And you're late traduction Turc
529 traduction parallèle
Taylor, you're an hour and 35 minutes late.
Taylor, 1 saat 35 dk. geciktin.
So you see, when you burst in here as late as this and threaten me with your anger, you're only acting foolishly.
Kızgınlığınla beni tehdit ederek burada bana patlıyorsun, yalnızca aptalca davranıyorsun.
We're trying to discover certain facts... concerning the late Mrs. de Winter's activities on the day of her death, October 12, last year, and I want you to tell me, if you can, if anyone of that name paid you a visit on that date.
Bazı gerçekleri keşfetmeye çalışıyoruz önceki Bayan de Winter'ın öldüğü gün yaptıklarıyla ilgili 12 Ekim, geçen sene ve eğer mümkünse, bize söylemenizi istiyorum bu adı taşıyan biri, o gün sizi ziyaret etti mi?
I'm meeting her at the corner of Vermont and Franklin, the northwest corner... in case you're interested, and I'm late already.
Merak ediyorsanız Vermont ve Franklin'in kuzeybatı köşesinde buluşacağız. Geç bile kaldım.Umarım yeterince açıktır.Baba.
I'm afraid I don't understand a thing you're saying, Frances, and we're late now with our arithmetic.
Korkarım söylediğin hiçbir şeyi anlamıyorum, Frances. Matematik dersimize de geciktik.
Though in the trade of war I have slain men... Your inner self telling you every instant you're making a mistake to try this, knowing all the time you're caught and it's too late to change your mind.
İç benliğin, bu piyesi oynamakla bir hata yaptığını sana devamlı söylerken, artık vazgeçmek için çok geç kaldığını...
You're good and late. That desk.
- Danışma'dakini geberteceğim.
Come, it's very late and you're tired.
Gelin, geç oldu ve çok yorgunsunuz.
So I take you to dinner, buy you drinks, it gets late chewing the fat... you hop in your car and you're gone. Right?
Demek sana akşam yemeği ve içki ısmarlarım, sohbet ederek geç vakitleri buluruz ve sonra sen de arabana atlayıp kaybolursun.
So here you are. And you're late
Sonunda gelebildin.
Perhaps he won't be home until late tonight, or he may even camp in the hills and come in tomorrow after you're gone.
Belki gece geç saatlerde eve gelir... veya tepelerde kamp kurup yarın siz gittikten sonra burada olur.
Now I'll give you a piece of advice, there's only one family between here and Twin Buttes, and you're too late to do them any good.
Şimdi, size biraz tavsiyede bulunacağım... Burayla Twin Buttes arasında sadece bir aile var... ve sizin gecikmeniz onları etkiliyor.
Go on and get out - you're late for the parole board.
Hadi defol. Şartlı tahliye kuruluna gecikiyorsun.
The usual time and see that you're not late.
Her zamanki saatinde tabi gecikmezsen.
You're a little late, Mr. Ferrante, and we've gotta go on the air.
Azıcık geciktiniz, Bay Ferrante, hemen yayına girmek zorundayız.
Oh, it's so late! We're chatting on and I'm keeping you!
Sizi böyle lafa tutup ev işlerinden alıkoyuyorum.
And in the second place, you're two hours late.
Ve ikincisi, 2 saat geç kaldın.
You're always late. And you told us to hurry?
Her zaman geç kalırız, neden acele edip duruyorsun?
- You didn't want to be late and we're late.
- Geç kalmak istemiyordun ama geç kaldık.
- You're late and I'm tired.
- Geciktiniz, hem yorgunum.
If you're late for work, and so on.
İşe geç kaldığınızda, vesaire.
Jenny, does your mother know that you're almost always late for school, and that your homework is seldom done?
Jenny, annen okula her zaman geç geldiğini ve ödevlerini nadiren yaptığını biliyor mu?
She makes everyone say that you're a liar, and she makes you late for school, and... And she gets you into trouble.
Onun yüzünden herkes sana yalancı diyor seni okula geç kaldırıyor ve başını belaya sokuyor.
You're gonna be late this morning. What with taking Selina to the park and all.
Selina'yı parka bırakmak yüzünden, bu sabah geç kalacaksın.
"You haven't done any lately, and you're overdue." I'm sorry I got here too late.
"Ama son zamanlarda yapmadın ve geciktin." Geç kaldığım için üzgünüm.
It's not our fault that you slipped a wheel and we're 4 hours late.
Tekerleği kaydırıp bize 4 saat kaybettirmiş olman bizim suçumuz değil.
And what happens if Ruth should phone you there... and find you're not there working late?
Peki Ruth arar da o geç saatte çalışmadığını fark ederse ne olacak?
It's too late, and you're too loud, you're disturbing the peace!
Vakit geç ve huzuru bozuyorsun.
If you get on late enough, they're hanging up coats and talking to the men.
Yeterince geç gidersen onları paltoları asarken ve erkeklerle konuşurken bulabilirsin.
- You're not my Claude anymore and it's too late to change.
Artık benim Claude'um değilsin sen, değişmen için de artık çok geç.
You're an hour and a half late.
Bir buçuk saat geç kaldın.
You're about an hour and a half late!
Bir buçuk saat geciktin, biliyor musun?
We've all been waiting for you, and you're late.
Hepimiz sizi bekliyorduk, geç kaldınız.
And I'd go in, and he'd come forward out of his office with his watch in his hand... and then he'd look at the clock on the wall, and he said... "You're five minutes late," he'd say.
Gittiğimde ofisinden elinde saatiyle çıkıp duvardaki saate bakar ve "Beş dakika geciktin." derdi.
I'm not hungry, and you're going to be late.
Aç değilim, siz de geç kalacaksınız.
And you're late today, Duane.
Geç kalıyorsun, Duane!
And, uh, you're upstairs watching TV late at night in bed got the dog with you, got the light on, you're reading, talking to each other, you got half of a Pepsi there, some Doritos, man,
Evde köpeğinizlesinizdir geç bir saatte eşinizle falan odada yatağınızda uzanmış televizyon izliyorsunuzdur, konuşuyorsunuzdur. Yarım şişe Pepsi, biraz Doritos vardır.
You're probably late and everything.
Belki de bir yere geç filan kalıyorsundur.
You've been consistently late, Elizabeth, and you're behind in your work, so I'll do the tests for you.
Sürekli olarak gecikiyorsun, Elizabeth ve işini aksatıyorsun, bu yüzden senin için testleri yapacağım.
You're sure tough on ol'Wendell, not that I blame you, checks bein'late and all.
Wendell Hixon'a da söyle. Wendell'in üzerine çok gidiyorsun. Seni suçlamıyorum.
I think you're already quite drunk and that you should go back up there before it's too late!
Bence çok içtin ve fazla geç olmadan evine dönmen lazım!
If you're singing with a big band and it's real late, say 2 a.m., it's fine.
Eğer büyük orkestranın önünde şarkı söyleyeceksen ve saat gerçekten geçse, mesela 2 gibi, harika.
I'm late and I got to get where I'm goin and you're gonna take me there.
Geciktim ve gideceğim yere ulaşmam gerekiyor ve sen beni oraya götüreceksin.
"You're out too late and you do drugs all night and you're just out."
"Eve geç geliyorsun, uyuşturucu kullanıyorsun ve hep dışarıda oluyorsun."
And you're always getting home so late, Flap.
Eve hep çok geç geliyorsun Flap. Boşver.
You're late and you're losing your keys.
Geç kaldınız ve anahtarlarınızı kaybediyorsunuz.
You're going to be late for work, and you know how daddy hates that.
İşe geç kalıyorsun ve babamın bundan ne kadar nefret ettiğini biliyorsun.
You're four hours and 15 martinis late!
Dört saat 15 martini kadar geç kaldınız!
You're late for dinner and now...
Yemeğe geç kaldın, şimdi de...
Baxter, Hawley, you're late, and that's a bad start.
Baxter, Hawley, geciktiniz, bu çok kötü bir başlangıç.
... Late at night while you're sleepin Poison ivy comes a-creepin'around Measles make you bumpy, and mumps'll make you lumpy
... Sen uyurken... sarmaşık gelir... ve seni sarar... ve sonra kurtulamazsın...
and you're welcome 67
and you're next 17
and you're here 49
and you're right 279
and you're like 53
and you're wrong 34
and you're safe 20
and you're not 153
and you're sure 21
and you're thinking 17
and you're next 17
and you're here 49
and you're right 279
and you're like 53
and you're wrong 34
and you're safe 20
and you're not 153
and you're sure 21
and you're thinking 17