Boots traduction Turc
5,480 traduction parallèle
- Pissing on your boots?
- Botlarınıza mı işiyorsunuz?
The enemy will shake in their boots.
Düşman, korkudan altına yapacak.
Cause of the boots, huh?
Botlardan dolayı mı?
Your boots are good quality leather, but have been resoled more than once.
Çizmelerin kaliteli deriden ancak birden çok pençe yapılmış.
But if these aren't gone by the time I get back. No boots.
Döndüğüm de tabağın temiz olmazsa sana ayakkabı yok.
Look, they're just like mile-boots...
Bak bunlar koşu ayakkabıları gibi..
Anymore of that and you get no boots, alright?
Böyle yaparsan hiç ayakkabı alamazsın tamam mı?
He used to carry this silly little duffle bag... With a pair of boots in it, in case the team where a man down.
Yanında, içinde krampon olan aptal bir spor çantası taşırdı oyunculardan biri sakatlanırsa oyuna girmek için.
Not know how much time I have left but if I die, I will die with boots.
Ne kadar zamanım kaldı, bilemiyorum ama öleceksem havalı öleceğim.
Now, Patterson is a newspaperman to his boots.
Patterson çok sağlam bir gazeteci.
He did "kinky boots," the whole viral marketing campaign.
Viral pazar kampanyasında "seksi botlar" ı o yaptı.
Boots, you in the four, and Charlie, you're in the five.
Sen ilk dörtte ve Charlie, sen ilk beştesin.
And I didn't even know about it in college because all she did was dance on the quad in rain boots and a bikini and, like, juggle knives, and then one day, she got really sick.
Bunu üniversite de bile bilmiyordum çünkü herkesin önünde bikini, çizmeler ve bıçaklarlarla, dans ederdi ve bir gün sonra hasta oldu.
You've been licking Tywin Lannister's boots so long, - it's a wonder your tongue's not black.
O kadar uzun zamandır Tywin Lannister'ın ayağını yalıyorsun ki dilinin kararmaması mucize.
Must have been shaking in their boots.
Tir tir titremişlerdir kesin. Hiç ateş ettiğin oldu mu?
- Are you wearing combat boots? - Yeah.
- Postal mı giyeceksin?
Officer's boots.
Memur ayakkabıları.
Okay, big country, we're gonna move on Before you go boots-to-chest on my boy here.
Pekala, koca ülke, oğlumun göğsünü tekmelemeden önce buradan gidiyoruz.
We're in short supply of military boots.
Askeri bot tedariği konusunda malzeme sıkıntımız var.
He's asked me for a list of leather manufacturers for military boots.
Askeri botlar için deri üreticilerinin bir listesini istedi benden.
Your boots come highly recommended, Mr Pratt.
Botlarınız şiddetle öneriliyor Bay Pratt.
I couldn't put on patent leather every morning knowing George was lacing his boots at the same time.
George'un bot bağladığını bilirken her sabah rugan ayakkabı giyemem.
I can do better than boots and breeches.
Bot ve dizliklerden daha iyisini yapabilirim.
I'm not yet ready to hang up my boots.
Unumu eleyip eleğimi asmaya hazır değilim.
And the worst of it is, the story is leaking faster than your damn boots!
En kötüsü de hikayen botlarından daha çok sızdırıyor!
Young men sent to the front with boots like these.
Genç adamlar savaşa böyle botlarla gönderildi.
I used the supplier that Selfridge himself recommended... for military boots.
Ben Selfridge'in bizzat önerdiği tedarikçiyi kullandım askeri botlar için.
Do you believe Mr Selfridge is responsible for the boots? !
- Bay Selfridge'in botların sorumlusu olduğunu mu düşünüyorsun?
There are Selfridge's men fighting in France with shoddy boots on their feet and the blame has been laid at my door.
Selfridge çalışanları Fransa'da savaşıyor ayaklarında dandik botlarla ve suç bana atıldı.
My brother, my fiancée, and the thought of them with boots which let in the mud...
Erkek kardeşim, nişanlım ve hepsinin botları çamurla doluyor.
I am sure that shoddy boots are merely the tip of the iceberg.
Eminim o dandik botlar buz dağının sadece görünen yüzüdür.
You need a new pair of boots.
Yeni bir çift bot lazım sana.
Cool boots.
Güzel çizmeler.
Military boots, snarky attitude, lightly flushed cheek, and a... and a natural lip.
Asker çizmeler, iğneleyeci tavırlar, hafif kızarmış yanaklar, ve... ve doğal dudaklar.
Tell Mayer to bring me my uniform and boots, please.
Mayer'e üniformamı ve ayakkabılarımı getirmesini söyle lütfen.
You are wearing my boots.
Benim botlarımı giyiyorsun.
- Those are my boots.
Bunlar benim botlarım.
Them make some good winter boots.
Kışın soğuktan iyi koruyorlar.
They're my boots now, Tahir.
Botlar artık benim, Tahir.
They're my boots now.
Artık onlar benim.
Then make him smell leather boots.
O zaman ona ayakkabı koklatalım.
My favorite boots.
En sevdiğim çizmelerim.
Look for hands in pockets, combat boots.
Eli cebinde gezenlere ve asker botu giyenlere dikkat edin.
My boots is drying on the porch.
Botlarım verandada kuruyordu.
Little Thumb's seven-league boots, Cinderella's glass slipper...
Parmak Çocuğun botları, Kül Kedisi'nin camdan pabuçları...
Short of calling a truce with the cartels or putting more boots on the ground, I don't know how you're going to do that.
Uyuşturucu satanlarla aranızda ateşkes ilan etmek, ya da daha çok baskın düzenlemek dışında bunu nasıl yapabilirsiniz bilmiyorum.
I've held her boots, hair from her brush.
Botlarını aldım, tarağından saçını çektim.
You pack your wader boots? What?
- Çizmelerini de aldın mı yanına?
I shined boots all day for that?
Bunun için mi tüm ayakkabıları parlattım?
But keep the boots.
yerinde tut.
You're so lucky that I brought your boots aren't ya?
Botlarını buraya getirdiğim için çok şanslısın ha?