English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ A ] / And guns

And guns traduction Turc

3,510 traduction parallèle
When the crack wars happen, all of a sudden teenagers have lots of cash and guns.
Kokain savaşları yaşanırken birden bire gençler yüksek miktarda para ve silaha sahip oldu.
And heroin and guns and anything else you can think of.
Ve eroin ve silah ve aklına gelebilecek her şeyin.
It's not just lights and guns.
Polis olmak fenerler ve silahlardan ibaret değil?
Explosives and guns werediscovered
Patlayıcılar ve silahlar bulundu.
I mean... they had masks... and guns
Yani, maskeli... ve silahlı...
They sell hand guns, shotguns, grenades and Molotov Cocktails, anything!
Tabanca, tüfek el bombası Molotov kokteyli herşeyi satarlar
Anywhere they can sell their drugs and guns.
Her yerde, uyuşturucularını ve silahlarını satabiliyorlar.
They were greeted not with bullets and guns, but with roses and carnations.
Silahlarla ve kurşunlarla değil, güllerle ve karanfillerle karşılandılar.
Kincade'd get the multi-million-pound contract to supply body armor training packages and guns to the police.
Kincade polislere verilecek çelik yelek, eğitim kitleri ve silahlar için multi milyonluk bir kontrat yapacaktı.
The tyrants we're up against have men, money and guns... and I don't have an army to fight them with.
Uğraşmamız gereken zorbaların adamları, parası ve silahları var Ve benim onlarla savaşacak bir ordum yok.
alone assassin who likes to play with knives and guns.
Bıçaklarla ve silahlarla oynamayı seven yalnız suikastçi.
If the barrels are full of scrap metal and... Cliff, where are the guns?
Bu variller tamamen hurda metallerle ve Cliff'le doluysa... silahlar nerede?
Maybe we're just two sleeper cells of rage waiting to explode and this is our way to get the guns.
Belki de biz patlamayı bekleyen birer öfke yığınıyızdır ve silah almak için buraya gelmişizdir.
Well, we got guns and money.
- Evet, silah ve para var.
I place guns all over the place, all along the street, taped under mailboxes, in the trunks of cars I'm gonna rent and park along the street.
Her yere silahlar yerleştireceğim. Bütün sokağa. Posta kutularına bantlayacağım.
Now clear the rest of the guns, and don't ever call me "M. T." Again.
Şimdi kalan silahları temizle ve bir daha bana asla usta deme.
Here's one for knives, Kevlar, and, of course, more guns.
Bıçak, kevlar ve tabii ki daha da çok silah.
A Coast Guard patrol boat is armed with two.50-caliber machine guns and a 25-millimeter cannon, which means it can take out anything short of a battleship.
Bir sahil güvenlik teknesinde iki tane 50 kalibrelik makineli tüfek ve bir tane 25 mm'lik top vardır. Yani savaş gemisi haricindeki her şeyi imha edebilir.
Teddy is happy so long as he has his guns and his dogs and his railways.
Teddy'nin silahları, köpekleri, tren rayları olduğu sürece keyfi yerindedir.
Now, problem was, you don't need a permit to buy and sell guns that were manufactured before 1899, so there was no record of the gun in any database.
Sorun şu ki... 1899'dan önce üretilmiş silahları alıp satmak için izne ihtiyaç yok. Yani bu silahın hiçbir yerde kaydı yoktu.
All forces, main troops, machine guns and artillery will be deployed even backwards as of today.
Bütün kuvvetler, asıl birlikler, makineli tüfekler, toplar bugünden itibaren daha da geriye yerleşecek.
Shit, they took our guns. And my radio's gone, too.
Silahlarımızı aldılar.
I guess its food back home doesn't carry tranq rifles and taser guns.
Sanıyorum ki evdeki avları elektirik silahları ve yatıştırıcı tüfek taşımıyor.
What is it? I explained to you that guns were weapons of emotion and unpredictability, but since you are far from an expert at archery, this will have to do, for now.
Sana silahların duygu ve tahmin edilemezlik öngördüğünü açıklamıştım ama ok kullanmada yeteneksiz olduğunu hesaba katarsak bu işimizi görecektir.
All of them aiming their guns at the door and windows...
Hepsinin silahı kapıda ya da camlara doğrulmuştu
With guns, you're all about the newest and the latest, but not with music.
Silahların hepsini biliyorsun ama müzik öyle değil işte.
Things around the house actually got a little more peaceful and on those rare occasions where we had to bring out the big guns, well, sometimes that's just what family has to do.
Evde gerçekten de huzuru yakaladık ve büyük silahları çıkarmak zorunda kaldığımız ender durumlarda ise sadece bir ailenin yapması gereken şeyleri yaptık.
I know it's 3 : 30 in the morning and you're all exhausted, which is why I'm rolling out the big guns.
Biliyorum, saat sabahın üç buçuğu ve hepiniz yorgunsunuz Bu yüzden büyük silahları çıkarıyorum.
Pizarro gambled on having weapons unknown in the Inca world - steel swords, guns, horses and cannon.
Pizarro, elinde bulunan çelik kılıçlar, silahlar, atlar ve toplar gibi İnkalar'ın bilmediği silahlar üzerine kumar oynadı.
We'll drink ourselves stupid and fire guns in the air, whatever you like.
Körkütük sarhoş olur, havaya ateş açar, ne istersen onu yaparız.
" and shoot awesome guns at these crazy Japanese dudes.
" ve Japon adamları vuruyorlardı.
Well, I'm thankful for the freedom that you two provide with your guns and stuff.
Ben sizlerin silahlar ve diğer şeylerle özgürlüğümüzü sağladığınız için minnettarım.
Nothing except guns and ammunition.
Silah ve mühimmat hariç.
Yeah. And, Frank, how many unregistered guns are in your car right now?
Ayrıca Frank, arabanda kaç tane ruhsatsız silah var?
Awesome siege guns made for Mehmet by Hungarian and German technicians.
Mehmet'in olağanüstü kuşatma silahları Macar ve Alman teknisyenler tarafından yapılmıştı.
I got it. You know, I myself prefer hobbies like stamp collecting or crochet... Something that doesn't involve guns and... helpless little creatures.
Şahsen ben pul koleksiyonu ya da kroşe örgüsü gibi silah ve savunmasız küçük canlıları içermeyen hobiler tercih ediyorum.
Do you think the Wilmington attack... Now that white people have accustomed themselves to seeing Negro men with guns fighting on their behalf, and now that they can tolerate Negro soldiers getting equal pay maybe in a few years, they can abide the idea of Negro lieutenants and captains.
Acaba Wilmington artık beyazlar, zencileri kendi saflarında silahla savaşırken görmeye alıştıklarına ve zenci askerlere eşit maaş verilmesine göz yumduklarına göre belki birkaç yıl sonra zenci üsteğmen ve yüzbaşı olması fikrine de alışırlar.
The sky is blue and my guns are hot.
Gökyüzü mavi, silahlarım hazır.
If the big guns don't kill you, your plane will get messed up, and Coffee is gonna kill you.
O koca silahlar seni öldürmese bile uçağın perişan olur ve Coffee seni öldürür.
All right, I'm a need y'all to quit playing with me and pull out your big guns because this is "Show Me Your Dick" time, fellas!
Pekala, cocuklar, oyun oynamayi birakip, acin bakalim kesenin agzini. Cunki bu neyin varsa goster zamani ahbab!
Why don't you take your guns... and shove them up your asses.
Neden silahlarınızı alıp götünüze sokmuyorsunuz?
we stayed there two days and two nights — and we saw piles of dead — 130 men, with only 16 Lewis guns — every allied government gave me a medal — even Montenegro.
Orada 2 gün kaldık ve bir sürü ceset yığını gördük. 130 asker, sadece 16 Lewis Gun vardı. Tüm müttefik devletler bana bir madalya verdi.
Now I got fuck knows how many guys out here with guns and they're thinking that I'm the bad guy.
Kim bilir içeride kaç silahlı adam var ve kötü adamın ben olduğumu düşünüyorlar.
Dad's idea of saving humanity is to build a really big concrete box, put everyone in it, and then wait at the door with guns until we grow old and die.
Babam insanlığı kurtarmak için dev beton bir kutu yapmayı, insanları içine doldurup kapısına silahlı adam dikip ölene dek insanları orada tutmayı düşünüyor.
I think he thought that the Tour de France was a gunfight, and why show up with a knife if everyone else has guns?
Sanırım Fransa Bisiklet Turu'nu silahlı çatışma gibi gördü, herkesin silahı varken neden bıçakla gelecekti?
This motherfucker's got way too many guns and from what I can tell, no shortage of ammo.
Bu serserinin çok fazla silahı var. Anladığım kadarıyla, mühimmat sıkıntısı da yok.
He shipped in the guns, set up Otis and Ruan as buyers.
Silahları yükledi, Otis ve Ruan'ı müşteri olarak ayarladı.
Ok, we've got a car guns and enough money to loosen some tongues.
Pekala arabamız, silahlarımız ve yetecek kadar paramız var.
Guns and Roses.
Gun's'N Roses.
And he had pulled guns on women in the past.
Daha önce de kadınlara silah doğrultmuş.
You've nothing left to prove with guns and bluster, Ward.
Silahlarla ve kabadayılıkla kanıtlayacağın hiçbir şey kalmadı, Ward.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]