English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ A ] / Anything but that

Anything but that traduction Turc

3,459 traduction parallèle
There is nothing in his past to suggest anything but that he was a caring priest who tried to help people.
Gaeçmişinde bu izlenimi uyandıran..... hiçbir şey yok, ama o insanlara yardım etmek için.. ... çalışan bir rahip olmuş.
I wanna try to say anything but that, but it was in my head.
Bunun dışında herhangi bir şey söylemek istemiştim, ama aklımda bu vardı.
That bullet bounced around quite a bit. But it missed hitting anything important.
Kurşun içeride bayağı bir dolaşmış fakat önemli bir yere isabet etmemiş.
And I am sorry if I've done anything to make you think that I am your boyfriend, but I am not.
Benim senin erkek arkadaşın olduğunu düşündürecek bir şey yaptıysam da üzgünüm ama erkek arkadaşın değilim.
I know who you are, but I can't believe that your father is the Robert Zane and you never said anything to me.
Senin kim olduğunu biliyorum ama Robert Zane'in baban olduğuna inanamıyorum bu konu hakkında da hiçbir şey söylemedin.
And then... During my first marriage, everyone knew that I was being cheated on, but no one said anything.
Sonra ilk evliliğimde,... herkes aldatıldığımı biliyormuş ama kimse birşey demedi.
I don't want to give anything away in case you change your mind and we do go, but... when Simba lies to his friends by not telling them that he's the Lion King, they forgive him after a few short but snappy dance numbers.
Fikrini değiştirme ihtimaline karşın hiçbir şeyden vaz geçmek istemiyorum ama Simba arkadaşlarından Aslan Kral olduğunu sakladığında kısa ve enerji dolu bir dans gösterisinin ardından onu affetmişlerdi.
So the point of the poem is, that everyone wants to look back and think that their choices mattered, but in reality, shit just happens the way that it happens, and it does not mean anything.
Yani şiirin anlamı şu. Herkes arkasına bakıp seçimlerinin önemli olduğunu düşünmek ister. Ama gerçekte olaylar öylesine olur ve bir anlamı yoktur.
And I'm not promising anything, but I have a pretty good feeling that, uh, you and I could be pretty good friends too.
Söz vermiyorum ama senin ve benim de çok iyi arkadaş olabileceğimize dair içimde iyi bir his var.
How can I bring anything but misery to- - No, that isn't what I meant, Helena.
Hayır, kastettiğim bu değil, Helena.
I know that you're with officer Stassen right now, but before that, did you ever engage in anything kind of, like, casual?
Şu an memur Stassen'le birlikte olduğunu biliyorum. Ama ondan önce hiç sıradan bir şeyler yaşamış mıydın?
I mean, you know, if I hypothetically one time, like, maybe bought a bag of weed and then, like, maybe gave some of that to a friend and then he reimbursed me with some cash... but just for the amount of the pot but not necessarily for any kind of profit or anything, that wouldn't make me a drug dealer.
Yani farazi olarak mesela bi paket alıp sonra başkasına satarak para kazanmak gibi bir şeyden bahsediyorsanız aslında ufak bir kar payı aldım bu beni torbacı yapmaz değil mi?
Look, I didn't expect anything and I'm honored that Elise even wanted to give me Songbird but changing the will affects the Foundation.
Bakın, hiçbir beklentim yoktu ve Elise'in Songbird'ü bana vermek istemesinden onur duydum ama vasiyeti değiştirmek vakfı etkiler.
Fine, but no jumping out and yelling "boo" at me or anything like that.
Tamam ama üstüme zıplayıp beni korkutmak için bağırmak falan yok.
Well, that's too bad. But it doesn't change anything.
Ama bu bir şeyi değiştirmez.
I will do anything I can to get to Red John, but you have known that since the start.
Red John'a ulaşmak için her şeyi yaparım ama sen bunu başından beri biliyordun zaten.
I'd have told you, but I didn't think that what I thought meant anything to you.
Bunları söylerdim, ama söylediklerimin senin için önemli olmadığını düşünürdüm.
But I am not doing anything remotely com parable to that.
Fakat ben bununla mukayese edilebilecek en ufak bir şey yapmıyorum.
They have the right to believe anything but I have the right to find that belief ridiculous.
Her şeye inanmaya hakları var ama benim de inançlarını gülünç bulmaya hakkım var.
But you know I could get anything that Agent Gaad has.
Ama Ajan Gaad'ın elinde ne varsa hepsine erişimim var, biliyorsun.
Henry, look, I know that this family is a bottomless pit into which you can throw all your love and worry and concern and never get anything back but disappointment, but... he's going to sell mom's watch.
Henry, bak, biliyorum bu aile bütün sevgi, endişe ve kaygının karşılığında sadece hayal kırıklığı getiriyor, ama... o annemin saatini satacak.
But it's not anything that you'd find outside of a normal bell curve.
Bu istatistik veriye bakarak bir şey söyleyemeyiz.
She tried really, really hard to remember anything else that could help me, but... she didn't know anything.
Bana yardımı dokunacak başka şeyleri hatırlamak için çok uğraştı ama başka bir şey bilmiyordu ki.
But we have no proof that my client had anything to do with this.
Ama müvekkilimin bunlarla ilgisi olduğuna dair hiçbir kanıtımız yok.
And I can't stop thinking about it, and I'm obsessing about it, and I want to think about anything else but that, but it's making me crazy.
Bu konu hakkında düşünmeden edemiyorum, ve takıntılı oldum, bunun dışında herhangi bir şeyi düşünmek istiyorum, ama beni deli ediyor.
But you said that I could ask you anything.
Ama her şeyi isteyebileceğimi söylemiştin.
And I really shouldn't have to say this, but please don't put anything in your mouth that isn't food.
Gerçekten bunu söylememeliyim ama yiyecek olmayan hiçbir şeyi ağzına atma.
Not that I should. I mean, if you wanted to call me, that's totally fine, but it's not, you know, like I'm expecting it or anything.
Beni aramak istersen, hiç sorun olmaz ama illa armanı da beklemiyorum.
But there is nothing you can say to me that'll change anything. I mean...
Ama söyleyeceğiniz hiçbir şey olanları değiştirmeyecek.
But when I saw you hurting last night, it made me realize that if anything ever happened to you... I'd feel like my life was over.
Ama dün gece seni acılar içinde görünce fark ettim ki sana bir şey olursa hayatım biter.
And I realized, you know, that love has the power to overcome almost anything, but only if we all can get past our own prejudice and let it.
Ve aşkın her şeyi aşacak güce sahip olduğunu fark ettim. ... ama sadece kendi önyargılarımızı bir kenara bırakıp, aşka izin verirsek.
Nothing bad, she didn't hurt a baby or an animal or anything like that, but now she just has to work here to say sorry, for what she did.
Kötü bir şey değil. Bir bebek ya da bir hayvana zarar vermek gibi bir şey değil ama yaptığından pişman olduğu için burada çalışması gerekiyor.
We didn't know if this had been resolved or not, but we're honorable people, and if you feel that you've been cheated or anything, we'll be happy to work something out.
Bu durum çözüldü mü çözülmedi mi bilmiyoruz. Ancak biz haysiyetli insanlarız. Eğer dolandırıldığınızı falan düşünüyorsanız bir çözüm bulmaya çalışırız.
Oh, maybe it is, but if I don't know anything about Melissa, then I can't rule out the fact that somebody didn't like her.
Belki de öyledir. Ama Melissa hakkında hiçbir şey bilmiyor olsam bile birinin ondan hoşlanmadığı gerçeğini göz ardı edemem.
At this point, I have to advise you that you do not have to say anything, but anything that you do say can be taken down and used...
Size söylemeliyim ki herhangi bir şey söylemek zorunda değilsiniz ama söylediğiniz her şey aleyhinizde...
But I didn't do anything that can't be undone.
Ama telafi edilemeyecek bir şey de yapmamışım.
Now, whilst there's no doubt that random mutation does alter DNA, evolution is anything but random.
Şimdi, rastgele mutasyonun DNA'yı değiştirdiğine şüphe yokken evrimde rastgele diye bir şey yoktur.
Okay, fine. But I don't want to meet anything on Monday that I'm gonna eat on Friday.
Tamam ama cuma günü yiyeceğim bir şeyi pazartesi günü görmek istemiyorum.
I can call in every favor that I am owed, but I can't guarantee anything.
Borçlu olduğum her iyiliği yaparım ama hiçbir şeyin garantisini veremem.
[Laughing] It might have been my own hair, but Jay was so happy that I didn't say anything.
Benim saçım da olabilirdi ama Jay o kadar sevindi ki bir şey demedim.
But if God's taught me anything, it's that there are no coincidences.
Ama eğer Tanrı bana bir şey öğrettiyse, o da, tesadüf diye bir şey olmadığıdır.
Of course you have, but you should know that I never blamed you for anything.
Elbette öyledir. Ama seni hiçbir şeyden suçlamadığımı bilmen gerekiyor.
Oh, you pretend to be all nice, but the only time you say anything you actually mean is when you're telling me that you hate me or order me around while we're having sex.
Her şey yolundaymış gibi davranıyorsun ama gerçekten içinden gelerek bir şey söylediğin tek zaman benden nefret ettiğini söylediğin andı ya da seks yaparken beni öldüreceğini söylemen.
When he did that, he didn't see anything interesting in the peppercorns, but he found that there were little animals swimming around.
Bunu yaptığında, biber tanelerinde farklı bir şey görememiş, fakat küçük hayvanların etrafta yüzdüğünü görmüş.
But they couldn't do anything that big without the word of God.
Ama tanrının sözleri olmadan böyle büyük bir şeyi yapmak zordu.
Right, but the techs are still seeing if there's anything at the crime scene that ties her to the murder?
Doğru ama teknik ekip hala suç mahallinde, onu öldürmek için bağlanan bir şey var mı diye arıyor?
Oh, he didn't mention anything about that to me, but then again, he was in a hurry to get out of here.
Onunla ilgili bir şey söylemedi ama buradan aceleyle çıktı.
I'm strong, but you're a witch, and I can't force you to do anything that you don't already want to do.
Ama sen bir cadısın. Ve ben seni zaten istemediğin bir şeyi yapmaya zorlayamam.
It might have been a little out of our price range, but was there anything on it that I could use for inspiration for our own apocalypse survival vehicle?
Fiyat aralığımızın biraz dışında olabilirdi, ama kendi kıyametten kurtuluş aracımız olarak... ondan ilham almamda her hangi bir sorun var mıydı?
13, but that doesn't mean anything.
13 ama önemli bir şey değil.
That won't solve anything, but...
Bu hiçbir şeyi çözmez, ama...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]