And it was beautiful traduction Turc
430 traduction parallèle
Last night I got up here and asked you people to stand up and fight for your heritage, and you did, and it was beautiful.
Dün gece burada sizlerden, mirasınızı korumak için ayağa kalkmanızı ve savaşmanızı istedim ve yaptınız. Çok güzeldi.
He took those drugs away and it was beautiful.
Tüm uyuşturucuları yok etti, iyi de yaptı.
We made love all night, and it was beautiful.
Bütün gece seviştik, ve çok güzel geçti.
I thought of you at our wedding yesterday... and I hoped yours would be as beautiful. - And it was!
Scarlett, dün düğünümüzde seni düşündüm ve seninkinin de bizimki kadar güzel olmasını diledim.Güzeldi de.
And I remember that some of it wasnt very nice but most of it was beautiful.
Bazı şeylerin pek güzel olmadığını hatırlıyorum ama pek çok şeyi çok güzeldi.
I was in a shop once, and I saw a postcard... with a beautiful house on it, right by the sea.
Dükkânın birindeyken, bir kartpostal görmüştüm tam deniz kenarında, güzel bir ev vardı üzerinde.
- And I tell you it was beautiful.
- Ben güzeldi diyorum.
I kept seeing her face smiling because she was beautiful enough... to take my family in her hands and tear it apart.
Onun gülümseyen yüzü gözümün önünden gitmiyordu. Çünkü ailemi avucunda oynatıp parçalayabilecek kadar güzeldi.
It's just that... she was too spoiled and... too beautiful.
Sadece çok şımarık ve güzeldi.
It sounds silly, but I still think she was the most beautiful woman... I ever saw, and I've never forgotten her.
Aptalca gelebilir, ama onun hala gördüğüm en güzel kadın olduğunu... düşünüyorum ve onu hiç unutmadım.
It was beautiful and I thought it was my coming-home present.
Çok güzeldi ve eve dönüş hediyem olduğunu düşünmüştüm.
I just took the long way to say that when I said that was a beautiful dress and you look wonderful in it I sincerely meant it.
Ben sadece size, elbisenizin ne kadar güzel olduğunu ve içinde ne kadar hoş olduğunuzu söylemenin uzun yolunu seçtim. İçtenlikle söylüyorum bunu.
I had everything laid out in the dining room and it was just beautiful.
Her şeyi mutfak masasına yerleştirmiştim ve gerçekten de çok güzeldi.
- And while it lasted, it was beautiful.
- Bitene kadar, güzeldi.
Look at this beautiful silver comb and brush set, it was made for you.
Şu güzel gümüş tarak ve fırça setine bir bakın, tam size göre.
Oh, it was beautiful and sweet.
- Güzel ve sevimliydi.
And he slowly drove around the block three times, and I could tell by the way he was looking at me that if I had been any other kind of a girl, it would have been the start of a very beautiful romance.
Yavaşça sokağın çevresinde üç defa dolaştı,... bana bakışından anladım ki eğer ben başka türlü bir kız olsaydım bu çok hoş bir gönül macerasının başlangıcı olabilirdi.
It was a beautiful evening and night and sunrise.
Çok güzel bir akşam ve geceydi, ve sabah tabii.
And the heavenly hosts sang, "Hallelujah." There was a shining bright star in the sky, and it was a beautiful time.
Ve ermişler "Hallelujah" ( Elhamdülillah ) şarkısını söylediler orada gökyüzünde parlayan parlak yıldız vardı ve harika bir andı.
And it was so beautiful a few seconds ago.
Daha bir dakika önce ne kadar güzeldi değil mi? Harika, daha bir dakika önce,
I was having a beautiful little life and I couldn't see it.
Ne güzel bir hayatım vardı, ama göremedim.
Life in paradise, as simple and as pleasureful as it was those thousands of years ago on that beautiful planet so far away.
Cennette yaşam. Binlerce yıl önce olduğu gibi o uzaklardaki güzel gezegende sade ve zevklerle dolu bir yaşam.
But the weather was beautiful and it was easy living.
Ama hava güzeldi ve sorun yoktu.
Finn said it was pure and beautiful... and that only you were fit for it.
Finn, oranın saf ve güzel olduğunu tam size göre bir yer olduğunu söylemişti.
And, well, we got into his car, and we drove to the quarry, and it was a very beautiful night, and... well...
Ve arabasına bindik ve taş ocağına gittik. Çok güzel bir geceydi.
And, um, it was very beautiful, I-I thought.
Ve bu çok güzel diye düşündüm.
Oh, yeah, I did think about that. I was just selling a policy to someone out on Staten Island, and he had a beautiful washer for $ 90, and he sort of implied that if I didn't buy the washer, he wouldn't take the policy, he'd buy it from Prudential.
Staten Island'da birisine poliçe gösteriyordum ve 90 dolara güzel bir bulaşık makinası vardı.
He had caused a valley between two mountains to be enclosed and turned into a garden so large and beautiful his people believed it was paradise.
İki dağ arasındaki vadiyi kapatmış ve bir bahçeye çevirmişti. O kadar geniş ve güzel bir yerdi ki, adamları orayı cennet sanıyorlardı.
You go walking down the street where all the cars were coming in and it's just the first day, and it was just beautiful!
Daha ilk günden bütün yollar gelen arabalarla doluydu ve bu çok güzeldi.
At times... it was so beautiful that... there are moments when you forget... everything... including the fact that you could resolve the difficulties, and find a common basis to...
Bazı zamanlar... o kadar güzeldir ki ; zorlukların üstesinden gelebilmeniz... ve... ortak bir yan bulabilmeniz de dâhil, her şeyi unuttuğunuz anlar yaşanır.
I played it when I was a kid and this is such a beautiful table.
Çocukken oynardım ve bu güzel bir masa.
And it was... very beautiful.
Ve bu çok güzeldi.
When I lived with the yogurt guy, It was simple and beautiful.
Ben yoğurt adamla yaşarken, her şey basit ve güzeldi.
It was a sanctuary for the living... it was beautiful, Roman columns and it was quiet... and it was filled with men, brave men that stuck together... because they believed in something.
Yaşayanlar için bir sığınaktı... o Roma sütunlarıyla çok güzel, çok sakin bir yerdi. Aynı şeye inandıkları için birbirine kenetlenen... cesur adamlarla doluydu.
What you said today was beautiful, and I'll treasure it as long as I live.
Bugün söylediklerin çok güzeldi, ve ömrüm boyunca unutmayacagim.
It was a big business with desks and cabinets and beautiful pictures on the walls.
Masaları, dolapları, duvarlarında hayvan resimli harika tabloları olan koskoca bir şirketti.
It was w-wonderful and a b-b-beautiful dinner.
Harikaydı, çok güzel bir yemekti.
The usherette had beautiful legs and she knew it... because she was constantly shining her flashlight on them... instead of showing the way.
Kadın yer göstericinin bacakları çok güzeldi ve o bunu biliyordu. Çünkü seyircilere yolu göstereceğine feneri bacaklarına tutuyordu.
When she was young and beautiful, she peddled her ass, but it wasn't shic any more after being in a German camp.
Genç ve güzelken kendini satmış... ancak Almanya'da kampta kaldıktan sonra güzelliğini yitirmiş.
Our past was beautiful, I often recall it with pleasure, and...
Geçmişimiz güzeldi. Mutlulukla hatırlıyorum..
Dorothy, in the first place, I want you to know that what happened last night was the most beautiful, wonderful, crazy thing that's ever happened to me, and I'll never forget it or you.
Dorothy, ilk olarak dün gece yaşadığımızın başıma gelen en güzel en harika, en çılgınca şey olduğunu ve bunu veya seni hiç unutmayacağımı bilmeni istiyorum.
And it is hard to understand, even for me because my mother was so very beautiful!
Ve bunu anlamak zor, benim için de öyle, çünkü annem çok güzeldi.
And while the wrecking of that beautiful ship... upon our coast was, of course... a tragedy to those who were on the ship... it still was the catalyst that brought together... all of the people of this wonderful area.
Tabii o güzel geminin enkazının sahilimizde olması gemide bulunanlar için bir trajedi olsa da, bu harika bölgenin insanlarını bir araya getirmede bir aracı olmuştur.
It was the strangest and most beautiful thing they had ever seen.
Gördükleri en garip ve en güzel şeydi.
'And I guess it was the combination of everything,'the sound of that music and the breeze,'and how beautiful Dorrie looked to me.
Bilmiyorum, galiba bütün hepsinin bir karışımıydı. Müziğin tınısı, esen meltem ve Dorrie'nin bana öyle güzel bakışı.
Because I adore my beautiful and sweet France of old, where all was light and harmony, where it was a pleasure to live, even being a foreigner.
Çünkü eski güzel ve tatlı Fransa'ma hayranım. Herşey ışıl ışıl ve uyumluydu
She was a beautiful girl, and it's a tragedy.
O güzel bir kızdı, ve bu bir trajedi.
He took those drugs away and it was fuckin'beautiful.
Uyuşturucuları alıp götürdü, amına koyayım ne güzeldi be!
It was a perfect summer's morning and everyone said, "Fancy starting a war on such a beautiful day."
Muhteşem bir yaz sabahıydı ve herkes şunu söylemişti : "Savaşa girmek için güzel bir gün."
And what if I told you it was a very beautiful woman?
Peki ya sana çok güzel bir kadındı dersem?
It's just, I got to walking in the park... and it was so beautiful, and I, I found this cute little guy and he was lost.
- Selam Rose. - Geç kaldım, biliyorum. Parkta yürüyüşe çıkmıştım.
and it was my fault 22
and it will be 25
and it's getting worse 25
and it's weird 29
and it's okay 46
and it's beautiful 32
and it's gone 41
and it sucks 39
and it's done 39
and it worked 185
and it will be 25
and it's getting worse 25
and it's weird 29
and it's okay 46
and it's beautiful 32
and it's gone 41
and it sucks 39
and it's done 39
and it worked 185
and it's your fault 41
and it's only 22
and it's all because of you 31
and it's 505
and it's not fair 37
and it's yours 52
and it 238
and it's all yours 22
and it's my fault 76
and it's important 23
and it's only 22
and it's all because of you 31
and it's 505
and it's not fair 37
and it's yours 52
and it 238
and it's all yours 22
and it's my fault 76
and it's important 23