Alone traduction Turc
92,923 traduction parallèle
Aunty doesn't keep well and you take care of her alone.
Teyze iyiye gitmiyor ve sen de ona tek başına bakıyorsun.
So I come here on my own... alone.
Bu yüzden eve yalnız dönüyorum.
You live with a complete stranger... all alone.
Tek başına yabancı bir erkekle yaşıyorsun.
Tough to make it stick on that alone.
Tek başına yapışıp yapacak kadar sert.
Give it to me and eat your dinner and leave your brother alone.
Kumandayı ver, yemeğini bitir ve kardeşine sataşmayı bırak.
But when I was alone in the room... with him, with his body... it was... I-I suddenly realized I... I just had it all wrong.
Ama odada yalnızken onunla, bedeniyle... Aniden farkettim ki her şeyi yanlış anlamışım.
I was... I was angry, so I left him to die alone.
Ben... kızdım, bu yüzden Onu yalnız başına terk ettim.
- Alone?
- Tek başına mı?
Leave him alone.
Rahat bırak çocuğu.
Were you alone with him?
Yalnız kaldınız mı?
You don't want me to see Matthew, I'm too scared to go to the food pantry alone, and none of it is supposed to- -
Matthew'ı görmemi istemiyorsunuz ben kilere tek başıma gitmekten korkuyorum bunların hiçbiri böyle...
You'd be flying around the open seas alone for who knows how long.
Açık denizlerde kim bilir ne kadar süre bir başınıza uçmanız gerekebilir.
I wouldn't be alone.
Yalnız olmam.
Think about him here, alone.
Burada, bir başına kaldığını düşünsene.
The work we do. To do it alone.
Yaptığımız iş, tek başına yapması zor.
So you will leave us alone.
Böylece bizi yalnız bırakacaksın.
You want to be left alone?
Yalnız kalmak mı istiyorsun?
We know that motherfucker wasn't alone down there!
O orospu çocuğunun orada tek olmadığını biliyoruz!
You got a better chance of making it out of here alone.
Buradan tek başına çıkma şansın daha yüksek.
Leave her alone.
Onu rahat bırak.
Leave Jacob alone.
Jacob'ı rahat bırak.
Because I'll speak with Jacob alone, and then I'll speak with the rest of you.
Çünkü Jacob'la yalnız konuşacağım, sonra da geri kalanınızla konuşacağım.
No, I just need to be alone for...
Hayır, yalnız olmaya...
- No, I need to be alone for a second.
- Hayır, bir saniyeliğine yalnız olmam lazım.
Jesus, leave the poor girl alone, Rebecca.
İsa, Fakir kızdan ayrılmak Yalnız Rebecca.
Leave this alone.
Bu işi rahat bırak.
I'd like a word alone with Dr. cairn.
Cairn ile tek başına bir kelime istiyorum.
I can't wait to do this to you when we're alone tonight.
Bu gece yalnızken bunu yapmak için sabırsızlanıyorum.
Leave me alone!
Rahat bırak beni.
And now they won't leave me alone until they have you.
ve beni rahat bırakmıyacaklar. seni alana kadar.
She's never gonna leave us alone.
Bizi asla yalnız bırakmayacak.
I'll just leave you two alone.
Sizi yalnız bırakayım.
And you'll... leave me and my family alone?
Beni ve ailemi rahat mı bırakacaksın?
You and you alone have the power to improve the lives of so many people and the only life you're concerned with is your own?
Bir çok insanın hayatını ileriye götürebilecek güce sahip olan tek kişi sensin ve tek endişe duyduğun hayat kendinin ki mi?
I don't want it to land on my daughter. We're alone.
Bunun, kızımın üzerinde bir kara leke olmasını istemiyorum.
I need you to meet me alone.
Benimle yalnız buluşmalısın.
I came here to be alone.
Buraya yalnız kalmaya geldim.
She slept alone at Alison's place a few nights ago.
Birkaç gece önce Alison'ın evinde... yalnız başına uyudu.
I-I need you to leave me alone, Alison.
Beni yalnız bırakmana ihtiyacım var Alison.
One minute alone?
Bir dakika!
Because she has to know, and I'm not gonna tell her alone.
Çünkü bilmek zorunda ve... ona tek başıma söylemeyeceğim.
- Leave us alone!
Bizi yalnız bırak!
You need to leave me the fuck alone.
Beni rahat bırakman lazım lan.
Just leave me alone!
Sadece beni rahat bırak!
You're gonna leave me and my wife and my kid alone, and you're never gonna come back.
Benim ve eşimin peşini bırakacaksın. Ve çocuğumun peşini bırakacaksın. Ve asla geri dönmeyeceksin.
I'm gonna die alone.
Yalnız öleceğim.
Leave my mother alone.
Annemi rahat bırakın.
You leave her alone.
Onu rahat bıraksın.
Do you want to be left alone?
Yalnız kalmak ister misin?
You need to leave me alone.
Kendi halime bırakman lazım.
But I can't do it alone.
Fakat bunu yalnız yapamam.