Ankle traduction Turc
2,517 traduction parallèle
They hurt your ankle, Elise.
Bileğini onlar burktu Elise.
Fannie has broken her ankle.
Fannie bileğini kırdı.
I need some plaster, for her ankle.
Bileği için alçıya ihtiyacım var.
The woman had a broken ankle.
Kadının bileği kırılmıştı.
No. I come to enquire about Miss Fanny broken ankle.
Hayır, buraya Bayan Fannie'nin bileğine bakmaya geldim.
- Your back, ankle?
- Sırtın, bileğin?
I crashed into the dumpster and I was rolling around in medical waste because I was so disoriented. I broke my ankle in three places.
Çöplüğe çakıldım ve tıbbi atıkların içinde yuvarlanmaya başladım çünki fena afallamıştım ayak bileğimi üç yerinden kırmıştım.
I mean, is it ankle, hip, lower back?
Bileğinde mi, kalçanda mı, belinde mi?
No way does Anna get the boot for some ankle off the street.
Bu sokak sürpüntüsü Anna'nın yerini alacak olamaz.
Why is my ankle so itchy?
Ayak bileğim neden çok kaşınıyor?
Those ankle biters'll be fine!
O baş belalarına hiçbir şey olmaz!
Please. If you have a stomach ache, a sprained ankle, anything that does not need immediate medical attention...
Karın ağrısı ya da bilek burkulması gibi acil müdahale gerektirmeyen bir durumunuz var ise lütfen...
Grab my ankle, I'll tow you out.
- Bacağımdan tut, seni sürürüm.
My ankle's fucked.
Bileğim burkuldu.
Cross-face, grab the ankle, and drive right through.
Omzunla rakibinin yüzünü yakala ayak bileklerinden kavra ve sertçe sürükle.
Come on, get an ankle!
Hadi, ayak bileğinden yakala!
Get an ankle.
Ayak bileğinden yakala!
You got 10 seconds to get an ankle, then we switch it up.
Rakibinizin ayak bileğini yakalamanız için 10 dakikanız var. Sonra taraflar değişecek.
He may have landed on his ankle.
Ayak bileğinin üstüne düşmüş olabilir.
I think I sprained my ankle!
Sanırım bileğimi burktum!
The boy who thought he was a kite, the one from Jack's book? He, uh... He jumped from a building with a string tied to his ankle.
Jack'in kitabındaki kendini uçurtma sanan çocuk vardı ya bacağına ip bağlayıp bir binadan aşağı atmış kendini.
The boy who thought he was a kite, the one from Jack's book? He, uh... He jumped from a building with a string tied to his ankle.
Jack'in kitabındaki kendini uçurtma sanan çocuk ayağına ip bağlayıp bir binadan atlamış.
How would something like that cut him off horizontally at one ankle and vertically at the other?
Böyle bir şey nasıl olur da bir bileği yatay diğerini ise dikey şekilde keser?
One of the blades cut him off at the ankle, and he fell down.
Bıçaklardan biri bileğini kesti, o da yere düştü.
Wow. The victim's right ankle has a vertical transarticular pin that was surgically implanted to fix a past fracture.
Kurbanın sağ ayak bileğine ayağındaki kırığı düzeltmek için çivi takılmış.
That mutt latched onto Lee's leg, he fell, broke his ankle, had to have surgery, and we couldn't even touch the psychic.
O aptal köpek Lee'nin bacağını ısırdı, Lee düştü, ayak bileğini kırdı, ameliyat olması gerekti ve kadına hiç bir şey olmadı.
Oh, I sprained my ankle!
Bileğimi burktum!
Twist your ankle.
Bileğini burk.
He hurt his ankle, went to the infirmary.
Bileğini incitti, revire gitti.
I told your PO you twisted your ankle on our jog got him to reschedule it for tomorrow.
Gözetim memuruna koşumuzda bileğini burktuğunu söyledim. Yarına yeniden ayarlamasını sağladım.
After the frosty treatment I got from Anne this afternoon, I was sure it was just me and my ankle monitor until fall.
öğleden sonra Anne'den şok etkisi yaratan o sözleri duyduktan sonr, a gün batana kadar sadece dirsek monitörüm ve ben olacağımızdan emindim.
You wearing a ankle bracelet and it's not for fashion. Next!
Bileğindeki kelepçeyi moda olduğu için takmıyorsun.
Dixon's ankle bracelet is live.
Dixon'ın bileklik sinyal gönderir halde.
a distinct burn pattern at the right ankle.
- Bu da değil... Sağ ayak bileğinde bir yanık izi daha var.
See, in an electrocution, current enters the head through the skullcap and is drawn through the body by the grounding wire, which is attached to the ankle.
Elektrikli sandalyede idamda akım kafanın üstünden içeri girer ve tüm vücutta dolaşarak bileğe bağlı kablodan çıkar.
The kind that aren't afraid to show a little ankle.
Bileklerini göstermekten çekinmeyenlerden olsun.
Well, are you gonna put an ankle bracelet on me?
Bileğime kelepçe mi takacaksın?
I mention Raylan took off my ankle tether?
Raylan'ın ayak bileğimdeki takip cihazını çıkarttığını söylemiş miydim?
That's it... preach ethics while shackled to a government-issued ankle tether.
Tabi ya, devlet malı bileklikle eve zincirlenmişken, ahlak dersi ver.
My ankle!
Bileğim!
I hurt my ankle.
Bileğimi incittim.
I hurt my ankle.
Bileğimi sakatladım.
Abby was hoping that her swollen, black ankle... might be enough for Mandi to forget about her dog's infamous upchuck.
Abby şişmiş siyah bileğinin Mandi'ye köpeğinin iğrenç kusmasını unutturmak için yeterli olmasını umut ediyor
My ankle, it just kind of really hurts right now.
Bileğim de nasıl acıyor bilseniz.
She has a broken leg and a broken ankle, bruised ribs, and they might have to remove her spleen.
Ayağı ve bileği kırılmış ; ayrıca kaburgaları zedelenmiş. Ayrıca dalağını almaları da gerekebilirmiş.
- Excuse me, but my ankle is still throbbing.
Üzgünüm ; ama bileğim hala zonkluyor.
Twisted ankle, nothing too bad.
Birinin ayak bileği burkulmuş, çok mühim bir şey değil.
The shoes that made these were ankle-length to mid-calf, stylish yet with a practical heel.
Bu izleri yapan ayakkabılar, dizden ayağa kadarmış kullanışlı topuklarla modaya uygunmuş, yine de.
I didn't really know that until I broke my ankle right bad, you remember that?
Sağ yanımı kırmıştım?
She broke her collarbone, sprained her ankle.
Köprücük kemiğini kırdı, bileğini burktu.
I think my ankle's broken.
Sanırım bileğim kırıldı. Her kımıldattığımda...