And you don't know me traduction Turc
2,282 traduction parallèle
And you don't know me any better than that?
Spencer sen benim kardeşimsin, beni daha iyi tanıyamadın mı?
- The thing is- - and don't get me wrong, because I find Kim to be muy caliente- - but women in graphic novels are more, uh- - shhhoo-boosh, shhhoo-boosh, you know?
Sorun şu ki. Beni yanlış anlama sakın ama kimi biraz hanım hanımcık buluyorum. Çizgi romanlardaki kadınlar biraz daha shhhoo-boosh, shhhoo-boosh, Bilirsin.
And you say you don't know me.
Hey beni tanımıyorsun.
You know, you're back at work now, and... and you don't need me to take care of you anymore, so I should probably just move out, right?
Artık işine geri döndün. Artık seninle ilgilenmeme ihtiyacın kalmadı. O yüzden belki de taşınmam gerekir, değil mi?
You trying to tell me that you're seeing a bloke and don't even know his name and where he's from?
Yani sen şimdi bana bir herifle görüştüğünü ama ne adını ne de nerede yaşadığını bilmediğini söylüyorsun, öyle mi?
And if you cause any trouble for me, you don't know how bad.
Ve canımı sıkarsan, ne kadar zor olacağını tahmin bile edemezsin.
So why don't you just send me an email and let me know let me know when it's good for you to talk.
Bana bir email at. Ne zaman müsait olacağını söyle.
You know, every few months, a different agent comes by, investigating a different crime, and he tells me that if I don't cooperate, he's gonna make my life a living hell.
Bir kaç ayda bir, farklı bir ajan gelir, farklı bir suçu araştırır ve iş birliği yapmazsam hayatımı cehenneme çevireceğini söyler.
You know, people don't take me very seriously around here, but you did, and it meant a lot.
İnsanlar beni burada pek önemsemiyor. Ama sen önemsedin ve bunun anlamı çok büyük.
Listen, I don't know what kind of game you're trying to play but... let me tell you that I have a mother and father.
Bu nasıl bir oyunsa hiç hoşuma gitmedi... Benim bir ailem var zaten.
Don't s'pose you'd know why one of your human artists would paint a rather naughty picture of me killing a Vampire we both knew and despised?
Neden insan sanatçılarından biri beni bir vampiri ikimizin de tanıdığı ve nefret ettiği bir vampiri öldürürken resmetti?
Listen, I know you said that you wanted me to see Nadia, and I know that I said I'd be mature about this entire thing, but I just... I don't really feel it's all that necessary anymore, so- -
Nadia'yı görmemi istediğini biliyorum ve bu konuda olgun davranacağımı söyledim ama artık pek de önemli görünmüyor, yani -
Look, you and me... I don't know what it is, but it's good.
Bak sen ve ben aramızdaki şey ne bilmiyorum ama her neyse çok güzel.
I don't know, it's pretty, uh, chess and me, you know, it's like... It's hard to take them apart, you know?
Bilemiyorum, aslına bakarsanız... satranç ve ben, birbirinden ayrılamaz bir bütünüz.
I mean, don't get me wrong, you know - I'm big on Michael and everything - but isn't that kind of what they're expecting us to do
Beni yanlış anlamayın, Michael'a hayranımdır filan ama zaten bizden böyle bir şeyi beklemezler mi?
I don't know. You just had me, and now I'm gone.
- Bilmem, az önce görüyordunuz.
Even though it was a long time ago, it still sticks with me, and I don't want to do that to my kid, you know.
Üstünden çok zaman geçmiş olsa da içimde kalmıştır bu olay. Aynısını ben de çocuğuma yapmak istemem.
Chris, you treat me like you hate me, and I don't know why.
Chris, Bana benden nefret ediyormus gibi davraniyorsun.
But you know I do, and you don't want me to have them!
Ama benim sevdigimi biliyosun, Benim yememi istemiyosun.
And I know that you love me, but we don't make each other happy.
Beni sevdiğini de biliyorum ama birbirimizi mutlu edemiyoruz.
And you don't fucking scare me, because I know so many of your rackets... that you can stick your reprimand up your ass.
Ve sen de beni hiç korkutmuyorsun, çünkü ben de senin bir sürü pisliğini biliyorum, onun için, uyarı cezanı, kıçına asabilirsin.
And before you feed me some sob story, you should know I don't let people off, ever, because I believe in the law. Without law, we're like animals.
Bir bahane bulmaya da kalkışmayın çünkü yemem ben kuralları uygularım.
You know, maybe it is all in my head. But you're in it now, Virgil, up to your fucking neck, and so is your weird little brother... so don't even think about bailing on me.
Belki öyle ; belki her şeyi kafamda tasarlıyorum ama sen ve tuhaf kardeşin boğazınıza kadar bu işin içindesiniz Virgil beni satmayı aklından bile geçirme.
But if I'm gonna do this, if I'm gonna put my job and... I don't know... my life... If I'm gonna take these kinds of risks... you gotta tell me if it's worth it.
Ama bunu yapacaksam, işimi ve ne bileyim hayatımı riske atacaksam bu riskleri göze alacaksam buna değeceğini söylemelisin.
And I know you don't want me to have it.
Hatta elime almamı bile istemiyorsun.
And remember, you don't know me.
Unutma, beni tanımıyorsun.
Ghost gig got me 3 hots and a cot, but I got tired of taking a back seat, don't you know.
Hayalet gösterilerinde yer aldım 3 seksi ve kümes, ama arka planda olmaktan sıkıldım, bilmiyor musun?
I said,'Why don't you tell me what you think you know and I'll tell you if it's true.'
Dedim ki, "neden sen bildiklerini anlatmıyorsun... "... ben de doğru mu değil mi söyleyeyim. "
You don't know the torment and struggle it took for me to get to America, where I can cherish the freedoms that you take for granted.
Sizin özgürlüğü rahatça yaşadığınız şu Amerika'ya gelebilmek için ne kadar acı ve işkenceye katlandığımı tahmin bile edemezsin.
So, if I said there were two ghosts in this flat and one of them wants to do serious harm but I don't know why, you wouldn't take me seriously?
Yani bu dairede iki tane hayalet var ve bir tanesi sebepsizce ciddi zarar vermek istiyor deseydim beni ciddiye almaz mıydın?
I was angry before - the last time we were together - and I just want you to know that I don't blame you for letting me go.
Aslında çok kızgındım, önceden yani en son görüşmemizde şunu bilesin ki beni kovduğun için seni asla suçlamıyorum.
I know we don't know each other very well, but you're my sister and... That means something to me.
Birbirimizi çok iyi tanımıyoruz biliyorum ama sen benim kardeşimsin ve bu benim için bir şey ifade ediyor.
I don't know which way to turn. I'm asking for help and you're giving me nothing.
Senden yardım istiyorum ama hiçbir şey yapmıyorsun.
I don't know. No, it's you, me, and the mayor.
Yok, sen, ben ve başkan olacak işte.
President pulled me aside and said, "Don't expect the job." Well, that put me back on my heels, you know.
Başkan beni bir kenara çekti ve "İşi sana vereceğimi zannetme." deyince ayaklarım tekrar yere bastı.
We don't know anything about how... well, when I saw you, it just hit me, and I thought, "yes."
Bu dediğinizi nasıl yapacağımız hakkında hiçbir şey... Sizi gördüğümde birden aklıma geldi.
You know I don't like gossip, but I was down at me yoga classes and..... I was levitating beside Mary Matthews and... she was talking about Teddy Brannigan.
Dedikoduyu sevmediğimi bilirsin. Yoga dersimdeydim Mary Matthews'in yanında düşünce gücümle havada dururken Teddy Brannigan hakkında konuştuğunu duydum.
- I don't know, Jim,'cause it makes me think about something that my grandfather used to say, which is that sometimes the hand that jumps out of the grave and grabs you around the throat,
- Bilemiyorum, Jim çünkü bana, eskiden büyük babamın söylediği bir sözü hatırlattı. Bazen, mezardan uzanıp, boğazına sarılan el direksiyonda istediğin eldir.
Julia, I know I live in a dump. I don't have a job and life for me is hard, but I would still die for him, you know.
Bir coplukte yasadıgımı, bir isim olmadıgını ve perisan bir hayat surdugumu biliyorum, Julia ama buna ragmen onun ugruna olurdum.
[door opens and shuts] - You don't know anything about me.
- Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun.
Usually it's just me and Cam, but you know what? Why don't we all go?
Genelde yalnızca ben ve Cam oluruz, ama neden hep beraber gitmiyoruz?
I don't know about Pam, and I know even less about ocelots but my gut tells me you gotta get some tree branches or a tire swing or something in there.
Pam'i bilmem, oseloları hiç bilmem ama içimden bir ses diyor ki içeriye biraz ağaç veya bir salıncak falan koymalısın.
They hired me because you have a security breach, and they don't know who to trust, ma'am.
Beni işe aldılar çünkü bir güvenlik açığınız var, ve kime güvenmeleri gerektiğini bilmiyorlar, efendim.
And you know the Pafinis don't like me.
Ve biliyorsun Pafiniler beni sevmiyor.
He left out tiny details - I don't know whether you noticed...'the bit about me falling off a chair and pulling everything off the table,'smashing glasses in front of a restaurant full of people.'
Fark ettiniz mi bilemiyorum ama bazı küçük detayları söylemeyi unutmuş. Restoranda, insanların önünde sandalyeden düşüp, masadaki her şeyi devirip kıracağımı mesela.
Now, I know, I know, before you all start flying off the handle with, "oh, Mike, how can you be so heartless?" Let me remind you there's three things I love- - my mother, my country, and the men and women who fight the fight over there so we don't have to fight it here.
Şimdi, biliyorum, hepiniz "oh, Mike, nasıl bu kadar kalpsiz olabilirsin?" diye celallenmeden önce size sevdiğim üç şeyi hatırlatayım- -... annem, ülkem ve biz burada savaşmayalım diye uzaklarda savaşan o erkek ve kadınlar.
You manipulate me and you don't listen and you push and push and push until I finally give in and do something I know is wrong.
Beni dinlemiyorsun, kullanıyorsun, zorluyorsun ve en sonunda yanlış olduğunu bildiğim bir şeyler yapıyorum.
And listen, I know you don't know really know me at all, but I feel like I owe you an apology for pretending to be someone else.
Dinle, biliyorum beni gerçekten tanımıyorsun, ama başkası gibi davrandığım için sana bir özür borçlu olduğumu hissediyorum.
You know, famine and death don't undo me.
Kıtlık ve ölüm beni etkilemez.
I don't know the city that well, and I was hoping that maybe you could show me around.
Bilmem bu kadar güzel şehir, belki de bana etrafı göstermek istersin.
You're gonna tell me everything that you don't know about him and where I can find him.
Onun hakkında bilmediğin her şeyi ve nerede olduğunu söyleyeceksin.