Tıkı traducir ruso
9,688 traducción paralela
İki gündür burada tıkılıp kaldık.
Мы уже 2 дня тут заперты.
Bunun için hücreye tıkıldı.
Её за это посадили.
Ve onların aradığı kişi Wallace, görev boyunca sistemi tıkır tıkır yürüten biri. Ama bölgemde tekerleğime çomak sokan biri var : İtfaiyen.
И они ищут того, кто будет вести машину прямо и ровно, но у меня есть одно скрипучее колесо - твоя часть.
Evet. İşler tıkırında.
Да.
İşler tıkırında olduğu zamanları seviyorum.
Все удачно складывается. Люблю, когда всё складывается удачно.
Bütün gençliğimi bir bodrum katında tıkılıp bir laboratuvar önlüğüyle geçirmek mi? Ne saçma bir fikir bu?
Провести всё детство в подвале в лабораторном халате.
Onları kafeslere tıkıp değişmelerini bekliyoruz ama asla değişmiyorlar.
Мы сажаем их за решетку и надеемся, что они исправятся, но все напрасно.
Bu, ancak ve ancak Gabriel Waincroft'u içeri tıkınca çözebileceğimiz bir gizem dostum.
Друг мой, эту загадку мы решим лишь когда посадим Габриэля Вайнкрофта.
Ekmeğimi elime almışım, işlerim tıkırında, böyle bir strese bulaşmama gerek yok.
У меня есть хорошая работа, есть реальный бизнес. Не нужно на меня давить, приятель.
Fazla mı tıkındın?
Слишком раздался?
- Evet, güzel. Brawny * kağıt havlucu çocuk kıçımızı kurtardı.
Думаю, что господин Бумажные полотенца от Брауни только что спас наши задницы.
Ve cevap vermeden önce şunu belirtmek isterim ki bunların hepsi bir kızın hayatını kurtarmak için kayıt dışı kalacak.
Прежде чем я на него отвечу, я бы хотел тебе напомнить, что всё это делается, чтобы спасти жизнь девушки.
Brian Finch'in bütün tıbbi geçmişi kan testleri ve bağışıklık çalışmaları.
Полная медкарта Брайана Финча, его анализы крови и исследование по иммунитету.
Kasık fıtığı.
Паховая грыжа.
Ya da korse giydirip fıtık verir.
Или ты надеваешь утяжки и получаешь грыжу.
Aşkı bulamamıştım ama artık bulabiliyorum.
" Then I couldn't love, but now I can.
Artık akıl dağıtıcı şeyler yok.
Больше не отвлекаемся.
Todd ve Tandy'nin başında T harfi var, Erica'nın içinde de A harfi Carol'ın da okunuşunda K ve I var ve Melissa ve Miller'ın da baş harfi M benim ve Phil'in soy ismi olan Miller.
В имени Тодда, есть "о", в Тэнди есть "н", в Эрике есть "к", "д" есть в Эндрю, это второе имя Кэрол, а буква "м" есть в Мелиссе и в Миллере, моей фамилии, его фамилии, понятно?
"K.O.T.H."
"КРШС"
Onun da tıpkı kızı gibi güzel, kahverengi gözleri vardı.
Я видел : карие и красивые, как у Келли...
Baraj yıkılmadan tıpayı takmak gerek, değil mi?
Лучше заделать пробоину, пока не обвалилась вся дамба, так ведь?
Sen Etik Tıp Vatandaşlarının bir hayranı değilsin ama mesele artık kürtaj değil.
Я знаю, что вы не фанат Граждан за нравственную медицину, но это больше не касается абортов.
Etik Tıp Vatandaşları çalışanları,... Dr. Fisher ile oturmadan önce konferansta gizlilik sözleşmesi imzalamışlar. Açık bir şekilde kaydın ya da bilginin dağıtımını yasaklıyor.
Сотрудники Граждан за нравственную медицину подписали соглашение на конференции перед тем, как встретиться с доктором Фишер, которое прямо запрещает любую запись или разглашение информации.
Yani "t" yerine "k" geçince...
им-про-тент и им-по...
Kasıt gerekliliğinin karşılanmadığını göstermek için bir tanık çağırmak istiyorum.
Я бы хотела вызвать свидетеля, чтобы показать, что условие умысла отсутствует.
Sıkıldığımda suç kayıt defterini okurum ve bunlar geçen ay Chelsea'den çalınmıştı.
Я смотрел сводки, когда мне было скучно, их украли в Челси в прошлом месяце.
- Selam kıtır karidesim. Dinle.
Привет, креветка попкорна, слушай.
Kıtır karidesim.
Креветка поп-корна.
Ve artık tıbbi malzemelere dönüşen malzemeleri kullanmaktan bahsetti. İtiraz ediyorum Yargıç.
И он говорил об инструментах, которые оказались остатками медицинских поставок...
10 %'luk kıt payımı alabilir mi? Öyle bir gücü yok.
Отнять у меня жалких 10 %?
Suçu işlemediğini gösteren DNA kanıtı ortaya çıktıktan yaklaşık bir yıl sonra Steven Avery için dava açtık.
Мы подали иск Стивена Эйвери спустя год после анализа ДНК, который показал, что он не совершал это преступление.
Ki bu bana göre, ve eminim Rob'a göre de öyledir, mantık dışıydı. Çünkü Penny Beerntsen hiç bu kişilerden birini tırmaladığını veya tırmalamak için sebebi olduğunu söylememişti.
По моему мнению, а также по мнению Роба, все эти доводы нелепы, ведь Пенни Бёрнтсен никогда не упоминала, что она царапала кого-либо из этих людей.
Tam da Steven Avery'nin davası devam ederken avukatlarının tırnak arası kalıntılarına dayanarak başka bir suçlunun olabileceğine dikkat çekmeye çalıştığı sırada onların çok işine yarayacak böyle bir bilginin saklanması büyük vicdansızlık.
Это было бессовестное сокрытие информации, которую могли бы использовать адвокаты Стивена Эйвери, находящиеся в самом разгаре судебного разбирательства, и утверждающие, что, на основании соскоба из-под ногтей, к этому может быть причастен кто-то ещё.
Bana göre onca aramadan sonra o anahtarın bir kanıt olarak artık değeri kalmamıştı.
Ключ, насколько я знаю, был бы признан бесполезной уликой из-за количества обысков.
Diğer deliller, tırnak arasından çıkanlar ve kıllardı.
Ещё соскобы с ногтей и волосы.
Bobby Dassey'nin bugün yapmış olduğu tanıklık somut bir kanıt.
Показания Бобби Дейси — вот что является уликой в суде.
Garajın kuzeybatı tarafından başlayarak olası bir kanıt izi veya biyolojik kanıt var mı diye bakmak için eşyaları tek tek yerlerinden kaldırdık.
Мы начали с северо-восточного угла гаража и стали убирать вещи, чтобы увидеть, нет ли каких-либо следов выстрелов или крови.
Bay Kratz bizden görüşmeyi daha sağlam bir şekilde kayıt altına almamızı istedi biz de görüşmeyi videoya kaydetmek üzere Two Rivers Emniyet Müdürlüğüne gitmek için hazırlıklarımızı yaptık.
Г-н Кратц попросил нас зафиксировать этот допрос в более подходящем виде, и мы организовали визит в департамент полиции в городе Ту Риверс, где можно было снять допрос на видео.
Brendan'ın evde bulunduğunu kanıtlayacak DNA kanıtı yok. Steven'ın evinde kıza ait DNA da bulunamadı.
Нет улик ДНК, доказывающих, что он был в трейлере, нет улик, что она была в трейлере Стивена.
Ve gerçek, o kış yaşadığı onca travmanın ardından ilk önce yaşıtı olan kuzeniyle konuşmasında ufak ufak boy göstermeye başladı.
И он стал искать выход этому в своих разговорах, понемногу, сначала с двоюродной сестрой, своей ровесницей, как следствие травмы, перенесенной той зимой.
Kağıt burada oldukça kıymetli bir eşyadır.
Бумага тут - ценный товар.
Jacobi, tıpkı senin gibi bir anlaşılmazlık deryasından doğdu ve en az Euler kadar etkileyiciydi.
Якоби, как и ты, был вытащен из безвестности, и был почти столь же впечатляющ как Эйлер.
Annem ve ben seçenekleri daralttık. 1915 Teksas çiçek demetinin tıpatıp kopyası olan gümüş dantelli çiçek demeti.
Мы с мамой решили собрать их в миниатюрные букетики, точные копии 1915 года.
Senin gibi sosyalleşme kıtı erkekler için sağdıçlık hizmeti veriyorum.
Я обеспечиваю услугу шафера для парней, у которых в настоящее время друзья отсутствуют.
Hangi buzullara tırmanmıştık?
Мы поднялись на ледники... чего?
George'a kıza kağıt vermesini söylerim.
Я пошлю за ней Джорджа...
İki tık, tetiği çekersin.
Два щелчка, жми на курок.
Ama bu artık tıp değil.
Но это уже не лечение.
İçimi ısıtıp kıpır kıpır ediyor da.
Просто с ней я так хорошо себя чувствую.
Kış'tı herhalde.
Может, это было зимой.
Ne içiyorsun K.T.?
Что будешь пить, УК?