English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ B ] / Blank

Blank traduction Turc

2,931 traduction parallèle
And I keep saying like, point blank, like I'm not gonna do it!
Sürekli açık açık o işi yapmayacağımı söyleyip duruyordum zaten.
Because my mind's a perfect blank.
Çünkü kafamın içi bomboş.
I've been haunted by these blank faces, now I understand.
Bu boş yüzler aklımdan çıkmadı. Şimdi anlıyorum.
Given the powder burns, Mr Delory was shot point blank.
Cildindeki barut izine bakarsak, Bay Delory çok yakından vurulmuş.
Mr Delory was shot point blank. Ruling out a stray bullet.
Serseri kurşun değil yani.
Yeah, that's what Paul is to me... a blank.
Evet, işte benim için Paul bu... Bir boşluk.
When you met with him today, you tried to give him this blank bill of lading.
Bugün onunla buluştuğunda ona bu boş yük senedini vermeye çalıştın.
Well, the blank bill of lading was actually tied to a cargo container scheduled to depart for Hong Kong tomorrow.
Yük senedi, yarın Hong Kong'a giden kargo konteynırına bağlı.
It's a blank message with an attachment... this Chinese dragon.
Eki olan boş bir mesaj. Çin ejderhası.
Are you seriously drawing a blank after two generic adjectives?
Sahiden de iki tane genel sıfattan sonra tıkanıyor musun?
But right now I'm kinda drawing a blank.
Ama şu anda aklıma hiçbiri gelmiyor.
But don't think of me as "TV's blank Chase."
Ama benim boş bir televizyon boşluğu sanma
Feel free to let your minds go blank.
Beyninizi boşaltmaktan çekinmeyin.
Then the slate between us is blank.
Böylelikle beyaz bir sayfa açabiliriz.
Volvo refuses point blank to put it into production.
Volvo bu aracı üretime geçirmeyi reddediyor.
Let me just turn to the blank pages which should be -
Boş sayfalara bir bakayım.
Just replace the computer's hard drive with a blank one when Ellie's not looking.
Ellie yokken bilgisayarın hard diskini boş bir tane ile değiştir.
Listen, man, I got to the place and my mind went blank.
Dinle dostum, mekana gittim sonra beynim durdu.
Don't look away and try to keep your mind blank.
Yüzünü yana çevirme ve zihnini boş tutmaya çalış.
What, for a blank canvas?
Ne için, düz bir branda bezi için mi?
Oh, I'm just gonna do the first blank open page.
Şöyle ilk boş sayfaya attıracağım.
Phew! I'm sorry, I'm drawing a blank.
Kusura bakma, hatırlayamadım.
Replace the computer's hard drive with a blank one when Ellie's not looking.
Ellie'nin bakmadığı bir anda hard diski çıkarıp boş bir tane tak.
My mind's a complete blank.
Kal geldi.
Your mind's blank?
Sana mı kal geldi?
I remember having drinks by the pool, and then everything after that is a complete blank.
Havuz kenarında içki içiyorduk, sonrasını hiç hatırlamıyorum.
I left it blank, and now I can't remember what you're absolutely amazing and fantastic at.
Boş bırakmışım ve şimdi de neyde olduğunu hatırlayamıyorum.
As therapists, we have to be blank slates, sounding boards.
Terapistler olarak, yeni bir başlangıç, yeni bir fikir olmalıyız.
And I know where it's going, Sarah, and I'm not gonna end up sitting in a hospital again, watching you stare at a blank wall.
Yine aynı şey olacak, Sarah. Yine bir hasta yatağında sen duvara boş boş bakarak yatarken yanında olmayacağım.
All right, here is a prescription for your cold sores, and here's a blank one for the weekend.
Pekala, işte uçukların için reçete ve bu da hafta sonu için boş bir tane.
Um, actually, my mind has just gone blank.
Aslında kafam tamamen boş.
These are blank identities.
Bunlar özel kimlikler. Çok nadir ve temizler.
Company thinks he's bidding on blank checks.
Şirketi, açıktan para aldığını düşünüyor.
All blank.
- Hepsi yazısız.
She never cried again and she would have a blank look on her face.
Bir daha hiç ağlamadı ve suratında boş bir bakış takındı.
Jacob was killed by a single shot to the heart fired at point-blank range.
Yani, onun kolyesi sende ise, ona çok yakın olmalısın?
Did you get anywhere with the newspaper, sir? I spoke to the paper's editor who point blank refused to reveal his source.
Ona yakın herkesin, onu sevmiş olan herkesin sapasağlam bir alibisi olduğunu hatırlatmaya bile gerek yok.
You got me a blank sheet of paper?
Bana boş bir sayfa mı getirdin?
I'm drawing a blank here.
Anımsayamıyorum.
And you're aware that you've just given her a blank check to go have sex?
Ona gidip seks yapması için açık çek verdiğinin farkında mısın?
You can just leave that blank.
Yazmanıza gerek yok.
Hey, Drew... a Blank.
Selam, Drew.
My mind was totally blank...
Kafamın içi bomboştu...
Whoa! It's blank.
Boşluk.
It's blank for, like, 15 minutes, man.
15 dakikalık bir boşluk var.
It's blank.
Bomboş.
They look like blank cds.
Boş CD gibi görünüyorlar.
- I'm telling you, blank slate.
Sana söylüyorum, hiçbir şey.
Blank credit cards.
Silinmiş kredi kartları.
It's just a blank.
Hiçbir şey hatırlamıyorum.
"double" blank.
İlk harfi "D".

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]