Sıkıştır traducir ruso
2,298 traducción paralela
O zaten hep sıkıştırıyor dostum.
Он затягивается еще туже, когда тёлка отрубается, чувак.
O vampir, keskin dişleriyle seni köşeye sıkıştırım, ağzına...
- Не мог бы ты остаться... - Вампир с острыми клыками, удерживает тебя, пока я сосу твой....
Ekibini sırf o odadan kurtulabilmek için, güvenli olmayan tıbbi fikirler üretmeleri için sıkıştırıyordun.
Вы воздействовали на свою команду так, чтобы они высказывали небезопасные медицинские теории, лишь бы поскорее выйти из той комнаты.
Benim gibi olmanı isteseydim sonunda seni yalnız ve sefil bir şekilde bırakacak olan bu aptalca ve inatçı kararı vermen konusunda seni sıkıştırırdım.
Если бы я хотел чтобы ты был мною... Я бы побуждал тебя принять глупое, упрямое решение, которое разрушит твою жизнь и оставит тебя жалким и одиноким.
Ryder beni sürekli sıkıştırıyor.
Райдер насел на меня.
Aria'nın onunla olmasından senin kadar ben de hoşlanmıyorum, ama onu köşeye sıkıştırırsan.. .. kimse mutlu olamayacak.
Я не хочу, чтобы Ария была с ним не меньше, чем ты, но если ты вернешь его, никто не кончит хорошо.
Bu ekin, David Lee'nin elime sıkıştırıp imzalamamı istediği ek olduğundan emin miyim?
Уверена ли я, что это приложение Дэвид Ли подсунул мне на подпись?
Programınızda çeşitli sesli uyarılar ve korna sesleri kullanıyorsunuz,... bazen de dişlerinizin arasına bıçak sıkıştırıyorsunuz.
И вы показываете неприличные знаки и издаете крякающие звуки во время передачи, и иногда сжимаете нож между зубами?
Eğer onu orda sıkıştırırsan, daha çok şiddetle tepki verecektir.
Если схватишь его там, он будет действовать с большей жестокостью.
Onu orda sıkıştırmak isteyen polisler olayları daha da kötü bir hale sokacaktır.
А когда приедет наряд полиции, это ещё больше усугубит ситуацию.
Oraya girer ve onu köşeye sıkıştırırsan ordaki tüm herkesi daha çok tehlikeye sokarsın.
Если ты ворвёшься туда, ты загонишь его в угол и подвергнешь всех, ещё большей опасности.
Beni bir hayvan gibi kafese hapsetti. Bir hayvanın en tehlikeli olduğu an da köşeye sıkıştırıldığı zamandır.
Я у нее в руках, как зверь в клетке, и нет зверя более опасного, чем зверь загнанный в угол.
Kelimelerle kafasını karıştırıp onu sıkıştırarak kendine olan saygısını kaybettiririz.
Или так мы понижаем её чувство собственного достоинства, бомбардируя её непонятным лексиконом.
Çünkü herkes bilir ki Danua'ların saldırı metodu sıkıştırıp, salya akıtmaktır.
Потому что все знают что излюбленный способ атаки у датских догов это пришпилить тебя к земле, пускать на тебя слюни.
Bu aptalları bir kafese sıkıştırıp tuvalet pompasıyla tecavüz etsem, bunu bile şirin bulmazlar.
Эти идиоты не опознали бы прекрасного, даже если бы оно зажало их в углу тюремной камеры и поимело рукояткой вантуза.
Ama sütyenine kağıt sıkıştırıyor musun?
Yeah, but do you also stuff papers into your bra?
- O halde neden sütyenine kuponlar sıkıştırıyormuş?
So, then, why would she be stuffing coupons into her bra?
Ayrıca, giysilerine sıkıştırılmış bazı kuponlar bulduk.
Мы также нашли купоны в ее одежде.
Sanırım seni araya sıkıştırabilirim.
Я думаю, я могу выкроить на тебя время.
Sanırım muayene için seni araya sıkıştırabiliriz.
Думаю, мы можем выделить тебе время для консультации.
Gece olup bitenlerin uzun bir listesi arasına sıkıştırırsam görünmez.
Ќет, если € похороню еЄ в длинном списке с информацией за день.
Bir zamanlar iyi bir kadındın. Deli kocan tarafından sıkıştırılıyordun. Oldukça uzun bir süre...
Ты же была хорошей, ты так поддерживала своего безумного мужа...
Ayda beş saat kendime ayırdığım tek zaman ve o zaman da herkesin her saniyesini sıkıştırıyorum
У меня всего лишь пять часов свободного времени в месяц и я хочу пощупать из них каждую секунду, все до последней.
Ölesiye sıkıştırılıyormuşum gibi sanki.
Ощущение, как будто мне сжало до смерти.
Ayağını bir yere sıkıştırıp çekti.
Он надрезал ее и сжал ногу как балерина.
Gerçeği öğrenmek için onu sıkıştırıyormuş.
Она через него пыталась докопаться до правды.
- Sen, kendini köşeye sıkıştırıyorsun.
Вы сами себя поставили в это положение.
Nick Newport yıllardır bu şehri korkutuyor, şiddetle sıkıştırıyor ve zehirliyor.
Ник Ньюпорт запугивал, использовал и отравлял этот город на протяжении многих лет.
Jaguar'ın kilitlenmeyi engelleyen frenlerini devre dışı bırakıyorum bu sayede sıkıştırıldığında lastik dumanı içinde kalacak ve bizde onu almaya gideceğiz.
Я затем отсоединил АБС Ягуара, так что колёса заблокируются в дыму от покрышек и мы пошли снимать.
Olmaz, şimdi sıkıştırırsak itiraf alırız.
Если мы надавим сейчас, мы получим признание.
Notlarım konusunda babam çok sıkıştırıyor.
Отец схватил меня за задницу из-за моих оценок.
Nakit almıştım. Islak 20'likler avcuma sıkıştırılmıştı ama hiç çek yazılmamıştı.
Я была только на двадцатке от моей потной ладони, но меня ещё никогда не печатали!
Hayır, bir çanta olması gerekiyordu. Can simidi olarak birkaç iç çamaşırı sıkıştırılmış bir huzur evi değil.
Нет, сумка - это тебе не дом престарелых для пары трусов с прилипшими старыми презервативами.
Millet, Nick bir kâbusun içinde sıkışıp kalmış. Muhtemelen kaybolmuş, korkmuş ve kafası karışmıştır. - Ona yardım etmeliyiz.
Ребята, Ник застрял в ночном кошмаре, вероятно, он растерян, испуган, он запутался, мы должны ему помочь.
North Kantini, ki ismini Amiral William North'dan almıştır, Doğu Koridoru'nun batı kısmında bulunur ve North Koridoru'nun batı yarısına bağlanır, ki ismini William North'dan değil,
— еверный афетерерий, названный в честь адмирала "иль € ма — евера, расположен в западной части ¬ осточного холла, выход из которого ведЄт к западной половине — еверного'олла который назван не в честь" иль € ма — евера,
Neden Wilbur'un yüzünde bir çizgi var? Sadece bebek ıslak mendiliyle bronzlaştırıcı mendili karıştırmaktan doğan ufacık bir karışıklık.
Один-Миссисипи, два-Миссисипи, три-Миссисипи, четыре.
Jethro, sürekli olarak yanlış kadınlarla evlenerek acısıyla başa çıkmaya çalıştı. Böylece en nihayetinde tek başına kaldı, kalp kırıklığından korunmuş olarak.
Джетро справился со своей болью с помощью нескольких браков не с теми женщинами, таким образом, он застраховал себя от одиночества и спас себя от разрыва сердца.
Köşeye kıstırılmış vahşi bir canavarı yansıtan bir bakış.
Такой взгляд бывает у дикого зверя, который зажат в угол.
Tamam, lisede tanıştık. Bana sırılsıklam âşık oldun. Ama kilolu olduğun için utangaçtın.
Так, познакомились мы в школе, ты в меня был по уши влюблен, но, жутко стеснялся из-за лишнего веса.
Tatlıyla baharatlıyı karıştırırsak sıkıntı çıkar mı ki?
Мы уже готовы смешать сладкое с острым?
Aşkın bittiği bir ilişki içinde sıkıştıysanız, böyle kalp kırıp ve aşağılıkça şeyler yapıp bir de karşısına geçip, ona sakın çocuk yapalım demeyin.
У него самого не хватило смелости честно поговорить с женой. Все это время он гадко скрывал правду. Если бы этот человек посмел показаться мне на глаза, убила бы его.
Sanırım araba vurunca kasa sıkıştı.
Наверное, при падении погнулась рама.
Herhâlde arka çıkıştan sıvışmıştır.
Полагаю, он проскочил через задний выход.
Bu lanet olası şey üzerinde üç lanet olası saat boyunca çalıştık ve tek kazandığım lanet olası bir cüceden bağırış çığırış!
Мы работает над этим проклятым видео 3 проклятых часа, Не вопи на это маленькое животное, чертов дурак!
- Hayır, kolum sıkıştı!
- Нет, рука застряла!
Sıkılmıştır da.
Прилив же.
Hayır, köşeye sıkıştım.
Теперь я озадачена.
Ron, son altı aydır arkadaşlarım çok sıkı çalıştılar.
Рон, последние 6 месяцев, мои друзья работали так тяжело.
Eskiden çok daha fazla kemiklerim kırılmış ve kanım akmıştı.
Бывало, я теряла и побольше крови, и костей ломала побольше.
Giriş çıkışlar tamamen kısıtlanmıştır.
Все передвижения полностью ограничены.
Belki ormanda geçirdiği kış taşaklarında kıl çıkarmıştır.
Может, за зиму в лесу у него волосы на яйцах таки выросли.