And then it hit me traduction Turc
130 traduction parallèle
Anyhow, I was thinking, how could we have a perfect Labor Day? And then it hit me.
Neyse, Nasıl mükemmel bir İşçi Bayramı geçiririz diye düşünüyordum ki
And then it hit me.
Ardından her şeyi çözdüm.
You can't imagine how hard it is to find an appropriate theme party. And then it hit me.
Uygun bir parti teması bulmak ne kadar zor, hayal bile edemezsin?
Now I almost gave up hope and then it hit me...
Müthiş. Umudumu yitiriyordum. Ama sonra kafama dank etti :
Thirty seconds ago, I was lost, just in a total fog. And then it hit me like a bolt of lightning.
Otuz saniye önce siste yolumu yitirmiş gibiydim birden şimşek çaktı.
I was examining the blood sample that Mr. Teal'c brought me, and then it hit me.
Bay Teal'c'in getirdiği kanı incelerken gözüme çarptı.
When men dump women, they speed away like they're fleeing the scene and then it hit me.
Olay yerinden kaçan şuçlular gibi bir anda kayboluyorlar... Bu beni çarptı.
And then it hit me.
Ve o anda aklıma bir fikir geldi.
And I just kept watching Abby's footage over and over and over and then it hit me just how fleeting life is.
Tekrar tekrar Abby'nin sahnesini izledim.
And then it hit me- - she got it from you.
Ve birden anladım.
I didn't know where I was at first, and then it hit me.
Neredeydim, bilmiyordum. Sonra anladım.
And then it hit me.
İşte o zaman anladım.
And then it hit me.
O an fark ettim.
And then it hit me. " Nothing takes the sting out of failure like a big, fat check.
Sonra bir anda buldum. " Hiçbir şey yüklü bir çek kadar acıyı hafifletemez.
And then it hit me.
O zaman her şeyi anladım.
And then it hit me. Our story.
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.
It took a while to figure out what would tempt you and then it hit me.
Seni neyin cezbedeceğini bulmak biraz zamanımı aldı ama sonra aklıma geldi.
And then it hit me.
Sonra gözüme çarptı.
I was thinking of a way to get back at you, calling the cops and all that. And then it hit me.
Polisleri çağırmandan ve bunlardan dolayı seni geri göndermenin yöntemini düşünürken aklıma şu geldi.
And then it hit me :
Ve sonra yüzüme çarptı.
i watched all these lonely, desperate single people filing in, and then it hit me- - i'm one of them.
Tüm o yalnız ve çaresiz bekârları izledim. Ve anladım ki onlardan biriyim.
And then the next night when your wife was killed, and you had that terrific alibi, it suddenly hit me.
Ve sonra ertesi gece karınız öldürüldüğünde, ve sizin şu müthiş tanığınız gündeme geldiğinde, ansızın içime doğdu.
I'd say yes to one of them then a sinking feeling would hit me and I couldn't do it.
Birisine evet diyordum sonra içime çöken bir boşluk hissine düşüyordum o zaman yapamıyordum.
Nothing could kill me except lightning - and then it'd have to hit twice.
Ben ancak başıma yıldırım düşerse ölebilirim. O da ikinci sefere.
It reminded me of the Bonecrusher Smith fight... where I hit him in his third rib and then tried to push his nose up into his brain, you know?
Bana Bonecrusher Smith ile olan maçımı hatırlattı. Üçüncü kaburga kemiğini ezdiğimde, beynini burnundan yukarı itmeye çalışıyordu.
Didn't think much about it and then suddenly I saw you two on the dance floor, and it hit me like the Kid's left hook here.
Üzerinde çok durmadım. Ta ki bir anda sizi dans ederken görene kadar. Adeta Kid'in sol kroşesi gibi geldi.
Every doctor becomes a patient somewhere down the line, and then... it'll hit you as hard as it's hit me.
Her doktor mutlaka günün birinde hasta olacaktır ve sonra... size de en az bana çarptığı kadar sert çarpacaktır.
Then I turned, and the spit ricocheted off him, and it hit me.
Sonra ben döndüm ve tükürük ondan sekerek beni vurdu.
And then, he hit me with it.
O zaman haberi verdi.
Then it bounced off and almost hit me.
Bana doğru zıpladı.
Then I turned, and the spit ricocheted off him, and it hit me.
Sonra ona döndüm. Tükürük ondan sekti ve bana geldi.
Then one day while me and my grandmother... were watching some old movie, it hit me.
Bir gün, büyük annemle eski bir film izlerken,.. ... kafama dank etti.
You see, I've been lying there, going over the whole thing in my mind, how I screwed up my life and everything, and then it just hit me.
Burada yatmış, olan her şeyi düşünüyordum. Hayatımı nasıl ettiğimi falan. Sonra bir anda aklıma geldi.
Timed it so I got downstairs right in the middle of the opening... and then Kyle was in place to stop me just before I hit the press.
Saat tuttum. Açılışın tam ortasında aşağı indim. Ve olay basına yansımadan Kyle beni durdurdu.
I mean, then it hit me, and this was around 6 : 00 a.m. You know, it hit me that... the reason that I was so sad when you got so happy... and I was happier when you got so sad... was not because I didn't want you to be happy.
Yani, sonra saat sabah 06 : 00'da hislerimin nedenini anladım. Neden mutluluğuna böyle üzüldüğümü ve niye üzüntünden mutluluk duyduğumu buldum.
I was at the airport, and I met... like, in the food court, I met this guy, um... and then he sat next to me on the plane... and we just hit it off.
Havalanındaydım, ve ben... sırada, bu adama rastladım, um... ve sonra uçakta yanıma oturdu... ve öylece kaynaştık.
And there was this car coming, and it was gonna hit me but then your daddy came out and pushed me out of the way.
Hızla bir araba geliyordu ve bana çarpacaktı ama sonra baban geldi ve beni yolun dışına itti.
Then Grisham mentioned it seemed like a beacon, and that's when it hit me.
Sonra Grisham işaret fenerine benziyor dedi. O anda fark ettim.
Then there was this guy - or thing - and it was... lt scratched me, and I kinda dodged it, and it kinda hit its head.
Sonra bir adam çıktı. Ya da bir şey. Alnımı çizdi.
And then one day, it hit me.
Ama sonuçta terk de edemedim.
I was going to come home, get some rest, then come back refreshed and ready to work on a solution, but an hour ago, it hit me, like Archimedes in the bathtub- -
Eve gidip biraz dinlendikten sonra zihnim açık hâlde gelince bir çözüm üzerinde çalışmaya hazırlanacaktım ama bir saat önce, aklıma geldi, aynı Arşimed'e hamamda olduğu gibi. Buldum!
Then it came at me, so I hit it and it ran off into the jungle.
Sonra bana doğru geldi, ben de ona vurdum ve ormana doğru kaçtı.
- [Earl Narrating] And then it hit me.
Ve o anda aklıma bir fikir geldi :
And then I met you two at that tea house. That's when it hit me.
İşte, sizinle çayevinde karşılaştığımız sırada, kendi kendime dedim ki :
See, we have a weight going up and it's supposed to hit me in the nuts, but I'd prefer to have, like, a dildo instead of the weight and then, instead of the nuts, it'll be my ass.
Yukarı fırlayacak bir ağırlık var ve görevi hayalarıma vurmak. Ama ben bu ağırlık yerine, bir takma çükü yeğlerdim. Ve sonra, hayalarım yerine götüm olurdu.
It's like, there I am, I'm all ready to go, and I've got my watch set to East Coast time and then I get this interview, and it just kind of hit me.
Sanki, işte burdayım gitmeye hazırım, ve saatimi doğu saatine göre ayarlamaya hazırdım, ve sonra bu görüşmeyi aldım ve bir anda çarpıldım.
A wealthy doctor, estate with pool and tennis court, but I was just grateful that he's been so kind to Marissa and then last night I saw him with Veronica and it hit me.
Zengin bir doktor, havuzlu ve tenis kortlu bi evde, Ama ben sadece Marissa'ya çok iyi davrandığı için minnettarım. Ve sonra dün gece onu Veronice ile gördüm ve beynimden vurulmuşa döndüm.
And don't get me wrong, it rattled me but then it hit me :
Yanlış anlama, sinirlerim bozulmuştu. Ama sonra gözlerimi açtı.
But then, I was surfing around on my favorite origami web ring, and it hit me :
Ama sonra en sevdiğim origami sitesinde dolaşıyordum ve birden dank etti.
but I was still my own boss, and then this morning, it just like-bam, it hit me!
Bu sabah birden dank etti.
And then it hit me.
Evet, oraya nasıl gittiklerini anlayamamıştım.