English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ A ] / Attentive

Attentive traduction Turc

359 traduction parallèle
Attentive, but clumsy.
Dikkatli fakat beceriksiz.
- Oh, no, you've been too attentive.
- Yo, siz yeteri kadar ilgilendiniz.
Well didn't that little man try to be attentive to you?
Peki, o bücür adam size ilgi göstermeğe çalışmadı mı?
He looks very charming and very attentive.
Çok çekici ve kibar görünüyor.
He seemed attentive.
İlgili görünüyordu.
The doctor very attentive.
Doktor çok nazikti.
Perhaps he's been too attentive, too familiar... but suppose I don't care?
Belki de, kocam çok kibar, fazla samimiydi. Fakat umursamadığımı mı sanıyorsunuz?
He seems to be such an, an attentive orderly person.
Çok nazik ve ciddi birine benziyor.
An excellent mother, attentive and devoted.
Harika bir anne, kibar ve fedakar.
He's so attentive.
Gerçekten de çok yardımsever.
Let thine ears be attentive to the voice of my supplications.
Tanrım, sesimi duy. Yakarışlarımın sesine kulak ver.
Go back to your cell and in the future, try to be more attentive.
Evet, hücrene geri dön ve bir dahaki sefere daha dikkatli olmaya çalış.
"Let thine ears be attentive to the voice of my supplications..."
Kulakların yalvarışlarıma hep açık olsun.
There we have our Occhiofino, always neat and attentive, like a good housewife
Occhiofino'muz gelmiş. Her zaman düzenli ve zarif, iyi bir ev kadını gibi.
I've been an attentive listener to the vicar's outpourings.
Papazın dışa vurduğu duygularının iyi bir dinleyicisiyim.
Lady Beltham will be an attentive host to you.
Leydi Beltham, çok dikkatli bir ev sahibesi olacak.
We're never attentive enough to what we possess and loathe to lose.
Elimizdekilere karşı hiç minnettar değiliz onları kaybetmeyi bile düşünemezken üstelik.
Look at how attentive the bride is.
Gelin adayının ne kadar özenle dinlediğini görüyor musunuz.
Isaburo, you're too attentive to your superiors.
Isaburo, üstlerine karşı fazlasıyla naziksin.
I wondered if the doctor would be so attentive if I told him... I had three children taller than he was.
Ondan daha uzun iki oğlum olduğunu söylesem acaba doktorun ilgisini çeker miydi?
The, uh, stewardess... is being very, very attentive... which may signify a great deal... or it may simply signify that I'm a very attractive fellow.
Hostes... çok, çok ilgi gösteriyor bunun çok anlamı olabilir. ... ya da çok yakışıklı biri olduğumdan başka bir anlamı yoktur.
He was overly attentive, playing the role of "good son."
"İyi evlat" rolünü oynamaya kendini fazla kaptırmıştı.
Ah'let us hear with an attentive ear
" Kulak verip dinleyelim...
So young, yet very attentive.
Çok genç ve düşüncelisiniz..
Five hundred, a thousand pieces of information have passed in front of your eyes so scrupulous and attentive.
Beş yüz veya bin ayrı bilgiye öyle titizlikle öyle dikkatle göz gezdirdin ki.
Are you an attentive mother? Too darned attentive, I'd say.
Kızınızı seviyorsunuz, değil mi?
I noticed that my lectures gained a new and attentive member :
Derslerime yeni ve pür dikkat bir üyenin katıldığını farkettim.
Respect your teacher, be attentive work hard, and... Not to punch him, correct?
Öğretmenine saygı duy, nazik ol sıkı çalış, ve... ona vurma, değil mi?
I mean, if I didn't seem very attentive. It's just that this is the first date that I've had... in eight years.
Demek istediğim, eğer fazla girişken görünmediysem... nedeni sekiz yıldan beri... ilk kez biriyle çıkmamdır.
Diligent and attentive, and earning good grades.
Özenli ve çalışkansın ve notların çok iyi.
Not as attentive to detail as you and I
Sizin ve benim kadar detaylara fazla dikkat etmezler.
I told her you were stable, well adjusted, attentive, persevering.
Ona güvenilir, uyumlu, dikkatli ve azimli olduğunu söyledim.
Under the attentive gaze of a distinguished doctor I lost some of my concentration on the game itself.
Değerli doktorun dikkatli bakışları altındayken.. Oyuna olan dikkatim biraz dağıldı.
I'm attentive to the news.
Haberlere karşı dikkatliyim.
You're not attentive.
Konsantre olmuyorsun.
I am max - Attentive to this situation.
Bu durum üzerinde önemle duruyorum.
Why are you so attentive to me?
Niye bana bu kadar naziksiniz?
You're so attentive.
Çok naziksin.
They say blind men become very attentive by way of compensation.
Körlerin, gözlerini kaybettikten sonra, daha hassas ve dikkatli olmaya başladıkları söylenir.
Uncle Jules spoke all evening like an erudite professor while my father, a certified school examiner who played checkers so well, and threw balls so well listened to him with an attentive and even ignorant air, like a pupil.
Jules Enişte, bütün gece, bilge bir profesör edasıyla konuştu. O kadar güzel dama oynayan, taşlar fırlatan sertifikalı eğitimci babamsa onu dikkatle, cahil bir öğrenci gibi dinlemeye devam etti.
He was so attentive, he was so giving and he was such a good listener but by the 2nd and 3rd date, I thought "I wish this guy would loosen up maybe talk about himself."
O bence çok nazik biri, çok özverili ve iyi bir dinleyici ama 2. ve 3. buluşmamızdan sonra, keşke biraz daha rahat biri olsa demeye başladım. "
You were so kind and attentive.
Sen çok nazik ve kibarsın.
And that you were very attentive to whether or not I had an orgasm.
Orgazm olup olmadığıma çok dikkat ettiğini de söyledim.
" The Andover is attentive, in the day 21 of this month.
Ayın 21'inde, Andover'i arayın.
Be attentive to a bookie called Harry Wax.
Siz benimle gelin. Harry Wax adında bir bahisçi arıyoruz.
You get this throaty little catch in your voice, become all attentive.
Gırtlağından konuşuyor ve sesine özen gösteriyorsun.
Slow, gentle, attentive.
Yavaş, nazik, ilgili.
"We are sober men and true and attentive to our duty"
"Ağırbaşlı adamlarız ve işlerimizi dikkatli ve düzgün yaparız"
Attentive fellow, isn't he?
- Dikkatli biri değil mi?
And now, ladies and gentlemen, if you would... like the sunflower, turn your attentive heads.
Şimdi, bayanlar, baylar zahmet edip, ayçiçeği gibi ilginizi bana çevirirseniz...
Attentive.
- Dikkatli.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]