Agenda traduction Turc
2,314 traduction parallèle
Raceless und classless. We shall end men suffering and banish all races in favour of a single shade of agenda.
Irk ve sınıf ayrımı yapmadan insanlığın çilesine son vereceğiz ve tüm toplumsal sınıfları ortadan kaldırıp pembenin aynı tonunda buluşacağız.
I didn't have any knowledge of that. Walton's agenda.
Walton'un neyin peşinde olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.
Maybe he's got another agenda.
Belki farklı bir düşüncesi vardır.
Next on the agenda...
Sıradaki konumuz, H.R. 9036.
Sir, what is the agenda?
Efendim, gündem nedir?
In-house counsel has a muddled agenda, at best.
Karışık bir gündemleri oluyorlar.
Right now we're looking at a possible connection between this and Wassermann's agenda.
Pekala. Wassermann gündemiyle arasında bir bağlantı olup.. .. olmadığına bakacağız.
It has been General Salomón Duarte's primary agenda after being named chief of police for the state to combat various criminal groups that are taking over the state of Baja California.
Bu, devletin Baja California eyaletine egemen olan birkaç suç çetesiyle savaşmak için polis şefi olarak görevlendirilen General Salomon Duarte'nin ana gündemi oldu.
Seems like you guys just exploited some tragedies to further your agenda.
Kendi amaçlarınız için trajedileri sömürüyorsunuz.
The evening's agenda was to create strife between nations, not my assassins.
Bu gecenin amacı ulusların arasında anlaşmazlık yaratmaktı benim suikastçilerim arasında değil.
It looks like he had another agenda.
Görünüşe göre başka bir gündemi var.
Another agenda?
Başka bir gündem mi?
What's another agenda?
Başka bir gündem de ne?
Lenore is... She's got an agenda. She's like...
Lenore - her bir şeyin ucundan o çıkıyor resmen.
Which brings me to item number two on the agenda :
Hazır lafı açılmışken bu konuyu da halledelim :
The difference is she's her own candidate with her own agenda.
Aradaki fark şu. O kendi gündemiyle, kendi başına aday.
If you'd just let me buy a normal turkey from a store instead of insisting this be part of your social agenda, everything would've been perfect.
Bunu kendi gündemine almak konusunda ısrar etmeseydin de bir marketten normal bir hindi alsaydım her şey harika olacaktı. Şuna bakın!
The stability of Pakistan which has nuclear weapons is high on the summit's agenda.
Pakistan'ın geleceği ve nükleer silahlar konusu, toplantının önemli gündem maddeleri arasında.
Now, although confidential, we suspect that Pakistan will be high up there on the agenda.
Evet, bunlar bir yana, kulislerde sıkça Pakistan ile ilgili durum değerlendirmesi yapılıyor.
The stability of Pakistan, which has nuclear weapons, is high on the summit's agenda.
Çok sayıda nükleer silahı olan Pakistan'ın durumu, zirvenin en önemli konusu.
What is his agenda?
Ne planlıyor bu?
- I don't know her agenda.
- Başbakanın bazı planları var,.. ... bana bile söylemiyor.
Let's go over the agenda.
Programı gözden geçirelim.
Let's turn to the agenda.
Güzel. Şimdi gündeme dönelim.
I'll call you, when I've got the agenda for the press conference.
Basın toplantısının gündemini belirleyince sizi ararım. - Teşekkürler. - Teşekkürler.
Next on the agenda are a series of bills the first one submitted by Mr. Svend Åge Saltum.
Gündemde bundan sonra bir dizi yasa teklifi var ilkini Bay Svend Age Saltum teklif ediyor.
Is everyone clear on the agenda?
Herkes programı iyice anladı mı?
Okay, back to the agenda- - the annual fundraiser.
Tamam, gündemimize dönelim, geleneksel bağış gecesi.
And you shouldn't be abusing the xerox for your personal agenda.
Kişisel amaçların için fotokopi makinesini kullanman da yanlış.
I chose this news station for good reason- - a like-minded voice, a conscience, a green agenda, a network I watch with some interest.
Bu haber istasyonunu iyi bir nedenden dolayı seçtim- - İlgiyle izlediğim hemfikir bir ses, bir vicdan, yeşil bir gündem, bir bağlantı.
You're already giving up on your environmental agenda?
Çevresel gündeminden şimdiden vaz mı geçiyorsun?
Charles Townsend has an agenda.
Charles Townsend'in görülecek bir işi var.
My only agenda is to get closer to my daughter- - something you'll never understand.
Tek niyetim kızımla yakınlaşmak ki bu senin asla anlayamayacağın bir şey.
That sounds like sarcasm, but I'm going to disregard it, because I have an agenda- - paintball.
İğneleme yaptın gibi geldi ama görmezden geleceğim çünkü yeni bir konum var, paintball.
You can pursue your own agenda, even at the expense of Kane, if you so desire, but not now.
Kane'e bedelini ödedikten sonra kendi yolunda gidebilirsin. Eğer istiyorsan. Ama şimdi değil.
You won't screw me over as long as we have the same agenda.
Aynı şeyi planladığımız sürece bana kazık atmazsın.
She definitely doesn't send a package without an agenda. There's obviously...
Yapılacaklar listesi olmadan asla bir şey yollamaz.
An agenda. One of your friends got married?
- Arkadaşlarından biri mi evleniyor?
Top of the agenda is to order the coke in.
Gündemin ilk maddesi : Koko siparişi
The Prophet's final sermon sets the agenda for modern contemporary
Peygamber'in veda hutbesi moder Müslüman toplumu için bir başvuru kaynağı niteliği taşıyor.
First item on the agenda- - Can I get everyone an extra long Columbus day weekend?
Ajandamdaki ilk konu, Colomb Günü için ilave bir gün tatil alabilir miyim?
The Prophet's final sermon sets the agenda for modern, contemporary Muslim society.
Hz. Peygamber'in Veda Hutbesi modern, çağdaş Müslüman toplumunun gündemini belirlemektedir.
Well, our agenda is to have T.K. focus a little bit more on game film and a little less...
Bizim amacımız TK'in maça daha fazla zaman ayırması.
Well, did Randy have some sort of agenda?
Randy'nin bir gündemi var mıydı?
I am not going dirty to expedite your agenda.
Senin işlerin hızlansın diye pis işlere bulaşmayacağım.
Hey, you can stop trying to manipulate me into feeling that we share an agenda, some kind of connection.
Sizinle aynı amaca hizmet ettiğimizi ya da aramızda bir tür bağlantının olduğunu konusunda beni kandırmaya çalışmaktan vazgeçin.
No problem using others to achieve her own agenda.
Kendi işlerinde başarılı olabilmek için başkalarını kullanma.
Then why don't you put aside your personal agenda and ask me for my alibi so we can move on with this investigation?
O zaman kişisel nedenlerinizi bir kenara bırakıp bir tanığım olup olmadığını sorsanız da biz de soruşturmaya devam etsek?
I got no agenda here.
Başka bir çıkarım da yok.
So... what's on the agenda here?
Peki, gündemimizde ne var?
I don't know who you are, what your agenda is, or why you you claim to be my son.
Kim olduğunu, amacını ya da neden oğlum olduğunu iddia ettiğini bilmiyorum.