Barrel traduction Turc
2,857 traduction parallèle
Only the gun barrel is left.
Sadece namlusu kalmış.
The kind of deal you make when you're bent over a barrel.
Bir duvara tosladığında yapacağın türden bir anlaşma.
J, you really put me over a barrel here. I am not comfortable with your additions.
J, söylediklerini yapmaktan başka çarem yok ama eklemelerinden dolayı rahatsızım.
YOU KNOW, LEGALLY, HE COULD SELL YOU TO PIRATES FOR WHALE OIL AND A BARREL OF NUTMEG.
Biliyorsun, yasal olarak seni korsanlara balina yağı ve bir varil Hindistan cevizi için satalım.
Like shoving a screwdriver down the barrel.
Namlunun ucundan içine tornavida sokmak gibi.
It was a Mac-10, all black-like, with a big barrel.
Bir Mac-10, tamamen siyah, büyük namlulu.
You showing the world you ain't at the bottom of the barrel no more?
Artık dünyanın pisliğini çekmeyeceğinizi mi göstermeye çalışıyorsunuz?
Mm-mm. V-8 Magnum, four barrel carb with dual exhaust is not just a car.
V-8 Magnum, çift egzozlu dört varil karbüratör, sadece bir araba değildir.
Yeah, mostly it was automatic weapons, but there was a special request for a.22 with an extended barrel.
Yeah, cogunlukla otomatik silahlar, fakat uzun namlulu a.22 icin ozel bir siparis vardi.
What woman wants to stare down that barrel before coffee?
Hangi kadın kahveden önce bir fıçıyla uğraşmak ister?
I took my exams out of the barrel of a gun.
Sınav da dağılmıştım ben.
They have us over a barrel.
- Evet, bizi çok zor duruma sokmuşlardı.
Right underneath the dancer, or at the barrel of a dancing Cannon.
Dansçının altına veya bir topun ağzına.
A lot you know, you overstuffed barrel of bolts.
Seni çok bilmiş, civata fıçısı..
This time the corridor was built in a huge barrel and spun.
Bu kez koridor, döndürülen dev bir borunun içine inşa edilmiştir.
She sounds like a barrel of laughs.
Kulağa çok ezikçe geliyor.
Ladies and gentlemen, a papier-mâché musical box in the shape of a barrel organ.
Hanımlar ve beyler, kağıt hamurundan mamül laterna şeklinde bir müzik kutusu.
But I need to see down your barrel.
Ama namlunun içini görmem gerek.
It's often that people are shot in the gut and dumped in a barrel?
İnsanların vurulması ve varilin içine atılması çok mu oluyor?
Didn't count on the dead Texan in the wine barrel, but my fish the first night was delicious.
Şarap varilini içinde bulduğumuz ölü Texan'ı saymazsak fakat ilk gecedeki balığım mükemmeldi.
I think that you should be on the other side of that barrel.
Bence tüfeğin diğer tarafında olmalıydın. Ne bu, tehdit mi?
Jacob Hale has scraped the bottom of the barrel to fund Charming Heights, and he's dumping the sludge in your backyard.
Jacob Hale, Charming Heights'a yatırımcı bulabilmek için iyice dibe battı ve şimdi de pisliğini arka bahçenize atıyor.
Like shooting nerds in a barrel.
Tereyağından inek çeker gibi.
Mr. DiNozzo's fingerprints were only on the barrel of the bottle, not on the neck, where you would grip it if you were gonna use it as a weapon.
Bay DiNozzo'nun parmak izleri sadece şişenin gövde kısmında, yani şişenin boyun kısmında değil ki eğer şişeyi sıkıca kavrayıp silah olarak kullanmak istersen boyun kısmından tutmalısın.
So, here's a quick reminder of a film we made a couple of seasons ago, when we tried to replicate the famous car barrel roll from the Bond film, The Man with the Golden Gun.
Birkaç sezon önce Bond filmi Altın Silahlı Adam filmindeki meşhur havada takla atan araba sahnesini tekrar yapmaya çalıştıgımızda olanları hatırlatan kısa bir film.
Each one you buy is a bullet in the barrel of your best guy's gun.
Aldığınız her tahvil, askerlerinizin namlusunda bir mermidir.
Each one you buy is a bullet in the barrel of your best guy's gun.
Her biriniz, askerlerinizin namlusunda bir mermisiniz.
It's hard to think with this double-barrel in my face.
Suratımda çifte namlu varken düşünmek çok zor oluyor.
Man look, you got me over a barrel here, allright?
Bak, beni köşeye sıkıştırdın tamam mı?
Not only that, I sold it for five dollars on the barrel.
Ayrıca galonunu 5 dolara sattım.
Center line, barrel, armed.
Orta taret, dolu.
Port barrel.
İskele tarafı.
What are the attachments mounted on the barrel?
Namluya tutturulan şu şeylerin adı neydi?
My mother bought the whole act lock, stock and barrel.
Annem bütün malzemeleri ondan satın aldı.
We give them the barrel : hello, goodbye. And that's it.
Onları fıçıyı verir, merhaba hadi hoşçakalın deyip geliriz.
What's in the barrel?
Fıçıda ne var?
"Your Majesty, I have the pleasure of informing you " that the barrel has reached British soil.
"Majesteleri, iksirin Britanya topraklarına ulaştığını söylemekten onur duyarım."
Let's hide the barrel.
Fıçıyı saklasak iyi olur.
So the best place to hide a barrel?
Bir orman. Peki ya bir fıçıyı saklayileceğiniz en iyi yer...?
We only want to hide this barrel with yours.
Biz sadece bu fıçıyı seninkilerin yanına koymak istiyoruz.
Is the barrel safe?
Fıçıyı güvenli bir yere koydunuz mu?
Illegal Gauls with a secret weapon in a barrel?
Kaçak Galyalıların fıçılarında gizli silahları mı varmış ne?
We need to find the barrel.
Fıçıyı bulsak yeter.
So the best place to hide a barrel would be...
Peki, bir fıçıyı saklayabileceğiniz en iyi yer de...
Search every cellar of every inn in Londinium and confiscate every barrel!
Londra'da ne kadar han varsa hepsinin kilerlerini didik didik arayın ve bulduğunuz her fıçıyı toplayın.
Find that barrel!
Fıçıyı bulun!
Otherwise, mark the barrel and move on to the next.
Bir şey yoksa, fıçıyı işaretleyin ve diğerine geçin.
The Romans seized the barrel of magic potion!
Romalılar, sihirli iksirin olduğu fıçıyı ele geçirdi!
No, it's my barrel.
Hayır, o benim fıçım!
Looking for a barrel.
Bir fıçı arıyorum.
Like shooting fish in a barrel.
Fıçıdaki balığı vurmaya benziyor.