Ates traduction Turc
48,985 traduction parallèle
He's not gonna shoot.
Ateş etmeyecek.
You wouldn't let your soldier pal shoot me in Vegas, because we're still friends, Rufus.
Asker arkadaşının Vegas'ta bana ateş etmesine engel olmuştun, çünkü biz hala arkadaşız, Rufus.
God, please, don't shoot... don't!
Tanrım, Iütfen ateş etme, etme!
Fire!
Ateş!
- I don't know, but they're shooting in the right direction.
- Bilmiyorum, ama doğru yöne ateş ediyor.
- Don't shoot.
- Ateş etmeyin.
If shots go off in here, he shoots Washington.
Eğer burada ateş edilirse Washington'ı öldürecek.
Don't shoot!
Ateş etmeyin!
Well, why were you shooting off your gun?
- Neden ateş ediyordun?
At the tomb of Qin Shi Huang, there supposed to be a never extinguished flame.
Qin Shi Huang'ın lahitinde katiyen sönmek bilmeyen bir ateş varmış.
Is that your first time seeing fire?
İlk defa mı ateş görüyorsun?
He's water, wind, and fire.
O adam ; su, ateş ve rüzgârdı.
Don't you know that blue fire is the hottest kind of fire?
Mavi ateşin en sıcak ateş olduğunu bilmiyor musun?
Fire bad.
Ateş olmaz!
He fired from the doorway before entering to collect the pads.
Bu nedenle saldırganlarına bakıyorlardı. Girmeden önce kapıdan ateş etti.
I can still charge you with filing a false police report about a shooting.
Yine de seni suçlayabilirim Bir ateş hakkında sahte bir polis raporu hazırlamak.
And before I knew it, he had a gun out from somewhere and he was shooting at me.
Ve bunu bilmeden önce, bir yerden bir silahı vardı. Ve bana ateş ediyordu. Koştum
Same caliber used to shoot a would-be carjacker two years ago.
Ateş etmek için aynı kalibre kullanılır
It's the fire that never burns out.
Hiç sönmeyen bir ateş.
You carry everything that can make a fire.
Ateş yakacak her türlü şeyin varmış bakıyorum.
Even still, I'm like water and fire, something that is and isn't.
Yine de ben su ve ateş gibiyim hem olan hem de olmayan bir şey.
- Fire at will!
- Ateş serbest!
I'm drawing enemy fire!
Düşman ateş ediyor.
Your devotion to this girl is as obvious as a glow worm to a huidre fish.
Bu kıza olan ilgin, ateş böceğinin salyangoza olan ilgisi kadar bariz.
- Guilty changeling!
- Suçlu Dönüşen! - Ateş!
Like fire and ash.
Ateş ve kül gibiydi.
Like wood for a fire.
Ateş yakmak için odun gerekir misali.
So excuse me for wanting a little extra firepower.
Bu yüzden biraz ekstra ateş gücü isteyen için beni bağışlayın.
Focus fire on the boilers.
Kazanlara odaklanıp ateş edin.
Keep firing.
Ateş tutun.
Zeke took a shot at him. Ed had to shoot back.
Zeke ona ateş etti, Ed karşılık vermek zorundaydı.
I'll shoot!
Ateş ederim!
I took some shots at'em, but I just got too woozy. I had to come back in and lie down.
Onlara birkaç el ateş ettim ama çok sersemledim ve buraya dönüp yere yatmak zorunda kaldım.
- Fire!
- Ateş!
"Fire"?
"Ateş"?
I'll take care of... If the fire spreads...
Ben ilgileneceğim... eğer ateş yayılırsa...
There's too much fire!
Çok fazla ateş var!
That was such a great plan, just to see fire and just swim right into it.
Bu harika bir plandı, Sadece ateş görmek ve içine doğru yüzmek için.
Fire.
Ateş.
I eat fire coral and I piss saltwater!
Ateş mercanını yiyorum ve tuzlu suyu işeyebilirim!
Don't shoot him, don't shoot him!
Ateş etmeyin! Ateş etmeyin!
Mama, who's shooting?
Anne, kim ateş etti?
Mama, they're shooting!
Anne, ateş sesi geldi!
Who's shooting?
Kim ateş ediyor?
Open fire!
Ateş açın!
Hold your fire.
Ateş etmeyin.
Prepare to fire!
Ateş etmeye hazırlanın!
Prepare to fire.
Ateş etmeye hazırlanın.
Started shooting everybody.
Herkese ateş etmeye başladı.
Who's shooting?
Ateş eden kim?
- You don't have the guts.
- Sende o göt yok, Paul. Ateş et!