And i'm in trouble traduction Turc
678 traduction parallèle
And as he says in his memoirs, "I came into the room, which was half dark, and presently spotted Lord Kelvin in the audience " and realised that I was in for trouble
Ve anılarında dediğine göre " Yarı karanlık odaya girdiğimde, ışıklar dinleyiciler arasındaki Lord Kelvin'deydi ve başımın dertte olduğunu farkettim.
I got mixed up in a little trouble and I thought I'd stay away out of town until the gendarmes forgot about it.
Başımı biraz belaya soktum ve dedim ki jandarmalar olanları unutana kadar şehir dışında kalayım.
At once I saw I already knew too much... and that I'd be in deep trouble in no time... if I refused to help them.
Geçen bu kısa sürede, gereğinden fazla şey bildiğimi ve onlara yardım etmeyi reddedersem başımın büyük belaya gireceğini görmüştüm.
Yes, I heard that you were in trouble and came over to see if I could help you out.
Evet, başınızın dertte olduğunu duydum, yardımım dokunabilir mi diye geldim.
And I've been thinking, it's the good people that stick when anybody's in trouble, and there aren't many good people in the world.
Ve düşünmeye başladım,. ancak böyle iyi insanlar birisinin başı belada olunca birbirlerine böyle kenetlenir. ve böyle iyi insanlardan artık dünyada fazla kalmadı.
I'm in terrible trouble, Norval... and somehow I just naturally turned to you.
Başımda berbat bir bela var Norval ve bir şekilde olayı sana döndürdüm.
When I appear in front of my only judge, do you think I'll tell Him, "I witnessed crimes but I didn't want to interfere and get in trouble with the local institutions - and the judges who allow those crimes"?
Yegane yargıcımın karşısına çıktığımda, ona, "suça şahit oldum ancak buna karışmak ve... bu suçlara müsaade eden yerel kurumlarla ve yargıçlarla başımın derde girmesini... istemedim" diyeceğimi mi düşünüyorsunuz?
The day a pal of mine is in trouble, that's the day I rise and shine.
Bir dost tehlikeye düşerse, o gün ben uyanırım.
I'd stay here myself and see that you didn't get into any trouble But I can't do that So I am going to see to it that you are going to stay in this room.
İşe gitmem gerekmeseydi, evde bizzat kalıp başını belâya sokmamanı sağlardım.
That night in front of the nurses'quarters and then again at the pier I forgot for the moment why we split up but you reminded me, and the trouble came charging back.
O gece, hemşireler evinin önünde, sonra yine iskelede bir an için neden ayrıldığımızı unutmuştum ama hatırlattın, meselenin ne olduğunu bir anda anladım.
He shall call upon me, and I will answer him : I will be with him in trouble ; I will deliver him, and honor him.
Bana seslendiğinde ona cevap vereceğim başım belada olursa ona sığınacağım, ona ulaşacağım ve onu sayacağım.
Brother John, I've come down from town... to tell you that I'm very sorry... for all the trouble I have given you... and that I fully intend... to lead a better life in the future.
Kardeşim John, kasabaya sana yaşattığım tüm sorunlar için üzgün olduğumu söylemeye geldim. Gelecekte daha iyi bir yaşam sürme konusunda niyetim gerçekten ciddi.
Indeed, when I'm in really great trouble... as anyone who knows me intimately will tell you... I refuse everything except food and drink.
Hatta başım ciddi dertte olduğunda, bunu kimse bilmez ama sana özel olarak söylüyorum, yiyecek ve içecek dışında her şeyi reddederim.
I think you're in trouble and I'm going to help you.
Başının belada olduğunu düşünüyorum ve sana yardım edeceğim.
I can smell trouble a mile off, and this poor kid was in trouble.
# Belanın kokusunu bir kilometreden alırım. Bu çocukcağızın başı beladaydı.
Well, I got in a little trouble with them... and... it'd kill my mother if she...
Onlarla başım biraz dertte... Ve annem bunu öğrenirse -
When I wrote it, I was feeling mean and spiteful and took pleasure in making something up that might cause trouble to someone. "
"Yazdığım sırada öfkeli ve kindardım." "Birinin başına bela açarak zevk almaya çalışıyordum."
My business is people in trouble... and I'm going to find a way to help you.
Benim işim, başı sıkışık olan insanlardır ve sana yardım etmenin bir yolunu bulacağım.
Anybody makes too much trouble, I'll stick a knife in'em and leave'em along the way.
Ve kim sorun çıkarırsa ona bıçağımı saplar ve yolun dışında bırakırım.
And all my life I been getting in trouble from it.
Ve bu hayatım boyunca başıma bela açtı.
And I have a hunch we're in trouble.
Ve başımızın belada olduğu konusunda önsezim var.
You see, I'm in trouble and I...
Bakın, başım dertte ve ben...
I may not be a cop, but you're still in trouble and I can help you, if you let me.
Ben bir polis olmayabilirim, fakat senin hala başın dertte ve ben sana yardım edebilirim, izin verirsen.
If this seems good to you, to do these things... then I am empowered by my government... through the instrument of this new treaty... to pledge to you our friendship in peace... our help in trouble, and our strength in danger.
Bunları yapmayı yararlı buluyorsanız barışta dostluğumuzu sıkıntıda yardımımızı ve tehlike anında gücümüzü sunmayı vaat ettiğimiz bu yeni antlaşma metnini iletmeye hükümetim tarafından yetkilendirildim.
Uh... Well, I never mentioned it to you, but, uh... I got in a little trouble when I was back there, you know, and...
Sana bundan hiç söz etmedim ama oradayken başım biraz... derde girmişti.
I do believe that a woman in trouble, even though 60 and wrinkled, could turn to you for help.
Eminim ki her kadın, 60 yaşında ve sakat bile olsa yardımınıza güvenebilir.
I don't wanna bother you at work, but I'm baby-sitting for a buddy who's gone to get married, and I'm in trouble!
Seni işten rahatsız etmek istemedim ama bebek bakıyorum. Arkadaşım evlenmeye gitti. Benim başım da dertte.
Clegg, if you and those two idiot sons of yours cause any more trouble I'm gonna have you slapped in irons!
Clegg. Sen ve salak çocukların bir daha sorun çıkartırsanız sizi demirle dövdürtürüm!
No signal means I'm in trouble, and they'll attack.
Eğer hiç işaret gelmezse, benim tehlikede olduğumu anlayıp saldıracaklar.
And if they hear how you got here, I'm in even bigger trouble.
Ve buraya nasıl geldiğini öğrenirlerse, daha da büyük beladayım demektir.
We took off and 15 minutes later I was in trouble.
Havalandık ve 15 dakika sonra başım dertteydi.
I'm also a friend of Ippolita and you pretend to put me in trouble.
Ayrıca Ippolita'nın da arkadaşıyım. Başımın belaya girmesini ister gibisin.
For I am in trouble, and receive Thou my soul and deliver it.
"Sıkıntıdayım Tanrım, ruhumu kabul et"
Let's see. The bed is 6 feet long and the room is 51 / 2 feet and I'm in big trouble.
Yatak 6 feet uzunluğunda ve oda ancak beş buçuk feet, ve benim başım belada.
Why are our bodies... soft and weak and smooth... unapt to toil and trouble in the world... but that our soft conditions and our hearts... should well agree with our external parts?
Bedenlerimiz... nasıI yumuşak, zayıf ve narinse, Dünyanın cefasıyla baş etmeye uygun değilse, Yüreğimiz da öyle yumuşak olmalı Varlığımızın maddi yanıyla uyumlu olmalı.
The Allies were in trouble and so was I, that summer of 1942, when I arrived in England on what I was sure was a fool's errand.
Tüm müttefikler sorun yaşıyordu ve benim de sorunlarım vardı. 1942'nin yazında, İngiltereye vardığımda bunun sonucu olmayan birşey olduğundan emindim.
Well, I'm telling you, unless I don't know what goes on up and down this here block... and I do... you're in for plenty of trouble.
Bana bakın, olan biteni bilmesem neyse de ki biliyorum, başınız büyük belada.
In recent years, our transgressions have caused trouble on the island, therefore, I now promise the gods, that the Futori family will never go out to sea, and I will keep Nekichi in shackles.
Son yıllarda, işlediğimiz günahlar adada sıkıntıya sebep oldu bunun için, şimdi Tanrılara yemin ediyorum. Futori ailesi bir daha asla denize açılmayacak ve Nekichi'yi pranga altında tutacağım, yemin ediyorum.
They're in trouble, and I'm under orders not to interfere.
Başları dertte ve müdahalede bulunmama emri aldım.
She's been nothing but trouble and if she comes round here again I'll kick her teeth in.
Başımıza hep bela oldu. Buralara bir daha gelirse dişlerini dökerim.
Now, you're in a lot of trouble and I'm warning you... if you do a thing like this, I ain't gonna show you no mercy.
Başın ciddi belada ve seni uyarıyorum... eğer böyle bir şey yaparsan, sana hiç merhamet göstermem.
I hope you forgive us for coming at this hour but we heard you were in trouble and so we came over to see if we could help.
Bu saatte geldiğimiz için bağışla ama başının belada olduğunu işittik ve yardımımız dokunur mu acaba diye geldik.
I'm in terrible trouble, and I need help.
Başım ciddi dertte ve yardıma ihtiyacım var!
Now I'm in love, and I got nothin'but trouble. Listen, when you're in love, you're always in trouble.
Sana hiç arkadaşım Yataşağı Marston'dan söz etmiş miydim?
That's fine, just fine. Gentle Jesus, meek and mild, I'm in trouble, son.
Başım belada evlât.
If I get in trouble, I can snap my fingers and the Lord's come running.
Başım belaya girerse, parmağımı şaklatırım Lordlar koşarak gelir.
I believe you're in trouble... danger... but I don't know what kind, and I'm not sure how much of it is made up.
... bir sorunun içinde olduğuna inanıyorum tehlikenin içinde ama ne çeşit bir tehlike bilmiyorum. ... ve ne kadarı uydurma, emin değilim.
I'm in trouble, real trouble, and all I've got for company is a female comedian.
Başım belada. Büyük belada. Yanımda kala kala bir kadın komedyenden başkası kalmadı.
And I'm gonna stick The Mao Tse-Tung Hour in at 8 because we're having a lot of trouble selling The Mao Tse-Tung Hour.
Ve Mao Tse-Tung Saati'ni saat 8'e aldım çünkü o programı satmakta çok büyük zorluklar çekiyoruz.
All right, listen, buster, you're in trouble... and I mean big trouble, because I'm reporting you.
Pekala, dinle, lan, başın belada... ve hem de büyük belada, çünkü seni ihbar edeceğim.
Once I took all my piled-up blocks and the books on the shelves and the big bag of marbles and the LEGOs and threw them so Annabel wouldn't be the only one getting in trouble.
- Daha iyi misin? Hadi, eve gidelim. Tatlım, nerede kaldın?
and i'm proud of you 44
and i'm grateful 35
and i'm starving 33
and i'm not gonna lie 17
and i'm very sorry 29
and i'm so sorry 99
and i'm an alcoholic 48
and i'm 661
and i'm really sorry 62
and i'm done 46
and i'm grateful 35
and i'm starving 33
and i'm not gonna lie 17
and i'm very sorry 29
and i'm so sorry 99
and i'm an alcoholic 48
and i'm 661
and i'm really sorry 62
and i'm done 46
and i'm glad 37
and i'm sorry 950
and i'm thinking 69
and i'm telling you 167
and i'm like 248
and i'm happy 32
and i'm tired 39
and i'm going to 28
and i'm scared 37
and i'm going 33
and i'm sorry 950
and i'm thinking 69
and i'm telling you 167
and i'm like 248
and i'm happy 32
and i'm tired 39
and i'm going to 28
and i'm scared 37
and i'm going 33