And what's wrong with that traduction Turc
131 traduction parallèle
And what's wrong with that?
Sorun ne?
I know, you get all fogged up and you spin and so do I, and what's wrong with that?
Biliyorum senin etrafında dönüyorum ve zihnin bulanıklaşıyor, bununla sorunun nedir?
What's wrong with an urge that gives people libraries, hospitals, baseball diamonds and movies on a Saturday night?
İnsanlara kütüphaneler..... hastaneler, stadyumlar ve C'tesi akşamları sinema sağlayan..... bir güdü niye kötü olsun?
- It's a little too neat, too tidy, and altogether too symmetrical, that's what's wrong with it.
- Sadece tüm taşlar fazla yerinde. Her şey birbiriyle o kadar uyumlu duruyor ki. İşte sorun bu.
And what's wrong with that collar?
Yakasının nesi var?
Was just telling Otice and Vern here how Adam fell on his knife and that's what wrong with him.
Ben de şimdi Otice ve Vern'e, Adam'ın nasıl kendi bıçağının üstüne düşüp, yaralandığını anlatıyordum.
Well, absolutely, and what makes it worse Is that sometimes at the end of a sentence I'll come out with the wrong fuse box.
Bazen bir cümlenin sonunda, yanlış sigorta kutusuyla çıkarım.
Now, if I could bring comfort to the passengers, rest to the teams food and drink to the drivers, and water to all what would be wrong with that?
Şimdi eğer yolculara rahatlama fırsatı verirsem, takımlara dinlenme imkânı sürücülere yiyecek, içecek ve herkese su bunda yanlış olan ne olabilir?
So you feel that, just as you feel there'a reason for going on through the course this is the same way to try and deal with what you feel is wrong with the system in America?
Yani sen diyorsun ki yola devam etmenin geçerli bir sebebi var Yani sana göre bu, Amerika'daki yanlış sisteme karşı... mücadele etmenin bir başka yolu, öyle mi?
Well, what I mean is, if there's nothing wrong with that tire... and it'd just been checked that day when she had the car serviced, well, that means that somebody must have let the air out of it.
Şey, demek istediğim şu, eğer o lastikte bir şey yoksa, ki o gün arabaya bakım yaptırdığında yeni kontrol edilmişti, bu demektir ki, biri lastiğin havasını indirmiş olmalı.
Well, what I mean is, if there's nothing wrong with that tire... and it'd just been checked that day when she had the car serviced, well, that means that somebody must have let the air out of it.
demek istediğim, bu lastik ile ilgili yanlış bir şey varsa araba o gün servisteydi ve kontrol edilmişti birileri onu bilerek patlatmış olmalı.
What is wrong with peace that its inspiration doesn't endure... and that its story is hardly told?
Barışın nesi var? Neden uzun süre dayanamıyor ki? ..
One of my guilty little pleasures is to turn on Itchy Scratchy and laugh myself silly. What's wrong with that?
Suçlarımdan biri küçk bir zevk Itchy Scratchy'yı açmak ve kendi kendime salakça gülmek.
Loans that made profits for the union, and what is wrong with that?
Birliğe kar kazandıran borçlar, ve bunun neresi yanlış?
And that to my mind is what's wrong with this whole country.
Ve bence tüm ülkeyle ilgili esas problem de bu.
And what's wrong with that?
Ne var bunda?
And that's what's wrong with Bart's generation.
Bart'ın kuşağının sorunu bu.
What's wrong w- - You didn't tell me she was a hooker... and that she did porno films and had sex with hundreds and hundreds of men... and women and who the hell knows what else!
- Bana fahişe olduğunu söylemedin. Porno filmlerde oynamış, hem de yüzlerce erkekle hatta kadınla, daha neler neler.
And, man, what's wrong with that breath? I can smell it over here.
Kokuyu, buradan alıyorum.
Look, what I did was deadly wrong and I could stand here and try to explain to you my hopelessly troubled state of mind because you do deserve an explanation for my behavior but instead of feeding you 1 0 years of therapy I was hoping that maybe I could get by with a simple apology and hope that I haven't left any permanent scars.
Bak ölümcül bir hata yaptım ve burda durup sana ümitsizligimi acıklamaya calısıyorum cunku dunkü davranısım icin bir acıklamayı hakediyorsun sana 10 yıl boyunca soyleyecegim bir sürü laf yerine sadece basit bir özürle gecistirebilecegimi umuyorum ve umarım bu sende kalıcı hasarlar bırakmaz.
You may remember me from such medical films as Alice Doesrt Live Anymore... and Mommy, What's Wrong with that Mars Face?
Beni bazı tıbbi filmlerden hatırlayabilirsiniz. "Alice Artık Yaşamayacak" ve, "Anne, Bu Adamın Yüzüne Ne Olmuş?"
You think that you teach your children... the difference between right and wrong, and this is what you get. - Well, the hell with it.
- Sen iyi bir iş çıkardığını, onlara doğruyla yanlış arasındaki farkı öğrettiğini san ve karşılığı işte bu!
And what's wrong with that?
Nesi kötü bunun?
And what's wrong with that?
Eee ne derdin var?
Forgive me, is that true it is that I get wrong with all these things, and the traffic, the bus, sorry, indeed what you want to talk?
Gerçekten çok üzgünüm. Ama beni anlamalısın. Trafik, otobüs, iş.
What's wrong with that? He took one bite of it and he threw the whole thing out.
Bir ısırık aldı ve hepsini attı.
And what's wrong with that?
Bunun kötü bir yan mı var?
That's what's wrong with me, one suspicious conversation and I'm picturing sweaty bodies rolling around in front of a fire.
Mesela Piama giderken sana öpücük vermedi ya ben ona takılıp kalırdım. İşte benim sorunum bu, bir şüpheli konuşma anında kafamda terli vücutların ateşin önünde yuvarlandığını kuruyorum.
I figured out what's wrong with that broad, and it's some bad shit.
O hatundaki tersliği çözdüm ve hiç hoş bir şey değil.
Do me a bloody favour, get back in that hall and sort out what's wrong with Annie.
Bana bir iyilik yap, o koridora git ve Annie'nin nesi olduğuna bak.
Yeah, I mean, what's wrong with revenge and plagues and pestilence and all that?
Evet, yani intikamın, salgın hastalıkların, vebanın nesi kötü ki?
And he said, "What's wrong with that?"
O da, "Bunda ne var?" dedi.
- And what's wrong with that world?
- O hayatın hiçbir kötü yanı yok.
And what's wrong with that?
- Bunun nesi kötü ki?
You can't spend my entire life telling me what's wrong with Newport and expect me to go back. - You can't do that.
Her şeyin yanlış olduğunu söylediğin Newport'ta tüm hayatımı harcatamazsın, ve sonra geri dönmemi bekleyemezsin.
Look, you know what you did with Lisa was wrong, And I hate to contact our lawyer but if that's what it takes- -
Lisa'ya yaptığının yanlış olduğunu biliyorum... ve avukatı aramak istemiyorum.
There's nothing wrong with that. "And I said," Well, what do you mean, Ma? " And she said,
Bunda bir yanlışlık yok. " " Ne demek istiyorsun anne? " dedim. Şöyle yanıt verdi :
And what's wrong with that?
Peki bunun nesi yanlış?
And what's wrong with that?
Ne varmış bunda?
What's wrong with Betty and Bert Belinsky... that you're sticking me with them?
Betty ve Bert Belinsky'i bana kakaladığına göre ne sorunları var?
And I don't see what's wrong with that.
Bunda ne yanlışlık olduğunu da anlamıyorum.
What's wrong is that dad Number 4 moved out. And now my mom is having a sleepover with her new man candy.
Olan şu ki, dört numaralı baba taşındı... ve annemin yeni şeker adamı bu gece yatıya kalacak.
- And what's wrong with that?
- Bunun nesi kötü? - Düğün.
Always trying to get sucked and tucked, that's what's wrong with your crazy ass now.
Hep bir yerinden birşeyler çekilmesine, ve düzeltilmesine izin veriyorsun, senin o deli kıçının sorunu bu şimdi.
Now, you can take that P.T.S.D. And put it somewhere safe... because I can tell you what's wrong with you in just two words.
Şimdi, bu travma sonrası stres bozukluğu zırvalığını alıp münasip bir yerine sokabilirsin çünkü sana sorunun ne olduğunu söylebilmem için sadece iki kelime yeterli.
What's going on with you and Matt, what's wrong with that?
Matt'le aranızda neler oluyor? Yanlış giden nedir?
- And what's wrong with that?
- Ve bunda yanlış olan ne?
And what's wrong with that?
Peki bunda yanlış olan ne?
And what's wrong with that?
Bunun nesi yanlış?
Bishops and psychiatrists and bleeding heart parole officers, that's what's wrong with the justice system in this country.
Piskoposlar, psikiyatristler ve şartlı tahliye memurları bu ülkenin, adalet sistemindeki, yanlışı bu.
Then we have to arrest him and caution him and bring him in for questioning, and I still don't see what's wrong with that.
Adamı tutuklayıp sorguya çekeriz. Hâlâ bir mahzur göremiyorum.