English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ A ] / All i know is that

All i know is that traduction Turc

2,911 traduction parallèle
All I know is that I just want to live in a world that's a better place, and your contribution will definitely help us get there, to the...
Tek bildiğim, daha iyi bir yerde yaşamak istediğim ; ve senin katılımın kesinlikle bizim daha iyi bir dünyaya geçmemize yardım edecek Fred.
All I know is that you are going to live here and I'm going to live there, and tonight we are going to get very, very drunk.
- Pek büyük bir plan sayılmaz. Tüm bildiğim senin burada benim de orada yaşayacağım.
All I know is that this thing is cool, and I'm getting one.
Tüm bildiğim bu şeyin havalı olduğu. Ve gittikçe...
All I know is that the baby is coming and I want it.
Tek bildiğim bebeğin yolda olduğu ve onu istediğim.
If it tested positively the first time... all I know is that your mother is pushing for the judge to rule the evidence inadmissible, and it looks like she's gonna get what she wants.
Eğer ilk testimde pozitif sonuç... Tek bildiğim annenin yargıca kanıtın kabul edilemez olması için baskı yaptığı. İstediğini elde etmiş gibi duruyor.
All I know is that the prosecution's case is crumbling, and we have to get to this girl before "A" does.
Tek bildiğim savcılığın davası yok oluyor ve bu kızı A bulmadan önce bulmamız gerekiyor.
All I know is that they changed our DNA.
Tek bildiğim DNA'nı değiştirmeye yönelik bir şeydi.
Well, all I know is that I would never- -
Benim tek bildiğim, ben asla...
All I know is that I'm too tired. To talk about it tonight.
Bu konuyu bu gece konuşmak için çok yorgunum.
♪ all I know is that I should
♪ all I know is that I should
All I know is that the wounds to the good father's neck are up-close and personal.
İyi rahibimizin boynundaki yaralar, çok yakından ve şahsi mesele gibi.
All I know is that, when I'm with you, I feel... safe.
Bildiğim tek bir şey var. Seninleyken güvende hissediyorum.
All I know is that when I'm with you, I feel... safe.
Seninleyken güvende hissediyorum.
General, all I know is that this infection spreads. There will be a confederation to defend.
General, bildiğim tek şey, bu salgın yayılmaya devam ederse geriye savunacağınız bir Konfederasyon kalmayacak.
I just, uh... Besides, all I know is that she asked to borrow the autopsy rotary saw for tomorrow night.
- Tek bildiğim, yarın gece için otopside kullandığımız testereyi ödünç almak istediği.
All I know is that she took a shot at me one time.
Tek bildiğim bir keresinde bana ateş etmişti.
All I know is that he thinks he's above the rules, and he will do whatever it takes to win.
Tek bildiğim kurallara uymadığı ve kazanmak için elinden gelen her şeyi yaptığı.
I just... I just know that a minute tilt one way or the other is gonna make all the difference between people loving them or hating them.
Biliyorum ufak bir detay ama öyle ya da böyle, insanların bunu sevip sevmemesinde belirleyici olacaktır.
All I know is, I saw my best friend laughing for the first time since he's been back and that's a really good thing.
Tek bildiğim en iyi arkadaşımı döndüğünden beri ilk defa gülerken gördüğüm ve bu çok iyi bir şey.
I just know if we all pull together, we will do right by that little girl.
Biliyorum ki, eğer hepimiz iş birliği yaparsak Bu küçük kız konusunda doğru olanı yapacağız
Now, all I know about'em is that they nick to order, anything you like, usually upmarket.
Şimdi, haklarında bildiğim şey sipariş üzerine çaldıkları sizin tarz değil, genellikle lüks.
All right, listen, before I tell you anything, you need to know that this is very personal.
Dinle, anlatmadan önce şunu bil ki bu çok özel bir şey.
Mm-hmm. I cooked it all the way through, because, you know, salmonella is the silent killer that nobody wants to talk about.
Her yerini iyice pişirdim, çünkü biliyorsun ki salmonella gibi gizli bir katil var.
I'm pretty sure they all know that if you want them at work, you'd make damn sure that they're here.
Eminim ki onları iş üstünde istiyorsan burada olduklarından emin olursun.
That is all I know!
- Tüm bildiğim bu!
I know it's stupid, but it's nice to know that sometimes you'll fight for me, and all I have to do is laugh at some other guy's story.
Aptalca olduğunu biliyorum ama bazen benim için mücadele edeceğini bilmek çok hoş. Tek yapmam gerekense başka bir adamın anlattıklarına gülmek.
I know my job is to serve you all, but I thought that after six years, you at least thought of me the way an owner thinks of his dog.
İşimin sizlere hizmet etmek olduğunu biliyorum, ama 6 yılda beni en azından köpeğini düşünen biri kadar düşüneceğinizi sanıyordum.
Hanna, all it takes is one glance at my resume to know that I am no angel.
Hanna, tüm bu olanlar özgeçmişime bir bakıp melek olmadığımı gösteriyor.
Well, I'm not quite sure, but I do know that one is all white, and one is pretty much white.
Şey, pek emin değilim, ama bildiğim şu ki biri beyaz, diğeri de büyük ölçüde beyaz.
I... all I'm saying is-is that, if there's anything I can do, just let me know.
Demek istediğim şey eğer ki yapabileceğim bir şey varsa bana söylemen yeter.
I want him to know that your condition for taking me back is to have your son damned for all eternity.
Beni kabul etme koşulunun, oğlunun sonsuza dek lanetlenmesi olduğunu bilmesini istiyorum.
Charlotte, I... I know this is hard for you to hear right now, but I promise you that when all of this is over, you're gonna understand.
Charlotte, şu an bunu duymak sana çok zor gelecek biliyorum ama seni temin ederim ki tüm bunlar sona erince beni anlayacaksın.
Well, with all due respect, are you sure that I know all there is to know about this case?
Saygısızlık etmek istemem ama, bu dava hakkında bilmem gereken her şeyi bildiğime emin misin?
His last name is Washington. That's all I know.
Soyadı Washington.
All's I know is that the commander went ape-shit when you ran that name.
Tek bildiğim, sen kızı araştırınca birliğin amiri çok sinirlenmiş.
I know it may not be your destiny to end up with my daughter, but if there is any chance at all that you think it can be, please, God, give it a try, because I love her to death, but she is like a set of Russian dolls right now, and every one of them is a total bitch.
Belki kaderinde kızımla bir son yoktur ama eğer bi şans varsa, olabileceğini düşünüyorsan lütfen, tanrı aşkına bir şans ver, çünkü onu ölesiye seviyorum ama şu anda o sanki bir Rus bebek seti gibi ve onların hepsi tamamen sevimsiz.
I know that this is a lot to process, so... you take all the time you need.
Anlattıklarımı hazmetmek zor, biliyorum. Hiç acele etme.
Since we know that the positive and negative in the Universe adds up to zero, all we have to do now is work out what - or, dare I say, who - triggered the whole process in the first place.
Uykudayken ve beyinimiz alıcılarımızdan gelen bilgilerden yoksunken bile herşeyin mümkün olabildiği gerçeklikler kurabiliriz. Ancak uyandığımızda rüya gördüğümüzü anlarız.
I like to know where I'm going and at what time, and I like to be very specific. I don't think this week is going to be like that at all.
Spesifik hareket etmeyi seviyorum, ama bu haftanın bununla uzaktan yakından alakası yok.
You know, I don't know Hank all that well, but how the hell are you gonna convince him this is something that's good for him?
Hank'i pek iyi tanımam ama bunun onun iyiliği için olduğuna nasıl ikna edeceksin onu?
Miami Metro believes they know where Isaak is at all times but obviously I can't count on that.
Miami Metro, Isaak'in her an nerede olduğunu bildiğini düşünüyor ama belli ki buna güvenemem.
My brother is dead, that is all I know.
Tek bildiğim kardeşimin öldüğü.
All I know is, is... I should be happy that I'm here and not there.
Tek bildiğim orada değil de burada olduğum için mutlu olmam gerektiği.
You know, if there's one thing that I've learned with all the... the bombs and the guns to my head and... and the buses running down my friends is that I am not interested in dying.
Bunca bombadan, kafama dayanan silahlardan ve arkadaşlarımı ezen otobüslerden öğrendiğim bir şey varsa o da ölmeye hiç de niyetimin olmadığı.
All that love is a little much sometimes, you know what I mean?
O kadar aşk bazen gereğinden fazla olabiliyor. Anlarsın ya.
Well, all I know is once East Beaumont gets wind that we're hiring his baby brother, they are gonna be eating their shorts, believe you me.
Bildiğim tek şey, Doğu Beamount'un kulağına Kyle'ın kardeşini işe aldığımız gittiği zaman üstlerini başlarını yırtacak olmaları. İnanın bana.
No, what I know is that if you take this thing to trial, it's gonna cost us all a hell of a lot more than money.
Hayır, anladığım şey, bunu mahkemeye götürürsen bize daha fazla paraya mal olacağı.
You know, if playing that game is more important to you than honoring your commitment to me, and you don't mind me showing up at a party all by myself after I've already told everybody I'll be bringing somebody, then, fine.
O oyunu oynamak, bana verdiği sözü gerçekleştirmekten daha önemliyse ve herkese yanımda birini getireceğimi söylediğim bir partiye tek başıma gitmemi sorun etmiyorsan, tamam.
Ray Jay, I understand you're angry because you're hurt, but this is your first breakup, and they're not all gonna be like this, and I think that, you know, it would really help for you to talk about it.
Ray Jay, canın yandığı için kızgın olduğunu anlıyorum. Ama bu senin ilk ayrılığın. Hepsi böyle olmayacak.
I think we all know that Sullivan Son is an institution.
Bu güzel olacak. ! Sullivan ve Oğlu'nun bir müessese olduğunu sanırım hepimiz biliyoruz.
I know. I know. I know it's on, all right, but what my point is, is that it doesn't matter if I don't notice your top or your hair or your leg things or whatever.
Biliyorum başlayacaksın ama üstündeki kıyafeti, saçını ya da bacağındaki şeyi vesaireyi fark etmem önemsiz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]