Sürekli traducir ruso
17,922 traducción paralela
Ne oldu? Cary ile konuşmanı istiyorum. - Matan davacının dosyalarını görmemi engelliyor sürekli.
- Матан не будет помогать, а мне нужен доступ к работе обвинителя.
Çocuklarıma, sürekli yanımda olan arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Я хочу поблагодарить моих детей и всех моих друзей, которые нас поддерживали.
Adam sürekli Afrika'ya gidiyor.
Он постоянно летает в Африку.
Sürekli seyahat etmesi, evdeki hâli.
Его поездки, то, как он ведёт себя дома.
Sürekli birbirimizi kızdırırdık.
Мы постоянно подтрунивали друг над другом.
İşleri sürekli batırıp, yalan söyleyen, beni ağlatan bir kocam var.
Муж, который изменял, врал, заставлял меня плакать.
Sürekli bazı şeyleri unutmaya meyilli -
Он имеет обыкновение... забывать, и потом...
Sürekli bir yerleri sakatlanırdı, çoğunlukla da sırt ağrısı vardı.
Одна или другая травма всю его жизнь, чаще боли в спине.
Numarasını sürekli dinliyorlarmış.
Он у них на прослушке.
Ortağım ve ben herkesin anahtarının bir kopyasını sürekli yanımızda taşıyoruz.
У меня и помощников есть по копии второго ключа на себе всё время.
Sürekli strese bağlı omuz kaslarının etrafındaki tendonlarda oluşan yanma hissi. Neden?
Воспаление сухожилий ротатора плеча, вызванное частым давлением.
Staller, hükümete güvenmediğini sürekli ahkam kese kese anlatmaya bayılıyormuş.
Столлер любит говорить о том, насколько он не доверяет правительству.
Ona az da olsa hizmet edin. Böylece sanin ve kız kardeşimin sürekli mutlu yaşamanıza izin verecektir.
Послужи ему даже самой мелкой службой, и ты с моей сестрой будете жить вечно и счастливо.
Sen sürekli gökyüzünde duran bir şahin gördün mü?
Ястреб в небе замирает — парит.
Sürekli böyle ucuz boya kullanan biri daha becerikli olur.
Тот, кто постоянно пользуется такой краской, наносил бы её более умело.
Her adaydan sürekli kendisine bir iyilik yapılması istenir.
Всех кандидатов просят об услугах. Ведь у них есть власть.
Sürekli bunu yapmamalı.
Она не может все время так делать.
Sürekli eleştirecek onu. Bir süre sonra gidecek şerif.
А через некоторое время он уйдёт.
Oturduğun yerde sürekli saatini kontrol ederek vaktini boşa harcadığımızı bildirerek bunu açıkça belli ettin zaten.
Вы ясно дали это понять. Сидя там, поглядывая на часы, показывая нам, что мы зря тратим ваше время.
Nancy'ye sürekli her şeye dahil olmasını istediğini söylüyormuş. Klinikteki her duruma.
Он постоянно говорит Нэнси, что она должна быть вовлечена во все, в каждый аспект работы клиники.
Virginia, Nancy'yi sürekli vakalardan çekip duramayız.
Вирджиния, нельзя вечно снимать Нэнси с этих случаев.
Bazı şımarık oyun yarışmacıları sürekli yanlış kapıyı seçer ya.
Подобно заблудившемуся участнику телеигры, я всегда выбираю не ту дверь.
Ben CORE'da gönüllüyken siyahilerin gece kulüpleri sürekli imar kanununu ihlâl ettikleri gerekçesiyle kapatılırdı.
Я была добровольцем в Конгрессе за расовое равенство, и негритянские ночные клубы постоянно закрывали якобы из-за нарушения законов зонирования.
Sadece beni sürekli şaşırtıyorsun.
Просто ты постоянно удивляешь меня.
Shorty'ye sürekli bu kolu onarması gerektiğini söylüyorum.
Ж : Я не перестаю повторять Шорти, что нужно починить эти проклятые краны.
Ya sürekli bir şeylerden kaçarlar ya da bir şey ararlar.
Ж : От чего-то бежишь или что-то ищешь? Ж :
Sürekli cehenneme gönderilip geri dönmektense bana gerçek bir ölüm verdi.
Умереть навсегда, М : а не возвращаться в ад раз за разом.
Kendimi köpek yarışlarında koşmaktan yorulmuş kafası karışmık, bitkin bir tavşan gibi hissediyorum ve sürekli sürekli Helen'a "Ne oldu?" diye soruyorum.
Я ощущаю себя кроликом на собачьих бегах. Он бегает кругами, испуганный, сбитый с толку, измотанный... Я постоянно спрашиваю у Хелен :
Sürekli tamirdeydi.
Постоянно отвожу в мастерскую.
Sürekli benimleydi ve sen "Bu kız kapılmış, niye uğraşayım ki?" diye düşünmüştün.
Он постоянно лез ко мне. Ты подумал : "Ну, эта девушка занята, так зачем вообще суетиться?"
Art'a sürekli "Bizim de bir tane açmamız gerekmez mi?" deyip duruyorum.
Я все время говорю Арту : "Может, нам открыть свою клинику?"
Guy şu formlarla ilgili sürekli rahatsız edip duruyor beni.
Ги уже пристает ко мне из-за этих бумаг.
Çünkü bizim binada sürekli boş daireler oluyor.
Потому что в моем здании постоянно сдаются квартиры.
Bob oturduğu binanın sürekli açık olduğunu söyledi.
Боб сказал, что в его здании постоянно сдаются квартиры.
Şu astronotun bayrağı diktiği fotoğrafı sürekli gazeteye koyup duruyorlar.
Есть фотография, которую часто публикуют в газетах. С космонавтами, устанавливающими флаг.
"Sürekli çalışıp hiç oynamamak Ajan Hotchner'ı sıkıcı yapıyor."
"Трудяга Агент Хотчнер не знаком с весельем"
Şu aralar hangi ismi kullandığını bilmiyordum. - Sürekli değiştiriyor.
Не очень уверена, куда он бы поехал нынче.
Ona az da olsa hizmet edin. Böylece senin kız kardeşimle sürekli mutlu yaşamana izin verecektir.
Послужи ему даже самой мелкой службой, и ты с моей сестрой будете жить вечно и счастливо.
Semptomlardan biri de sağ eldeki sürekli titreme.
К симптомам добавился хронический тремор правой руки.
Sürekli titreme devam ediyor.
У него тремор.
Kısır döngü içinde sürekli aynı kavgaları yaşıyoruz.
В своей борьбе мы ходим по кругу.
Sürekli özür diliyorum.
Я постоянно извиняюсь.
Sürekli "Bakire olarak ölmek istemiyorum." diye düşündüm.
Я все думала : "Не хочу умирать девственницей!".
Binlerce yıldır süregelen düzinelerce, yüzlerce patlamanın sürekli toprağın kimyasal ve mineral yapısını değiştirmesinin ürünü.
Продукт десятков, сотен извержений за тысячелетия, менявших химический и минеральный состав почвы.
"Dışarıdaki yaratıklar, sürekli domuzdan insana insandan da domuza dönüşüyor gibiydi." "Ama hangisi insan, hangisi domuz anlaşılmıyordu."
"Они переводили глаза со свиньи на человека с человека на свинью и снова со свиньи на человека, но угадать, кто из них кто, было невозможно".
ZAMAN AKIP GEÇER! Sürekli uyuyup uyandım.
Заснул, проснулся, проснулся, заснул.
Kulağınızda sürekli devam eden bir çınlama gibi bir şeydi.
Словно непрерывный звон в ушах.
Sürekli ayak üstündeydi sanki.
Она всегда перешагивала через ступеньку.
Sürekli bir umut var içinde, belki telefon bugün çalar diye. Belki birileri "onu bulduk" der diye.
Каждый раз надеяться, что вот сегодня раздастся звонок и кто-нибудь скажет : "Мы нашли её."
Adamla sürekli tartışırdı, o ise bundan nefret ederdi.
Они ругались, а он такого терпеть не мог.
O sürekli yolculuk yapar.
Он всегда в разъездах.