не строил, не было времени.
İşin doğrusu Henry, bu konvoy bizden daha çok halk desteğine sahip.
Генри, они пользуются большей популярностью у народа, чем мы.
- İşin doğrusu canım...
Понимаешь, дорогая...
İşin doğrusu mal bulmak oldukça zorlaştı ve bu yüzden fiyatı baya pahalılaştı, anladın mı?
Стало трудно их доставать, поэтому они очень дорогие.
İşin doğrusu, asıl sorun bu değil.
По правде говоря, это ещё не проблема.
İşin doğrusu onları ben bozdum.
Дело в том, что я развратил их всех.
İşin doğrusu Kasaplar uzaylılar için çalışırlar ama bu kendine çalışıyor.
Вообще-то, Мясник работает на пришельцев,.. ... но сам он не из них.
İşin doğrusu ortalıkta sana doğruyu söyleyecek birileri olduğuna şükretmelisin.
По правде говоря, ты должен быть благодарен, что рядом есть кто-то, кто скажет тебе правду.
İşin doğrusu, İstasyon Operasyon Merkezinin simülasyonu üzerine çalışıyorum.
На самом деле я работаю над симуляцией комцентра станции.
İşin doğrusu herife hayran kalmıştım.
Чтобы быть честным с вами, я скажу, что восхищался этим парнем. Он был одним из самых твёрдых Ирландцев, которых я встречал.