English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ A ] / And one thing led to another

And one thing led to another traduction Turc

132 traduction parallèle
Anyway they came in here and one thing led to another and with the daggers being so handy the end came soon.
Bir şekilde buraya gelmişler. Öyle ustaca kullanılan hançer ile her şey birbiri ardına olmuş ve sonra onun sonu gelmiş.
And we watched some TV and had something to eat and then and one thing led to another.
Ve TV seyrediyorduk, konu konuyu açtı.
We got to talking and one thing led to another.
Konuşmaya başladık ve konu konuyu açtı.
I mean, we almost got things turned around, but, uh, a bunch of loans came due... and, and one thing led to another and, uh...
Tam düze çıkmak üzereydik ki, birikmiş borçlar elimizde patladı.
I got all worked up and one thing led to another.
Çok sinirlendim ve her şey birbirini kovaladı.
When you were late last night, Kathy and I got to talking and one thing led to another, and...
Sen dün geç kaldığında, Kathy'le ikimiz konuşuyorduk ve muhabbet muhabbeti açtı ve...
I was talkin'to Big Fat Paulie the other day and one thing led to another, and...
Geçen gün Koca Paulie konuşuyordum ve bir şey fark ettim, ve...
And I said something at the table about the pate smelling like Clorox... and one thing led to another, and I wound up here.
Böreğin Clorox gibi koktuğunu söylemiştim masada biri diğerini getirdi sonunda buraya çıktım.
And one thing led to another.
Ve her şey birbiri ardına oldu.
And one thing led to another and she said I always had it in for John.
O söyledi, ben söyledim. John'dan hep nefret ettiğimi söyledi.
And one thing led to another and...
O söyledi, ben söyledim.
And one thing led to another.
Ve herşey birbirini takip etti.
They were exceptionally nasty, and one thing led to another.
Her zamanki gibi kabaydılar ve olaylar birbirini izledi.
She came over to study acting, and I met her at a party that I'd crashed and she'd crashed, and one thing led to another.
Buraya oyunculuk eğitimi için gelmiş. İkimizin de davetsiz gitmiş olduğu bir partide tanıştım onunla sonra olaylar birbirini izledi.
I said no. He pestered me. And one thing led to another.
Israr etti ve olaylar böylece gelişti.
And one thing led to another.
Her şey peş peşe gelişti.
And one thing led to another and I just... stole it!
Sonra olaylar birbirini izledi ve ben de makineyi çaldım.
One thing led to another and...
Olaylar birbirini izledi ve...
One thing led to another. Tony slapped Florence, and I slapped Tony.
Bu durum başka birşeye yol açtı ve Tony, Florence'ı tokatladı ben de Tony'i.
Anyway, one thing led to another and for about three weeks,
Üç hafta boyunca senin gibi hissettim.
Well, one thing led to another... and the instructions got all fouled up there.
Bir şey diğerini takip etti ve yol tarifi karıştı.
"One thing led to another, and then Gino was born."
Her şey birbirini kovaladı ve sonra da Gino doğdu.
Well, one thing led to another and somehow it comes out that my mother was a Native American a full-blooded Cherokee, Your Honor.
Laf lafı açıyordu ve bir anda konu tam kan çeroke olan annemin Amerikan yerlisi olmasına geldi, sayın yargıç.
I went over to you to ask directions... and then one thing led to another and- -
Hayır. Ben sana yol sormak için geldim ve olaylar gelişti. Öyle işte.
One thing led to another, and I ended up in Cicely, Alaska, with a'61 DeSoto, a cat and $ 800 in my pocket.
Bir şeyin ardından öbürü geldi, ve ben de kendimi Cicely, Alaska'da buldum 61 model bir DeSoto, bir kedi ve cebimde $ 800 parayla.
And then one thing led to another and before I knew it, we were shopping.
Sonra herşey üst üste geldi ve en sonunda alışverişe gittik.
To tell you the truth... we went for a moonlight cruise, and... one thing led to another.
- Doğruyu söylemek gerekirse ay ışığında tekne gezintisine çıktık. Ve her şey birbirini kovaladı.
He dropped by my apartment one day, and one thing sort of led to another.
Hayır. Hayır. Bir gün kapıma geldi ve her şey bir diğerini takip etti.
Then one thing led to another, and...
Olaylar birbirini izledi ve...
One thing led to another... and the next thing I knew, I woke up out of town.
Biri diğerini izledi ve sonra hatırladığım tek şey şehir dışında uyanmam oldu.
One thing led to another and, er, we had sex.
Olaylar gelişti ve seviştik.
One thing led to another, we started dating each other and...
Olaylar birbirini izledi, buluşmaya başladık ve...
ONE THING LED TO ANOTHER AND... NOW I GET SORES ON MY LIP ONCE A MONTH.
Bir şey diğerini izledi ve şimdi dudaklarımda ayda bir iltihap oluyor.
Anyway, one thing led to another, and... they're going to get married.
Her neyse, konular birbirini kovalamış, ve... evlenmeye karar vermişler.
One thing led to another, and we ended having breakup sex.
Laf lafı açtı ve son bir kez ayrılık seksi yapalım dedik.
When you were late last night, Kathy and I were talking and... one thing led to another and...
Dün gece geç kaldığında, Kathy ve ben biraz konuştuk. Konu konuyu açtı.
One thing led to another and I never did go back.
Bir olay başka bir olayı getirdi ve hiç geri dönmedim.
- One thing led to another and...
Sonra olaylar birbirini izledi ve...
Anyway, one thing led to another, and before you know it, we were kissing.
Neyse, sonra her şey birbiri ardına gelişti ve ne olduğunu anlamadan öpüşmeye başladık.
One thing led to another and well...
İşler birbirini takip etti ve...
And one thing... led to another...
Ve iş ilerledi...
OH. I DELIVERED TO AN ED CLARK TODAY, AND, WELL, ONE THING LED TO ANOTHER.
Bugün Ed Clark adlı birine teslimat yaptım ve olaylar birbirini izledi.
Oh, well, my crew and I were doing some work down at the gallery, and the bible thumpers started doing their thing outside, so one thing led to another...
Oh, şey, ekibim ve ben galeride bazı işleri hallediyorduk, ve incil yumrukluyucular dışarıda şeylerini yapmaya başladılar, yani birşey diğerine yol açtı...
Anyway, so one thing led to another, and here we are.
Her neyse, olaylar birbirini izledi, ve işte sonunda buradayız.
She was trashing a car with a baseball bat when we left the dentist's office and, you know, one thing kind of led to another.
Biz dişçiden çıkarken bir beyzbol sopasıyla arabayı parçalıyordu. Sonra olaylar gelişti ve bu noktaya geldi.
One thing led to another and pretty soon it was two times a week.
Derken iş ilerledi. Haftada iki kez görüşmeye başladık.
Anyway, one thing led to another and...
İyi biriydi.
And so, you know, one thing led to another, and we brought them back to the motel, and then Packer did both of them.
Sonra bilirisinz işte, bir yalan diğerlerini kovaladı. Gece sonunda onları motele geri götürdük. Ve sonra Parker her iki hatunu da becerdi.
One thing led to another, and we ended up sharing a milkshake.
Bir bakmışız, milkshake içerken bulduk kendimizi.
AND HE GAVE ME A LIFT HOME AND, I DUNNO, ONE THING LED TO ANOTHER, AND
Beni eve bıraktı ve olaylar birbirini izledi.
She was eating Cheetos, I was rubbing her back one thing led to another and we kissed.
Bir hataydı.Teselli etmeye çalışıyordum.Burton'ın bir sevgilisi olduğunu öğrenmişti. Cheetohs yiyordu.Sırtını sıvazladım Olaylar birbirini kovaladı ve öpüştük.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]