An acquaintance traduction Turc
400 traduction parallèle
- You an acquaintance of Jekyll?
- Jekyll'ın ahbabı mısın?
Cairo was an acquaintance of Thursby's.
Bay Cairo'nun Thursby'yle tanisikligi var.
- I understand he's an acquaintance of yours.
- Sizin arkadaşınızmış.
However, I don't need to remind you that the pleasure of such an acquaintance depends upon the recognition by all parties of the fact that Miss Mapen is now my wife.
Bununla birlikte, böyle bir dostluğun devamının Bayan Mapen'in karım olduğu gerçeğinin herkesçe kabul edilmesine bağlı olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım.
- An acquaintance of yours.
Tanıdığın biri.
Is he an acquaintance?
Kendisi bir tanıdık mı?
First, Waldron was seen by an acquaintance, Miss Irene Nelson... within a block of the place of the shooting... from five to 10 minutes before the shooting.
Birincisi, Waldron tanıdığı olan Bayan Irene Nelson tarafından ateş edilmeden beş ila on dakika içinde ateş edilen yerdeki bir blok içinde görüldü.
Mr Morrison was brought here by a fellow named Ken Paine, sort of an acquaintance of mine.
Tam, tamam. Öt bakalım. Bay Morrison'u buraya Ken Paine adında bir arkadaş getirdi.
I have an acquaintance who deals in this sort of merchandise.
Bu işlerle uğraşan bir tanıdığım var.
I have an acquaintance who works in a jewelry store and he's coming... to make an appraisal of that stuff.
Kuyumcuda çalışan bir tanıdığım var. Gelecek ve bunlara değer biçecek!
An acquaintance of mine
Bu dostumun.
"In the hope of saving you, " I have borrowed money from an acquaintance.
" Sizi kurtarabilir umuduyla... bunu bir tanıdıktan borç aldım.
I was leaving my office building in the evening... and an acquaintance, his offices are in the same building as mine... said something about seeing me at the Garden the night before, at the fights.
Bir akşam ofisten çıkıyordum. Benimle aynı binada ofisi olan bir tanıdık, beni bir önceki gece, Garden'da dövüşlerde gördüğünü söyledi.
It is called The Creeper... and is about a person who had a very peculiar way... of striking up an acquaintance with women : He killed them.
Adı Sürüngen ve bir kadınla tanışmak için son derece kendine özgü yolları olan bir adam hakkında onları öldürüyor.
We wanted to ask you about an acquaintance of yours.
Sana tanıdığın birini sormak istiyorduk.
Through an acquaintance.
Bir tanıdık sayesinde.
Perhaps I should strike an acquaintance with her...
Belki de onun la tanışmak gerekecek...
Just an acquaintance of Larry's
Larry'nin bir tanıdığı.
One of them is an acquaintance of yours.
Onlardan bir tanesi tanıdığın biri.
Mr Frank Wallingham, who is an acquaintance, a taxpayer, and a good Republican.
- Bu konuda kargo sahibinden söz aldım. Bay Frank Wallingham, bizzat tanıdığım vergisini ödeyen, iyi bir Cumhuriyetçidir.
Perhaps it's not my place, especially after an acquaintance of only three treatments, to be asking such a question.
Belkide üzerime vazife değil..... böyle bir soru sormak..... heleki sadece üç tedavi uygularken tanışmık olsakta.
We struck up an acquaintance.
Kısa sürede ahbap olduk.
You bought books in my shop and we struck up an acquaintance.
Dükkânımdan birkaç kitap aldığını ve kısa sürede ahbap olduğumuzu söyledim.
An acquaintance outside... whom you feel would benefit by the company's services.
Şirketimizin hizmetinden faydalanacak bir tanıdığınız olabilir dışarıda.
- An acquaintance of yours?
- Bir tanıdığın mı?
And then, for no good reason, he raped and killed an acquaintance.
Sonra birden hiç sebep yokken bir tanıdığına tecavüz edip öldürdü.
Krysya, meet an acquaintance of mine.
Krysya, bir tanıdığımla karşılaştım.
- He was with Carrie Virginia a while ago but him and Pauline have struck up an acquaintance now.
- Demin Carrie Virginia ile birlikteydi ama o ve Pauline şu anda birbirlerini tanımaya çalışıyorlar.
We've just made an acquaintance
Seninle daha çok yeni tanıştık
Simply an acquaintance.
Tanışmadan ibaret.
Just an acquaintance.
- Bir arkadaşı.
How about an acquaintance?
Peki ya bir tanıdık?
You said to me he was just an acquaintance.
O zaman bana, sadece bir tanıdık demiştin.
If at any time my company does not please you, you will have only yourself to blame, for an acquaintance who seldom forces himself but is difficult to be rid of.
Eğer size eşlik etmem sizi rahatsız edecek olursa ; ... bunun tek sebebi, bir yakınınızın çaresi zor bulunan bir derdi yüzünden kendinizi suçlamanız olacaktır.
I'll meet an acquaintance at the Tianlung Temple
Tianlung Tapınağına gitmeliyim
I have an old acquaintance at the German consulate.
Alman konsolosluğunda eski bir tanıdığım var.
An old acquaintance!
Eski bir tanıdık.
Mr Carmichael, when I made your acquaintance yesterday, you volunteered an amazingly correct diagnosis of Shanghai Lily and I see no reason for you to have changed it.
Bay Carmichael, dün sizinle tanışma zevkine eriştiğimde Şanghay Zambağı hakkında şaşılacak derecede doğru bir teşhiste bulunmuştunuz ve şimdi bu görüşünüzü değiştirmenizin nedenini anlayamıyorum.
An honour, Doctor, to make your acquaintance.
Sizinle tanışmak bir şereftir doktor.
"Dear sir, the undersigned has just learned that he is an old acquaintance of yours dating back to 1929..."
"Sayın Bay, aşağıda imzası bulunan kişi,... 1929 yılından beri sizinle tanıştığını yeni öğrendi."
An old acquaintance?
Eski bir tanıdık mı?
An old acquaintance.
Eski bir tanıdık.
An acquaintance.
Bir tanıdık.
Your truck will be driven past these checkers... by an ex-convict of my acquaintance.
Tanıdığım eski bir mahkum... tankeri kontrol noktasından geçirecek.
- Seems to be an old acquaintance.
- Eski bir tanıdık sanırım.
Your husband is an old acquaintance.
Kocanız eski bir tanıdığımdır.
An old acquaintance arrives.
Bu sırada bilindik biri daha ortaya çıkar.
It would be an opportune moment to make his acquaintance.
- Onunla tanışmak için şansın olacak.
But one acquaintance you haven't made is Lieutenant Toth, the young man who stands but an inch away from marriage to a lady of noble birth.
Ama tanışmadığın biri var : Teğmen Toth. Bu genç adam, soylu bir bayanla evlilikten sadece bir adım uzakta duruyor.
I do not believe that the general was suggesting... an illicit acquaintance between the emperor and this woman.
Generalin imparator ve o kadın arasında ahlaksız bir ilişki olduğunu söylediğine inanamıyorum.
Meet female acquaintance at Statue of Liberty, four o'clock.
Saat 4'te Özgürlük Anıtı'nda kız arkadaşınla buluş.