Bargaining traduction Turc
636 traduction parallèle
I'm bargaining right now.
Pazarlık ediyorum.
I am not in the habit of bargaining when I see something I want.
İstediğim bir şeyi gördüm mü pazarlık etmek adetinde değilim.
Mr. Panello, instead of bargaining with you for the rights of the land... I intend to make you a liberal offer, which I feel you'll instantly accept.
Bay Panello, sizinle arazi için pazarlık yapmak yerine... hemen kabul edeceğinizi sandığım cömert bir teklifte bulunmak niyetindeyim.
Because I did a little bargaining for you.
Çünkü senin için küçük bir pazarlık yaptım.
There will be no more bargaining!
Daha fazla pazarlık olmayacak!
The count de Brancovis is not bargaining with you or Marthe.
Count de Brancovis seninle ya da Marthe için pazarlık etmiyor.
They'll never know where I heard it, but if I know something... I'll be in a much better bargaining position down there.
İstihbaratımı nereden aldığımı hiçbir zaman bilmezler ama bir şeyler bilirsem pazarlık için çok daha iyi bir konumda olurum.
"There're no bargaining for friendship."
"Arkadaşlık için pazarlık olmaz."
No bargaining for friendship.
Arkadaşlık için pazarlık olmaz.
"No bargaining for friendship."
"Arkadaşlık için pazarlık olmaz."
She said, "There's no bargaining for friendship."
"Arkadaşlık için pazarlık olmaz" dedi.
They are patriots, frustrated liberals or victims of blackmail whose emotional involvement weakens their bargaining position and destroys sound business judgements.
Pek çoğu vatansever, hayal kırıklığına uğramış liberal ya da şantaj kurbanıdır. Çoğu zaman işe duygularını katarak pazarlık güçlerini zayıflatırlar ve bu da iş konusunda makul kararlar vermelerine engel olur.
To good bargaining.
İyi bir pazarlığa.
I ain't fixed for bargaining, Jesse, you know that.
Pazarlık yapacak halim yok Jesse bunu biliyorsun.
AT THIS VERY MOMENT, THEY BELIEVE ME TO BE - TO BE BARGAINING FOR YOUR SILENCE.
Şu an benim sizi susturmamı bekliyorlar.
You should have some troops, Jimmy, before you start bargaining.
Pazarlık yapmaya başlamadan önce, Jimmy, arkanda belli bir sayıda askerin olmalı.
There'll be no more bargaining.
Daha fazla pazarlık olmayacak.
Precisely what were the terms of your bargaining with Mieh Yang?
Mieh Yang'la olan pazarlığınızın şartları tam olarak neydi?
You're bargaining before you know what's for sale.
Ne satacağını bilmeden pazarlık ediyorsun.
I'm not in a very good bargaining position, am I?
Pazarlık konumum pek iyi değil, değil mi?
And if she doesn't appreciate the nobility of your conduct if she uses the beauty of your nature as a weapon for bargaining then she's obviously not worth the chivalry or the nobility.
O senin hareketinin asaletini takdir edemiyorsa mizacının güzelliğini bir pazarlık silahı olarak kullanıyorsa demek ki mertliğine ve asaletine asla değmez.
If we take Dr. Kokintz, we'll be in a better bargaining position.
Dr. Koknitz elimizde olursa daha iyi bir pazarlık şansımız olur diye düşündüm.
I know, too, that if you cannot win it by bargaining, you plan to steal it.
Gerekirse onu çalacaksın.
Now, Charles, on the other hand, drives a Ferrari... enters with a key and resorts to collective bargaining.
Charles Ferrari kullanır, anahtar kullanır ve kadınlarını bir patron gibi yönetir.
A bargaining with mist of gold
Kaybolacak tarihin altın devri
A bargaining with mist and mold
Toprağa karışacak sonunda.
A bargaining with mist and mold
Toprağa karışacak sonunda...
Mr. Fouquet has a bargaining chip with which to save his neck.
- Mr. Fouquet'i kurtarmak için küçük bir pazarlık...
And you ran after the Father Superior, bargaining.
Ve Peder Superior'un ardından kaçıyorsunuz, pazarlık yaparak.
Well, you're rather low on bargaining power, aren't you, old stick?
Pazarlık gücün az değil mi, koçum?
But my bargaining position is getting weaker every second.
Ama pazarlık durumum her geçen saniye daha da zayıflıyor!
We handle all your collective bargaining problems, labour relations.
Toplu pazarlık sorunlarınızı, işçi-işveren ilişkilerinizi çözebiliriz.
- There must have been some bargaining.
- Herhalde pazarlık yapmışlardır.
Is that what you Disruptors are bargaining for?
Pazarlık ettiğiniz şey bu mu?
Since I had only $ 9 left... I was in a poor bargaining position.
Cebimde sadece 9 Dolar kaldığından pazarlık gücüm oldukça zayıftı.
They bought gunpowder, fuse and rope and paid without bargaining.
Onlar barut, sigorta ve ip aldım ve pazarlık olmadan ödedi.
They became a bargaining chip.
Onlar birer meta oldu.
What did Gibson propose bargaining with, Lieutenant?
Gibson pazarlık için ne öneriyordu?
Funnily enough, I find myself in a very strong bargaining position.
Ne tuhaf ki pazarlık yapacak konumdayım.
Bargaining isn't... begging.
Anlaşma yaptık zorlamadın ki.
This chick, man... without the benefit of dying herself... has broken the process of death into five stages... anger, denial, bargaining, depression, and acceptance.
Bu fıstık, kendi ölümü tatmadan, ölüm sürecini beş aşamaya ayırmış. Öfke, inkar, pazarlık, depresyon, kabullenme.
Anger, Denial, Bargaining, Depression, Acceptance. "
Öfke, İnkar, Pazarlık, Depresyon, Kabullenme.'
Bargaining.
Pazarlık. Ne demiştim?
What did I say? Anger, denial, bargaining, depression, acceptance.
Öfke, inkar, pazarlık, depresyon ve kabullenme.
Bargaining!
Pazarlık.
This chick, man, without the benefit of dying herself... has broken the process of death into five stages... anger, denial, bargaining, depression, and acceptance.
Bu fıstık, kendi ölümü tatmadan, ölüm sürecini beş aşamaya ayırmış. Öfke, inkar, pazarlık, depresyon, kabullenme.
- Anger, denial, bargaining... depression, and acceptance.
Öfke, inkar, pazarlık, depresyon, kabullenme.
Sir Frederick is suggesting that the offending paragraph may be a bargaining counter.
Sör Frederick karşılık paragrafımızın tabiri caizse pazarlık kozu olmasını önerior.
What about plea bargaining?
Peki ya cezada indirim?
What I am bargaining with is what you do not have.
Pazarlığını yaptığım şey sizin elinizde yok.
Bargaining isn't my forte.
Pazarlık etmek benim harcım değil.