Adventurous traduction Turc
443 traduction parallèle
Certainly some adventurous piloting there.
Burada kesinlikle maceraperest bir pilotluk var.
But I'm just the restless, adventurous type I guess.
Ama ben kıpır kıpır, maceraperest biriyim galiba.
A perfectly glorious, free, adventurous life.
Tamamen harikulade serbest ve macera dolu bir hayat.
It's also adventurous, romantic.
Ve macera dolu.
Incredibly daring, illimitably adventurous.
İnanılmaz yürekli, eşsiz maceracı.
- Well, nothing so exciting and adventurous as that.
- Şey onun kadar heyecan verici bir şey yok.
You see, I'm more adventurous than you imagined me.
Gördünüz mü, düşündüğünüzden daha maceraperestim.
Jirka was the happiest. He got to experience the adventure he'd wished for so badly. Adventurous expedition into the unknown.
Georgie tümüyle mutlu oldu, o büyük bir bilinmeyene, maceracı olarak katılmaktan mutluydu.
- Not New Jersey. He - He's the adventurous type.
O maceraperest bir tip.
You are adventurous, gay, but with a lovers brooding melancholy, and above all, you must show passion!
Maceracı, neşeli ama sevgi dolu, düşünceli bir aşıksın ve her şeyden önce tutkunu göstermelisin!
It takes a gallant, adventurous bloke to dash around the world like that.
Dünyanın etrafını bu şekilde dolaşmak için cesaret, maceraperest olmak gerekir.
But to show it in its more adventurous aspects.
Savaşın serüven yanını göstermek diyelim.
And then, with the westward march of our nation, came the pioneer and the buffalo hunter, the adventurous and the bold.
Sonra, ulusumuzun batıya doğru yürüyüşüyle birlikte öncüler, bizon avcıları, maceracılar ve cesur insanlar geldi.
Adventurous.
Maceraperest.
A reliable business, ten years of recommendations with adventurous speculations.
Güvenilir bir iş, On yıllık planlarımız hazır spekülasyonlarla maceraya atılamayız.
Mr. Ellsworth, I realise that a woman alone... has to expect some nonsense from the adventurous male... but I sold you a Hereford bull, nothing more.
Bay Ellsworth, ben yalnız bir kadının maceraperest bir erkekten bazı saçmalıkları beklemek zorunda olduğunun farkındayım ama ben sana bir Hereford boğası sattım, o kadar.
Sensible, practical, adventurous, pleasant, idealistic... - it was surprisingly hard choosing from so many facial types.
Mantıklı, becerikli, maceraperest, cana yakın, idealist tip. Bu kadar çok yüz tipinden birini seçmek göründüğünden zormuş.
So adventurous, so exciting.
Çok maceraperest, çok heyecanlıydık.
Independent, adventurous.
Bağımsız, maceracı.
The story goes that he was a man of proper wit and adventurous spirit suited to the mountains.
Söylentiler, kıvrak bir zekaya ve dağlara uyan maceraperest bir ruha sahip olduğu şeklinde devam eder.
We got fun out of fire-baked potatoes... whereas the spoilt kids of today think it's adventurous to roast a suckling pig in their parents'gardens.
Ateşte pişmiş patatesle eğlenirdik. Oysa günümüzün şımarık çocukları ailelerinin bahçelerinde körpe domuz pişirmenin maceraperest bir şey olduğunu düşünüyorlar.
I'm hardly the adventurous type.
Maceracı bir tip değilimdir.
And you are the affectionate, complex, adventurous woman with an unbridled joy for living.
Ve sen hayatta dizginlenemez sevecen, maceracı, ve komple bir kadınsın.
Oh, I really do feel adventurous, Pug, sailing on a German ship these days.
Pug, kendimi tam bir maceraperest gibi hissediyorum.Bugünlerde bir Alman gemisiyle seyahat etmek.
No, simply adventurous.
Hayır, basitçe cesur.
Patriotic Americans who see the realities and not the propaganda of the Jews and of Churchill, who is just an adventurous megalomaniac.
Gerçekleri gören, yahudi ve Churchill propagandası yapmayan Amerika'lılar cesur birer bireycidir.
[Adventurous instrumental music ] [ Adventurous instrumental music continues ] [ Drilling]
Merhaba.
All right, let's get out of here. [Adventurous instrumental music ] [ Adventurous instrumental music continues]
Pekala, buradan gidelim artık.
Let's do something adventurous for the Gillespies this year.
Bu sene Gillespie'ler için değişik bir şeyler yapalım...
They don't like anything adventurous.
Onlar değişik şeyleri sevmezler...
But I was convinced my adventurous life was finished.
Ama macera dolu hayatımın sona erdiğinden emindim.
- My father lived many years in Alaska. He was an adventurous man.
Babam Alaska'da uzun yıllar yaşadı, maceraperest bir adamdı.
You see, I'm more adventurous than you imagine me,
Düşündüğünden daha fazla maceracıyım.
But do be adventurous.
Ama cesur olun! Kaçmaya çalışın.
I'm not the adventurous type.
Ben maceracı bir tip değilim.
Where is your adventurous spirit?
Maceracı ruhunuz nerede sizin?
I'm as adventurous as the next.
Ben maceracıyımdır.
I feel restless, spirited... adventurous.
Daha kıpır kıpır, hevesli... maceraperest olmuştum.
You're afraid of heights and not too adventurous.
Sen yüksekten korkarsın ve fazla maceraperest değilsin.
I read in this book when a child draws water, it means he's adventurous and broad-minded.
Bu kitapta okuduğuma göre, eğer bir çocuk su resmi çiziyorsa maceracı ruhlu ve açık fikirli demekmiş.
"A truly adventurous person wouldn't cross the globe or climb mountains. He'd just jump over the his neighbour's fence".
"Gerçek maceraperest kişi dünyayı dolaşmaz ya da dağa tırmanmazmış sadece komşusunun çitinden atlarmış."
I'm independent, forceful, brilliant and adventurous.
Bağımsız, etkileyici, yetenekli ve maceraperestim.
He feels that you are two adventurous men.
ikinizin de çok gözüpek erkekler olduğunuzu biliyor.
That I'm too adventurous?
ben mi öyleyim?
No, the two of you are very adventurous men.
hayır, her ikiniz de çok gözüpeksiniz.
- come on, be a little adventurous. - where are you taking me?
- Hadi, biraz serüvenci ol.
More adventurous guests, of course, can opt for our jungle river cruise or for a close-up look at our majestic...
Maceraperest konuklarımız ormandaki nehir turumuza katılabilir... ya da bu görkemli...
So you are an adventurous imperialist.
Cesur bir emperyalistsiniz.
This guy's more adventurous than I am, and they just hit it off.
Bu adam benden daha maceracı ve çok iyi geçiniyorlar.
I feel restless, spirited, adventurous.
İçim kıpır kıpır.
Fausto, that was the most adventurous weekend of my entire life.
Fausto bu hayatımın en maceralı hafta sonuydu.