At this time of day traduction Turc
142 traduction parallèle
Why, Scarlett, what are you doing downtown at this time of day?
Scarlett! Günün bu saatinde burada ne yapıyorsun?
He's not around at this time of day.
Günün bu saatinde burada olmaz.
Coffee at this time of day?
Günün bu zamanında kahve mi?
The traffic's heavy at this time of day.
Bu saatlerde trafik çok yoğun oluyor.
- Wrestling, at this time of day?
- Güreş mi, günün bu saatinde mi?
No, not at this time of day.
Günün bu saatinde olmaz.
It somewhat dulls my senses at this time of day.
Günün bu saatinde içmek zihnimi biraz köreltiyor.
Now, who's that at this time of day?
Bu saatte kim olabilir?
I only meant to say, why are you here at this time of day?
Bu saatte buraya neden geldiniz demek istemiştim?
- At this time of day?
- Günün bu saatinde?
He's at work at this time of day.
Günün bu saati işte olur o.
At this time of day, crazy. Well, what do you think of the camera?
şu an olmaz çılgın peki kamera hakında ne düşünüyorsun?
What do you mean coming here at this time of day?
Günün bu saatinde buraya gelmekle ne yaptığını sanıyorsun?
At this time of day, it's...
Günün bu saatinde...
- He can't be drunk at this time of day.
- Bu saatte sarhoş olacak değil ya.
Sir George makes their pools at this time of day.
Sör George günün bu saatinde hep tur atar.
Don't take the beltway, because at this time of day there's gonna be a..... Go any way you want.
Çevre yolundan gitmeyin çünkü bu saatte fazla trafik... İstediğiniz güzergâhtan gidin.
At this time of day?
Günün bu saatinde mi?
Where would I get an egg at this time of day?
Günün bu saatinde yumurtayı nerden bulacağım?
At this time of day?
Günün bu saatinde.
Aurora borealis at this time of year... at this time of day in this part of the country... localized entirely within your kitchen?
Yılın bu zamanı, bugünde, şehrin bu tarafında sadece senin mutfağında olan kutup ışıkları mı?
Why are you here at this time of day?
Günün bu saatinde neden buradasın?
At this time of day, I'm normally in prayer.
Günün bu saatinde genellikle dua ederim.
Why should it happen at this time of day?
Neden günün bu saatinde oluyor?
We won't find any people there at this time of day.
Günün bu vaktinde orada kimseyi bulamayız.
- At this time of day, with traffic?
Günün bu saatinde trafik var. Şaka mı yapıyorsun?
Have you been at the salt at this time of day?
Tuz mu yaladın sabah sabah?
You're so fucking interesting when you start taking pills at this time of day.
Ağrı kesici iyi gelir.
As for this stationery, your brother could have got it from Fabian's house at any time, not necessarily on the day of his death.
Bu kağıda gelince... kardeşiniz Fabian'ın evinden öldüğü gün değil... başka bir gün de almış olabilir.
Well, it's a little early, I know... but, I don't know how long it takes at this time of the day... with parking and everything.
- Evet, erken biliyorum ama günün bu saatlerinde yol ve park yeri bulmak ne kadar sürer bilmiyorum.
At this time of the day there is nothing doing unless you're working for the department of sanitation.
Bir sağlık kuruluşunda çalışmıyorsanız, günün bu saatinde yapacak hiçbir şey yoktur.
I'd like to point out, Amos, at the time of the escape... 131 men of this command were half a day's march from here... either digging graves or rotting in the sun, waiting to be buried.
Şunu belirtmeliyim ki Amos, kaçtιklarι sιrada... emrim altιndaki askerlerin 131'i yarιm günlük yürüyüş mesafesindeydi. Ya mezar kazιyorlardι, ya da güneşin altιnda kokuşmuş halde gömülmeyi bekliyorlardι.
This day was henceforth known as the Rafle du Vel d'Hiv. At that time, the Germans had only planned on arresting people over 16 years of age.
Güzel bir yaz gününde, Paris polisi S.S. ve işgal topraklarındaki Gestapo gözetimi altında başkentte Yahudi tutuklama günü tertip etti.
E to see it, on this day strange, limpid and empty, the desert beaches, an immense barbed wire for all the side, at the time, I felt that it was a species of symbol of what the people felt,
Sonra orayı tuhaf, parlak, boş bir biçimde gördüm. Sahiller terkedilmişti, her yerde dikenli tel örgüler vardı. Sonra birden bu durumun, insanların savaşa girmek üzere hazır olduğunu gösteren bir tür işaret olduğunu hissettim.
But little did they know at the time that we were manning this pit 24 hours a day, with the Home Guard troops, ourselves, and many of us worked and stopped at the pit here 24 hours a day.
Fakat bu çukurda günde 24 saat, çalıştığımızı ve, Home Guard askerleriyle beraber ; günde 24 saat burada kaldığımızı, çok azı biliyordu.
At this time of the day they can only take a bath.
- Şimdi banyo saati.
For two years in a row this day of mourning has had a pall cast over it by the death of a panda, more irreparable — according to the newspapers — than the death of the prime minister that took place at the same time.
Bir pandanin ölümü ; bu agit günü üstüne, art arda iki yil, bir kara örtü firlatmisti, biçare birakan... hem de ne biçare... – gazetelere göre - o siralar ölen basbakanin ölümünden de fazla...
At this time of year, children are prone to taking the day off
Çocuklar, senenin bu zamanlarında okul kırmaya istekliler.
This time you should do it on the 4th day of this month at 3 AM
Bu defa başaracaksın. Bu ayın dördünde, saat 3'te.
Well, at this time of day,
- Ne gibi?
Both parents labour tirelessly, and since it is light 24 hours a day at this time of the year, they do so non-stop.
Hem anne hem baba yorulmadan çalışır. Yılın bu vaktinde gündüz 24 saat olduğu için bunu durmadan yaparlar.
We'll never get a cab at this time of the day.
- Günün bu saatinde burada taksi bulamayız.
We interrupt this program for some episodes of One Day at a Time.
Bu programı One Day at a Time'ım bazı Bölümlerini yayınlamak için bölüyoruz.
It is strange seeing Ross here, this time of day... because usually he's at the children's hospital.
Günün bu saatlerinde Ross'u burada görmek çok garip çünkü genelde çocuk hastanesinde olur.
At this time of year the sea is full of larval animals this one is a 1 day old lobster.
Yilin bu zamaninda deniz, larval hayvanlarla doludur. Bu, bir günlük bir istakoz.
At this time of year there's a downpour nearly every day.
Yılın bu zamanlarında, her gün yağmur yağar.
This is a one-day-at-a-time kind of thing.
Bu hayatının sadece bir günü.
Numbers soar dramatically during full moon at the end of May. This day coincides with the birth of Buddha and, at the same time, marks the moment he attained enlightenment.
Onların sayısı önemli ölçüde artar Mayıs sonunda Dolunay içinde bu tarihten beri Buda'nın doğum günü denk ve puan zamanı onun aydınlanma olay.
What are you doing at the barracks at this time of the day?
Günün bu saatinde kışlada ne yapıyorsun? Hastalandım.
I am well aware that a wee boy your age should be at school doing sums at this time of the day.
Senin yaşındaki bir çocuğun.. .. bu saatte okulda toplama çıkarma yapması gerektiğinin farkındayım.
I haven't even taking any fucking pills at this time of the day
Günün bu saatine ilaç almaya başlaman çok garip.