And i'm going traduction Turc
22,058 traduction parallèle
And now I'm going to use her.
Şimdi de ben onu kullanacağım.
So... I'm going to go round this afternoon... Well, this evening, after work, and I'll get my stuff and... that's it, I'll tell her.
Bugün öğlen gideceğim yani akşamüstü, işten sonra ve eşyalarımı toplayıp bitireceğim.
And you have no idea what I'm going through and that scares you.
Neler yaşadığım hakkında en ufak bir fikrin yok, bu da seni korkutuyor.
I'm going, and like it or not, Penny, you should come.
Ben gidiyorum ve iste ya da isteme Penny sen de geliyorsun.
I'm taking the Margolem, and I'm going to destroy it, and I hope no one ever spoons you again.
Margolem'i alıp yok edeceğim ve umarım kimse tekrar seni kaşıklamaz.
And I know I'm going to hell for it.
Ve bunun için cehenneme gideceğimi de biliyorum.
I'm here, and I'm not going anywhere.
Buradayım ve hiçbir yere gitmeyeceğim.
I came to Bear Valley looking for a quieter life and I realized I wasn't going to get it being a cop.
Bear Valley'ye daha sakin bir hayat için geldim ve fark ettim ki polis olarak bunu bulamayacağım.
- and I'm going to go.
- Ben de gideceğim.
And I was nervous to meet him. And he was going to kill me.
Onunla tanışacağım için gergindim ve o, beni öldürecekti.
And I'm not going to let Roman take that away from me.
Roman'ın bunu elimden almasına müsaade etmeyeceğim.
I'm gonna fix that liver, and then I'm gonna find out what the hell's going on.
Sonra da neler olduğunu anlayacağım.
We're gonna find Ruby and I'm going to bury that Kandarian Dagger deep into her strangely beautiful neck and kill her where she stands.
Ruby'yi bulacak ve o Kandarian Hançeri'ni onun o eşsiz boğazına saplayıp geberteceğim.
I'm a pregnant teenage mom, my boobs feel like watermelons, my hormones are going crazy, and my feet hurt, but I still managed to watch last week's episode of Shameless.
Ben hamile genç bir anneyim, göğüslerim karpuz gibi hormonlarım çılgın atıyor, ayaklarım acıyor ama yine de geçen haftaki Shameless bölümünü izleyebildim.
And I guarantee you this finely pressed suit of yours isn't ready for what she is going to put you through.
Ve emin ol bu güzel ütülenmiş takımın seni onun yapacakları karşısında hazırlamayacak.
Yeah, and I told you, I can't be worried about you... going rogue again, all right?
Evet, bende sana söylemiştim, senin tekrar haydut olur mu diye... endişelenemem tamam mı?
I'm going stir-crazy in here, and I need a change of scenery.
Bu yatakta kafayı yemek üzereyim. Manzara değişikliğine ihtiyacım var.
I am going to meet him, and I'm not going to spare him.
Onun yanına gidiyorum ve elimden kurtulamayacak.
I'm going to ignore your sarcastic tone and label that as a compliment.
Senin bu kinayeli ses tonunu duymazdan gelip bunu bir iltifat olarak kabul edeceğim.
Look, if you can keep people at bay, I'll try and work out what we're going to do.
Eğer insanları uzakta tutabilirsen, ben de ne yapabileceğimize karar verebilirim, tamam mı?
Don't know what they've told you about me but I'm a clinical psychologist and we're going to spend an hour here now to see if the two of us can work together.
Sana benim hakkımda ne dediler bilmiyorum ama ben bir klinik psikoloğum ve önümüzdeki bir saat içerisinde birlikte çalışıp çalışamayacağımıza bakacağız.
I don't want you to think that I'm interfering, but I've spoken to Tim and he's going to meet you this afternoon.
Bölmek istemezdim ama Tim ile konuştum ve seninle bu öğleden sonra buluşmak istiyor.
This is my room and you're my girl, or at least you were a day ago, so I'm not going anywhere.
Burası benim odam ve sen benim kızımsın. En azından bir gün öncesine kadar kızımdın. - O yüzden bir yere gitmiyorum.
- Louis. You are out for yourself, and I'm not going to stand for it.
Kendini öne çıkartmaya çalışıyorsun, ve buna izin vermeyeceğim.
and I'm not going to let you bait me into saying anything to you.
Beni konuşturmak için kandırmana izin vermeyeceğim.
I'm saying that someday you're going to face the character and fitness committee of the Bar, and I seriously doubt they're going to admit somebody who did that.
Bir gün baronun Ahlak ve Etik Komitesi ile yüzleşeceksin ve gerçekten bunu yapan birini kabul edeceklerini sanmıyorum.
I'm going to kick some ass, and remind them that I'm fierce.
Bazılarını alaşağı edeceğim ve onlara azılı olduğumu hatırlatacağım.
And until one of you admits that, I'm going to take apart your firm brick by brick.
Bunu biriniz kabul edene kadar, firmanı parça parça ayıracağım.
I had my meeting with him today, and I thought he was going to tell me how well I've been doing, and instead... he threatened to expel me.
Bugün dekanla görüştüm ve halimi hatırını soracağını sandım ama bunun yerine beni tehdit edip kovdu.
I just finished going through discovery and we have a problem.
Ellerindeki verileri gözden geçirmeyi tamamladım... -... ve bir sorunumuz var.
And when they ask me, I'm going to take the Fifth, and you are going to do the same thing.
Bana sordukları zaman, susma hakkımı kullanacağım ve sen de aynı şeyi yapacaksın.
Then I am going to go and get us some food and we're gonna have a bite to eat because I'm not gonna let this time go to waste.
O zaman gidip bize yiyecek bir şeyler alacağım ve birlikte bir şeyler yiyeceğiz. Çünkü bu zamanın boşa gitmesine izin vermeyeceğim.
You know damn well that I would break the law for you and Mike, but you are asking me to have my friend do it, - and I am not going to.
Sizin için kanunları çiğneyeceğimi adın gibi biliyorsun ama arkadaşımın bunu yapmasını istiyorsun ve bunu yapmayacağım.
Well, it's not gonna happen tonight, because Mike Ross is about to go to prison and I'm not going to stop him.
Bu, bu gece olmayacak çünkü Mike Ross hapsi boylayacak ve ben onu durdurmayacağım.
Louis, the jury didn't come back, and since they went home, I'm going home.
Louis, jüri daha dönmediğine ve onlar da evlerine gittiklerine göre ben de eve gidiyorum.
You want someone to tell you that what you're thinking is okay, and I'm not going to do that.
Düşündüğün şey için birinin gelip "doğru düşünmüşsün" demesini istiyorsun ve ben demeyeceğim.
You were going to jump on the grenade, and I beat you to it.
Suçu kabul edecektin ama önce ben vardım.
Look, the idea of you going to prison was killing me, and I couldn't let it go unless I knew.
Kodese gidiyor oluşun beni bitiriyordu öğrenmeden rahat olamazdım.
Robert and I were ready to embrace the man who was going to marry our daughter, and it turns out, that man is a liar.
Robert ve ben, kızımızla evlenecek olan adamı kucaklamaya hazırken o adam bir yalancı çıktı.
There are about a million things with this wedding that aren't going as planned, and I'm fine with that, but I'm not gonna jinx it by having you see me in my dress.
Bu düğünün ayarlandığı şekliyle gitmemesi için bir milyon tane neden var ve benim bunlarla bir sorunum yok ama beni gelinlikle görme uğursuzluğu bu nedenlerden biri değil.
But if I've ever given you the impression that you won't survive this, that you and your child aren't going to have the simple life that I know you long for, I'm sorry.
Eğer sana işleri beceremeyeceğin çocuğunun basit mutlu bir hayatı olmayacağı izlenimini verdiysem özür dilerim bunu çok istiyorsun biliyorum.
And if we want to get Alexander Kirk, we're going to need her help to do it.
Alexander Kirk'i yakalamak istiyorsak bunun için onun yardımına ihtiyacımız var.
This office is rife with irresponsible behavior and dangerous infractions, and... today, I'm going to find out every last one.
Bu ofiste sorumsuz davranışlar ve tehlikeli ihlaller hüküm sürüyor. Bugün bunların her birini bulacağım.
I was actually going to ask the cleaner to come early and sort these out.
Ben de erken gelip buraları temizlesin diye temizlikçiyi arayacaktım.
And I got two girls, and if anything ever happened to them... Somebody needs to pay for what's going on with your son.
İki kızım var, onlara bir şey olursa oğlunuzun sürdürdüğü hayat için birisi bunu ödemek zorunda.
My name's Sebastian, and I've been following what's going on with your son.
Adım Sebastian, oğlunuzun başından geçenleri takip etmekteyim.
One day, soon I'm going to take you to meet my brother. And my father.
Yakında bir gün seni kardeşimle tanıştırmaya götüreceğim ve babamla.
You know law pays well, and when Mimi goes to nursery full time I'm going back to work.
You know law pays well, Ve Mimi ne zaman tam gün kreşe gitse ben işe dönüyorum.
I'm not just going to go to some random address when I don't even know what's going on, I just need to know that my missus and my kids are not in danger.
Ne olduğunu bilmediğim biryere gitmem. Ne olduğunu bile bilmeden. Neler oluyor bilmek istiyorum.
Now I'm not sure that's a word but I am sure that I'm going to cut you, and when I'm done with you I might even come back and cut your kids.
Doğru bir kelime seçtim emin değilim ama seni keseceğimden emimin. Ve seninle işim bittiğinde belki de gelir çocuklarını keserim.
You've got the address, and I'm still going to cut you, bitch.
Adres elinde, Ve seni kesmekte kararlıyım, orospu.
and i'm going to 28
and i'm proud of you 44
and i'm grateful 35
and i'm starving 33
and i'm very sorry 29
and i'm not gonna lie 17
and i'm an alcoholic 48
and i'm so sorry 99
and i'm 661
and i'm really sorry 62
and i'm proud of you 44
and i'm grateful 35
and i'm starving 33
and i'm very sorry 29
and i'm not gonna lie 17
and i'm an alcoholic 48
and i'm so sorry 99
and i'm 661
and i'm really sorry 62