Yagıyor traducir ruso
1,033 traducción paralela
Hey, kar yağıyor!
Снег идет! Эй, снег идет!
Kar yağıyor.
Снег пошел!
- Hayır, hâlâ yağıyor.
- Нет, нет, еще!
- Evet yağıyor.
- Да.
Üzerine bir şey al, kar yağıyor!
Хорошо. Ты застегнись.
- Bardaktan boşalırcasına yağıyor.
- Льёт как из ведра.
Mario açsana oğlum şu şemsiyeleri Görmüyor musun yağmur yağıyor?
Марио, доставай зонты. Дождь идет!
Yağmur yağıyor mu arada?
Когда-нибудь идет дождь?
Durmadan yağmur yağıyor.
ѕосто € нно идЄт дождь.
Kar yağıyor.
На улице идет снег.
Yazın olsa umursamam ama bu gece yağmur yağıyor. - Üstelik yemekte yememiştim.
Ладно, если б было лето, но там дождь и я еще не ужинал.
Anne, o sadece bir yabancı. Aç ve dışarıda yağmur yağıyor.
Мама, она только проезжая, она голодна и идет дождь.
- Halen yağmur yağıyor mu?
- Всё ещё идёт дождь? - Я не знаю.
- Yağmur yağıyor.
- Идет дождь.
"Gece Lambamın yağı bitiyor" "Sivrisinekler vızıldıyor"
" Тихонько тлеет лампы огонек, Комары летают рядом с головой,
Memlekette lapa lapa kar yağıyor.
Там бывает много снега.
Yanlışlıkla yağ içmiştik, Hatırlıyor musun?
- До сих пор жажда мучает. - А толстуху помнишь? - Она тебя примечала.
- Oysa gördüğünüz gibi iki gündür yağmur yağıyor.
Он приехал, приехал!
Daima doğruları söylerdi,.. ... yağmur yağıyor olsa bile.
Он всегда говорил правильные вещи, даже если шёл дождь.
- Tanrım, yağmur ne de yağıyor!
Господи, ну и ливень!
Daha da beter yağıyor.
Льет всё сильнее.
Yağmur yağıyor, gitme.
Дождь льет. Не ходи.
Özellikle yağmur yağınca ağrıyor.
Особенно, когда идёт дождь.
- Bizi bu fırtınada dışarı atarsanız, aynı değil. - Çok kötü yağıyor.
Нет, если вы выгоните нас, то мы замерзнем!
Hala kar yağıyor.
Снег всё идёт.
Tanrım, bardaktan boşanırcasına yağıyor.
А погодка-то, ну и льет!
Neredeyse sabah oldu hala yağıyor.
Почти утро... и все еще льет.
Yağmur yağıyor, hem de çok şiddetli!
Дождь все сильней и сильней!
Yağmur yağıyor.
- Hо идет дождь...
Clyde, depoda delik var. Yağ akıtıyor.
У нас дырка в карбюраторе, вытекает масло.
Kar yağıyor, donuyoruz.
На улице снег и мороз.
Evinizden evime resmen yağmur yağıyor!
- Мсье, у меня капает!
Peder, şimdi en iyi zaman, yağmur da yağıyor...
Отче... Может потому сейчас и пошел дождь...
- Ama yağmur yağıyor.
Но ведь дождь.
Kar yağıyor.
Снег пошел.
Hâlâ kar yağıyor mu?
Снег ещё идет?
Sağanak yağıyor!
Дождь начинается!
Yağmur mu yağıyor?
- Дождь пошел?
" Yağmur yağıyor darmadağınık bulutlardan Etrafında sıcaktan kavrulmuş ılgınların üstüne yağıyor
Железнодорожная компания спальных вагонов прислала мне свою рекламу.
Şen çamlar çiylerle parlıyor Mersinlerin üstüne, senin içine yağıyor
Вокруг меня столько друзей, они глядели на меня, как на безумца.
Yağıyor çıplak başlarımızın üstüne Saydam bedenlerimizin üstüne
Они боялись, что я уеду и больше не вернусь.
Yağmur yağıyor, yağmur yağıyor!
Дождь! Дождь!
Ve benim atlarım toynaklarını kemirirken, senin ineklerin tıpkı senin gibi yağ bağlıyor.
И пока мои лошади разбивают себе копыта о камни, твои коровы становятся жирными и такими же бесстыдно плодовитыми, как и вы.
Hala yağıyor.
- Льёт как из ведра. - Может, заночуете? - Нет, мы спешим.
Lombardia'ya 10 gündür sidik yağmurları yağıyor.
Двухдневный дождь по всей Ломбардии.
Yağmur hâlâ yağıyor.
Дождь все еще идет.
- Def ol arabamdan. - Yağmur yağıyor.
- Слушай, чтоб твоей задницы здесь не было.
Motorun yağ kaçırıyor.
У тебя весь мотор в бензине.
Yağmur yağıyor, ama bize izin vermezler.
Даже в дождь работаем.
Demek istediğim, yağmur yağıyor.
Я хочу сказать, идет дождь...
Ve hepsi, daha çok güvercin dünyaya getiren yumurtalarını her gün bırakıyor. Yani, her halükarda tonlarca pislik üzerimize yağıyor.
Потому что в одном Бостоне, наверное, десять миллионов голубей... и каждый из них каждый день откладывает яйца... из-за чего появляются новые голуби... и тонны, тонны дерьма вываливаются каждый день, солнце или дождь.