At noon traduction Turc
1,593 traduction parallèle
At noon, on top of the Corcovado, so we don't miss each other.
Öğlen, Corcovado'nun zirvesinde, böylece birbirimizi kaçırmayız.
At noon, you and I are punishing that ball... and in the evening I'm in a bar celebrating the DRAM case... DRAM : Dynamic RAM memory.
Gündüzleri top koştururduk akşamları da barda DRAM'ı kutlardım DRAM, Dinamik RAM belleği.
Tuesday at noon.
Tamam Salı günü, öğleyin.
- I'll be there at noon.
- Öğlen orada olacağım.
Shall I get you at noon?
Seni öğlen alayım mı?
We will call Hamo at noon.
Öğlenleyin Hamo'yu arayacağız.
At noon.
Öğlenleyin.
I'm picking it up at the dry cleaner's at noon.
Öğlen kuru temizlemeden alacağım.
We are leaving tomorrow at noon.
Yarın öğleye doğru buradan ayrılıyoruz.
We're leaving at noon.
Öğleye ayrılıyoruz.
There's a flight from Lisbon to Paris at noon.
- "Biz" mi? İki kişiyiz.
At noon, I went back to my apartment, and I made a tuna fish sandwich.
Öğlen evime döndüm, ton balıklı bir sandviç yaptım.
And don't forget the car is gonna come and pick you up for the airport tomorrow at noon.
Yarın öğlen arabanın gelip seni hava alanına götüreceğini unutma.
And on today's Chip Franklin Show at noon...
Bu gecelik Chip Franklin Show'da...
They said to send someone with $ 20,000 to McCale's pub at noon today.
Bu öğlen yirmi bin dolarla bir adam göndermemi söylediler.
I'll call you at noon.
Seni öğlene ararım.
He gets up at noon!
Bu adam erkenden kalkıp ta orduya katılmaz diye?
Speaking of which, I told the limo driver to pick you two up at the hotel at noon.
hangi bahsetmişken, ben limuzin şoförü söyledi öğle vakti otelde size iki almak için.
Opening of a Miro exhibit at the museum at noon.
Öğlen müzede Mirrow sergisinin açılışı var.
People have got to know whether or not their president's a crook. I'm not a crook. I shall resign the presidency, effective at noon tomorrow.
İnsanlar başkanlarının dönek olup, olmadığını bilmek ister... ben dönek değilim.
Come to my office at noon tomorrow.
Yarın öğlen ofisime gel.
On Friday at noon, the finest bridge in all Peru broke and precipitated five travelers into the gulf below.
O gün olanlar beş kişinin uçuruma düşmesiyle sonuçlandı.
Why are you always busy at noon?
Öğlenleri niye hep meşgulsün.
I'd like to meet you today at noon.
Bugün öğlen seninle görüşmek istiyorum.
- The dodgeball championship's at noon.
- Yakartop şampiyonası öğlen.
We're meeting Thursday at noon.
Perşembe öğlen buluşuyoruz.
It's on Saturday at noon.
Cumartesi öğlen.
So I will see you at noon, George.
O zaman öğlen görüşürüz George.
At noon.
Öğleyin.
I have an appointment with your husband at noon.
Kocanla öğleyin randevum var.
We have a "surprise" sanitary control at noon.
Öğleyin sürpriz bir temizlik kontrolü yapacağız.
The race will be broadcast live on CHCH Radio starting at noon.
" Yarışma radyodan öğlen vakti CHCH radyosundan canlı olarak verilecek.
I'll tell you what, I will see you there at noon.
Sana şunu söyleyeceğim, öğlen vakti orada görüşürüz.
So watch the news at noon.
Yani haberleri öğlen izle.
I came home at noon as usual.
Her zamanki gibi öğlen eve geldim.
It is, but the open part ended at noon.
Açık kısım öğlene kadardı.
I arrived at the OC around noon to find that my assistant director, Eric Rayburn, had been dismissed by the president.
Öğlen merkeze geldiğimde yardımcım Eric Rayburn'ın Başkan tarafından... kovulduğunu öğrendim.
- Okay, so, noon at the church.
- Öğlen kilisede. Smokin giyiyor olacağım.
Come at noon, stay all day...
Tanesi 1 Dolar. Nerelerdeydin?
Well, we'll see you at 12 : 00 noon tomorrow then.
Öyleyse yarın öğlen saat 12.00'de görüşürüz.
Tell them to be at the Smallville Stables by noon... with a bag full of Benjamins or I go to the cops.
Onlara öğlende Smallville At ahırlarında olmalarını söyle bir çanta dolusu parayla yoksa polise giderim.
It's twelve noon and 35 degrees in the shade... but ergaster can cover vast distances at quite a speed even in these conditions, because they have the most sophisticated cooling system of any animal on Earth.
Saat tam 12 ve gölgede 35 derece. Ama ergaster bu şartlarda bile çok uzun mesafeleri katedebilir. Çünkü dünyadaki tüm canlılar içinde en özel soğutma sistemine sahipler.
Lady Southdown hovers at the door night and noon.
Leydi Southdown öğle, akşam kapıda.
A flying machine is heading for the Royal Academy of Science... and witnesses swear that it's Fogg at the controls... 3 minutes until noon
Kraliyet Bilim Akademisi'ne doğru uçan bir makine ilerliyor ve şahitler uçağı kontrol edenin Fogg olduğuna yemin ediyorlar. Öğleye 3 dakika var.
first game the voice of the tape that I he ar is the big gun voice that the noon ring out killing time is at three previo us the image has already record of result also early the decision like but, why?
İskambilci blöf yapıyordu. Şu duyduğum ses kasetteki. Gianicolo da her gün 12 ateşlenen topun sesi.
For keeping these people from enjoying free drinks at the pool from noon to 3 :.00!
Bu insanların havuz başında bedava içkisine engel olmakla.
I'm meeting with the Dean at noon tomorrow.
- Yarın öğlen dekanla buluşuyorum.
You will find him at the inn about noon.
Onu iyi yetiştireceğini biliyorum.
I know I said I would be there by noon... but there's all of this work going on at my building... and it's just a total nightmare.
Biliyorum, öğleye doğru orada olacağımı söylemiştim... ama apartmanımızda devam eden bu tamirat işi... tam bir kabus gibi.
So do you want me to pick you up at noon? There you go.
Tamam, olur.
Flight leaves at 12 : 00 noon tomorrow.
Uçak yarın öğlen 12 : 00'de kalkıyor.