Sitting traducir ruso
25 traducción paralela
" Yağmur yağmış ya da don olmuş umurumda değil, arabamın göğsünde plastik İsa oturdukça.
"I don't care if it rains or freezes... "... as long as I got my plastic Jesus... "... sitting on the dashboard of my car.
Hüzünlü Çuval, bir taş yığınının üzerinde oturuyordu
Sad Sack was sitting on a block of stone
Yolun kenarında ıssız bir yerde oturuyorum.
" I'm sitting by the side of the road in the middle of nowhere
Yolun kenarında ıssız bir yerde oturuyorum.
"Now I'm sitting in the middle of nowhere by the side of the road " One of these days I'll find true love
Karanlığın içinden hayalet gemi gibi çıkışını her gördüğümde... tüylerim diken diken oluyor. To see the sad ruin of the great ship, sitting here... 15 Nisan 1912 gecesi saat 2.30'da, su yüzeyinden... derinlere doğru uzun bir düşüşten sonra vardığı yerde... kumlara gömülü enkazını görmek... beni üzüyor.
Смотрите, как корабль выплывает из темноты - как Корабль Привидений меня в дрожь кидает каждый раз... видеть печальные руины великого корабля который затонул здесь 15 апреля 1912 года.
Jack Kennedy birinde, Bobby Kennedy diğerinde oturuyor.
Джек Кеннеди сидит в одном... Jack Kennedy is sitting in one а Бобби Кеннеди сидит в другом. ... and Bobby Kennedy's sitting in the other.
The men are sitting togter...
-... звёзд на небе. Люди сидят вмисти.
"Parkta bir bankta oturuyorum,"
Sitting on a park bench
Orada kalmamıza izin veremezdim.
I couldn't leave us just sitting there.
Dört duvar arasında oturmaktan eğlencelidir.
More fun than sitting in a cubicle.
Elim kolum bağlı beklemiyorum, Bu standart kanun süreci.
I'm not sitting on my hands. This is due process.
Temel sebep nedir diye soruyorum kendime.
I'm sitting here, asking myself, what's the root cause?
Hiç vakit kaybetmeden, istediğini yapman için sana yalvardı.
She had you sitting up and begging in no time.
# Rıhtımda oturuyorum... #
♪ I... I've been sitting on the ♪
En sevdiğimiz suşi restoranında oturuyorum masamda bir şişe Sake var eksik olan tek şey sevgilim.
So there I am sitting at our favorite Sushi restaurant, бутылку сакэ and the only thing that's missing is my boyfriend.
Oturmak.
Sitting.
Onun Anatomi dersine giriyorum zaten.
Virginia : I'm actually sitting in on her anatomy class.
♪ Sitting in a junk pile ♪
* Сидящая у мусорной кучи *
Ya da kolay hedefleri.
Or his sitting ducks.
Evet ama savunmasız bir şekilde oturuyorsun, hoşuma gitmiyor.
Yeah, but you're a sitting duck. I don't like it.
Oturuyorum.
♪ Sitting back ♪ ♪ Uh-huh ♪
Her şey o altına bağlı ve şimdi korumasız ve hasarlı bir hisarda yatıyor.
Everything is dependent upon that gold, and right now it is sitting in a fort with no guns and full of holes.
Burada ne yapıyoruz İngiltere'nin adası üzerinde İspanya'nın altınına çökmüşüz. Bu bir cevap gerektirir.
What we're doing here, sitting on Spain's gold on England's island, demands a response.
Başarıyla üstesinden geldik.
"Sitting in аn Еnglish gаrdеn wаiting fоr thе sun", это...
- Çıplak oturmuyoruz ya işte.
It's not like we're sitting here naked.