And i'm not going to traduction Turc
2,327 traduction parallèle
I'm not going to stop calling until you make this right and get us a fight that's fair.
Bu işi düzeltip bize adil bir dövüş ayarlamadıkça aramayı bırakmayacağım.
And don't think I'm not telling father because I'm going to.
Babama tüm olanları anlatmayacağımı mı sanıyorsun?
I'm not saying it isn't, and I don't mean to downplay what you're going through here.
Öyle olmadığını söylemiyorum. Bu durumu önemsiz gibi göstermek de istemiyorum.
I've never asked for charity and I'm not going to start now.
Ben asla dilenmem hanınefendi, ve şimdi de yapmayacağım.
I'm not going to abandon everything he lived and died for.
Babamın uğruna yaşayıp öldüğü her şeyi terk edemem.
And I found a type and it is Henry Miller. And I said, we are going to a party who are the Fitzgerald... and did not said me that you would be here.
Sonra bir adama rastladım ve partiden bahsetti, ben de geldim ama senin burada olacağını söylememişlerdi.
I'm not sleepy and there is no place I'm going to
Uykulu değilim ve gidecek bir yerim yok.
Brittany approaches her puck, adjusts her stance, looks over at me, quite annoyed, wonders to herself if I'm ever going to shut my mouth, realizes I'm not, and makes her move.
Brittany diskine yaklaşıyor, duruşunu ayarlıyor, bana bakıyor, oldukça öfkeli, bir kere olsun çenemi tutacak mıyım, diye bana bakıyor, tutmayacağımı anlıyor ve atışını yapıyor.
And I'm not going to take orders from you, ok?
Senden emir almayacağım tamam mı?
I am not going back to that hotel tonight, and I'm pretty sure you're not allowed to.
O otele bir daha gitmem, zaten seni de almazlar. Gerek yok ki.
No, you are, and you probably should, but I'm asking you not to,'cause I'm going away for a while.
Küstün, küsmekte de haklısın. Ama yapma lütfen ; çünkü bir süre burada olmayacağım.
No, I didn't, and I'm not going to sleep at night until you believe me.
Hayır, öldürmedim ve sen buna inanmadan uyumayı düşünmüyorum.
You're not going to get it? I just saw him at my shoe ceremony a half an hour ago, and I'm going to see him in the lab.
Daha yarım saat önce ayakkabı törenimde beraberdik labaratuvarda yine görüşücez.
And you and I both know I'm not going to make it anyway.
İkimiz de nasıl olsa hayatta kalamayacağımı iyi biliyoruz.
I'm not going to ask,'cause I know you'll only lie, and that's okay.
Senden rica etmeyeceğim çünkü yalan söyleyeceğini biliyorum ve önemi de yok.
I'm not going to just snap my fingers and make you say the first thing that comes into your head.
Sadece parmaklarımı şıklatıp... Size aklınıza ilk gelen şeyi söylettirecek değilim.
I'm going to die and I'd rather not take the scenic route.
Sürünüp yok olmak yerine ölmeyi tercih ediyorum.
And I'm not rehearsing. I'm going to shoot garden gnomes with a handgun at Tupac's house.
Tupac'ın evine gidip tabanca ile bahçe cini vuracağım.
This isn't me, and I'm not going to do this to Adrianna. It's okay.
- Adrianna'ya bunu yapamam.
And I'm not going to let you peck away at my faith, so... if you'll excuse me I'm going to go get a kombucha cocktail.
İnancımı gagalamanıza izin vermeyeceğim. Şimdi, izninizle, bir kombucha kokteyli alacağım.
And I'm not going to be a part of that.
Ve ben bunun bir parçası olmak istemiyorum.
I'm not going to graduate, and if I don't graduate,
Mezun olamam, ve mezun olamazsam.
And I'm not going to, and I'm proud of myself for that.
Aramayacağım ve bunun için kendimle gurur duyuyorum.
- So I need you all to come out to the polls- - I'm not going anywhere. On December 9th and make Orleans parish heard.
Bu yüzde, 9 aralıkta hepinizden seçim sandıklarına gitmenizi ve New Orleans mıntıkasının sesi olmanızı istiyorum.
You've struck my garage, and I feel as though we are not going to get along.
Garajıma çarptınız ve içimden bir his iyi anlaşamayacağımızı söylüyor.
I'm not going to abandon my house just so a bunch of guys in sports jerseys can loot the place and do God-knows-what with... my old college javelin.
Evimi terk edip de spor tişörtlü tiplerin evi yağmalayıp eski üniversite ciritimle uygunsuz şeyler yapmasına izin vermeyeceğim.
You didn't walk away, and I'm not going to.
Sen çekip gitmedin, ben de aynısını yapacağım.
So you're not sleeping, you're not going to bed, you're not going home, and I'm gonna have to prepare a cover story for your fiancée again?
Uyumuyorsun, yatmıyorsun, eve gitmiyorsun. Nişanlın için yine hikâye mi uyduracağım?
You know what, if I'm revoking sick days and calling off vacations, I am certainly not going to do it from an air-conditioned office.
Hastalık izin günlerimi reddediyor ve tatilime son veriyorsam işimi soğutmalı ofisimden yapmayacağım kesin.
I'm not going to change and I don't have to apologize.
Ben değişecek değilim ve özür dilememe de gerek yok.
I'm sorry you're so sad, Quinn. And... maybe you're not going to believe me because we were never really close, but I'm sad not seeing you in the choir room. And we've all been through so much together.
Bu kadar üzüntülü olmana çok üzülüyorum, Quinn ve belki bana inanmayacaksın çünkü pek yakın değildik ama koro odasında seni göremediğim için üzülüyorum ve hepimiz beraber yok şey atlattık.
Because I am pretty sure I left "Vapid Bitch" off the list. You think you're so clever, but you're not. You're just using my brother to get back at me, and I am going to make sure that he knows that.
çünkü ruhsuz şıllıkları listenin dışında tuttuğuma eminim çok zeki olduğunu düşünüyorsun ama değilsin benden intikam almak için kardeşimi kullanıyorsun bende onun bunu bilmesini sağlayacağım herşey seninle ilgili değil Mandi.
The reason you're going to trust me is because I'm not gonna kill you, right here and right now.
Bana güveneceksin çünkü seni hemen şuracıkta gebertmeyeceğim.
- I'm not going to Hank and Marie's.
- Ne? Hank ve Marieler'e gelmiyorum. Hiçbir yere gitmiyorum.
I'm not going driving, and I'm not going to school.
Sürüş yapmayacağım, ve okula da gitmeyeceğim.
And I am not going to be able to get pregnant again.
Bir daha asla hamile kalamayacağım.
He had nothing to add to his statement about the robbery at the bakery, and I'm not going back in there unless it is absolutely fumigated.
Fırındaki soygunla ilgili ifadesine ekleyecek hiçbir şeyi yok. Oda kesin olarak temizlenmedikçe içeri girmeyeceğim.
And I-I don't have the faintest clue what's going on here, so you might have to catch me up, because I don't understand why I'm not teaching these kids in a regular school.
Neler döndüğüne dair en ufak bir fikrim yok, o yüzden neden bu çocuklara,... normal bir okulda eğitim veremiyorum söyleme lütfûnda bulunursanız, sevinirim.
And, uh, look, Alex, I'm not going to let you get fired.
Ve bak, Alex seni kovmalarına izin vermeyeceğim.
And I'm letting you know we're not going to be friends.
Arkadaş olmayacağımızı söylüyorum.
I'm not going to stand here and listen to this.
Burada durup bunları dinlemeyeceğim.
Beth, what I'm about to say may not make sense to you, but, um... I've been going through, uh... a dark time... feeling alone and unconnected and wondering if I have a purpose, so for me to be able to do this for my friend...
Beth, şu anda söyleyeceğim sana anlamsız gelebilir ama yaşadığım şeyler karanlık biz dönem, yalnızlık ve kimsesizlik hissi ve bir amacımın olup olmadığı merakı...
And I'm not going to start.
Kullanmayacağım da.
I'm not going to fall in love with you and I don't think that you'll fall in love with me.
Sana aşık olmayacağım. Senin de bana aşık olacağını sanmıyorum.
I'd need to be sure that he's not going to come back here and put our people in danger.
Buraya bir daha gelip halkımızı tehlikeye sokmayacağından emin olmalıyım.
But I know what artists sound like when they talk about their work, so I'm not going to sit and sound like a cunt.
Ama sanatçıların çalışmaları hakkında konuşmasının ukalaca göründüğünü biliyorum. ... bu yüzden burada oturup bir pislik gibi görünmeyeceğim.
Right, so I've got to pay more money for a T-shirt I didn't ask for and I'm not going to wear, cos it carries a nickname I didn't know I had?
Yani şimdi istemediğim ve bana ait olmayan bir lakap yazan bir tişört için para mı vermem gerekiyor?
I'm going to go where children are starving, and I'm sure that there are not going to fuck with mine.
Çocukların açlıktan öldüğü yere giderim. benimkiyle uğraşmazlar zaten.
I don't know what I'm going to do When I wake up and he's not.
Bir gün uyanmazsa ne yapacağımı bilmiyorum.
All right? I don't know when, but one full moon, a werewolf is going to kill me, Cara, and I'm not willing to accept that... that... er...?
Ne zaman bilmiyorum ama dolunayda, kurt adamın biri beni öldürecek ve bunu kabul etmeye niyetim yok.
I'm going to try and get Adrien... and not miss him.
Adrien'i yakalamayı deneyeceğim ve elimden kaçırmayacağım.