Bow tie traduction Turc
365 traduction parallèle
He has a tweed jacket and a bow tie.
Yün kumaştan bir ceketi ve papyonu var.
- You still have trouble with your bow tie.
- Hala fiyongunu yapamıyorsun.
Blue suit, bow tie.
Mavi takım, papyon.
What a ghastly bow tie!
Ne korkunç bir papyon!
With a bow tie, a fancy hat and no nerve to hold a gun?
Papyonlu, süslü şapkalı ve silah çekecek yüreği olmayan bir adam mı?
Bow tie.
Papyon.
Can't you help me? My bow tie...
Sizinkini ödünç alabilir miyim?
King bow tie shit? You don't run things around here.
Burayı sen yönetmiyorsun, Beni de yönetmiyorsun.
Well, I'm going to prepare... your little bow tie!
Darağacını kendim hazırlayacağım!
Little geezer with a bow tie.
Tuhaf bir adam.
And the guy with the bow tie, that's Jimmy.
Papyonlu olan var ya? O da Jimmy.
Blue Book said 66 but the salesman was wearing a bow tie and I was in a hurry.
Piyasa değeri 6600'müş ama galerici papyon takıyordu ve acelem vardı.
The guy in the goofy bow tie.
Şu aptal papyonlu adam.
- The guy in the bow tie.
- Papyonlu adam
Oh, God, he was just hanging there through the window in his bow tie!
Oh, Tanrım, sadece pencereden dışarı bakıyordu!
Put on your wash-and-wear suit, cllp-on bow tie, have your landlady tie your shoes for you, then you show up at the church.
Buruşmayan giysini giy, papyonunu tak, bayan ev sahibi pabuçlarını bağlasın, sonra kilisede boy göster.
This is a real bow tie, though - I tied it myself.
Bu gerçek papyon, kendim bağladım hem de.
Beck, known infamously as the Bow Tie Killer, was recaptured this afternoon and is now on his way back to federal prison.
Papyonlu katil olarak tanınan Beck Non, sonunda bu öğleden sonra... Hey, neden herkes üzerime geliyor, ha?
Dear Bow Tie Killer, how's prison?
Sevgili papyonlu katil, hapishane nasıl?
I'm still wearing a bow tie so I can look just like you.
Hala bir papyon takıyorum. Böylece sana benzeyebiliyorum.
If it isn't our model prisoner, looking so pretty today in his little bow tie!
Bu bizim örnek mahkumumuz mu yoksa? Küçük papyonuyla bugün ne kadar da sevimli görünüyor.
He does look presentable in that bow tie.
Papyonuyla çok hoş duruyor aslında.
Look at this, he tied his bow tie.
Şuraya bak, kıravatını takmış.
A man is not a gentleman... unless he knows how to mix a proper martini... and tie a proper bow tie.
Bir adam martini yapmayı ve doğru düzgün papyon bağlamayı bilmiyorsa ona beyefendi denemez.
Maybe you could get yourself a little bow tie flea collar.
Belki kendine bir tane papyon şeklinde bir pire tasması almalısın.
Bet your bow tie I'm right, dummy.
Papyonuna bahse gir, kukla.
Anyway, all I got left is my bow tie, which you have to do for me anyway... so, technically, I'm waiting for you.
Neyse, geriye bir tek senin bağlayacağın papyonum kaldı. Yani, teknik olarak ; ben seni bekliyorum.
We'll just get you a bow tie, and then you can be one of those blackjack dealers.
Sana bir tane de papyon alalım o zaman şu 21'de kartları dağıtanlardan biri olabilirsin.
- Hey, from Louie. I got another bow tie.
- Hey, Louie.'den Bir tane daha papyonum oldu.
Guitar, bow tie, and fruit bowl.
- "Gitar, papyon ve meyve kasesi".
There's the bow tie... Good. But, where is the fruit bowl?
Burada bir papyon var ama meyve kasesi nerede?
This doll is much funnier. Look, it has a bow tie and a cute little hat.
Bu çok daha komik Bak, başını öne eğerek selam veriyor ve çok cici bir şapkası var.
If you get in trouble, there's a switch that makes the bow tie spin.
Espriler iç cebinde. Başın belaya girerse, papyonu döndürmek için bir düğme var.
Where's your bow tie?
Yatağının üzerinde duruyordu.
They have left his bow tie.
Çok kötü gözüküyordu. Geriye sadece kravatı kaldı.
And by the way, the collar goes over the bow tie.
Ve bu arada, gömleğinin yakası papyonun üstüne çıkıyor.
Well, your bow tie is just darling.
Papyonun da çok çekiciymiş.
She drew a picture, like a bow tie.
Farların resmini çizmiş. Papyona benziyor.
Look, a bow tie.
Bak, ok kravat.
All I could make out was that he was wearing a red bow tie.
Sadece kırmızı bir papyonu olduğunu gördüm.
He was just wearing a red bow tie.
Kırmızı bir papyonu vardı.
It's got nothing to do with an apparition in a red bow tie.
Kırmızı papyonlu hayaletle ilgisi yok.
This isn't even a real bow tie.
Bu papyon bile gerçek değil.
Nunziatina, let me tie a bow in your hair.
- Nunziatina, gel annen sana kurdeleni taksın! - İstemiyorum!
Then keep it around your neck and tie a bow.
O zaman, şunu boynuna dolayıp düğüm at.
Do you tie it in a ribbon Do you tie it in a bow
Kurdeleyle mi bağlarsın Fiyonk mu yaparsın
Tee-legged, tie-legged, bow-legged Niles!
Te bacaklı, fiyonk ayaklı, çarpık bacaklı Niles!
And direct from Australia, The Boomerang Bow-Tie!
Ve doğrudan Avustralya'dan, Boomerang papyon!
If you rummaged in garbage heaps, you'd have a nicer bow-tie.
Eğer çöp yığınını alt-üst edecekseniz, daha uygun bir kravat lazım size.
You look so sexy in that bow tie.
O kravatla çok hoş gözüküyorsun.
There's the bow-tie lights, like Patty Valentine described. - I'm not so sure about that.
- İşte Patty Valentine'ın anlattığı gibi kelebek şeklinde farlar.
tied 64
ties 35
tier 25
tienne 28
tied up 61
tie me up 20
tie it off 25
tie him 19
tie her up 32
tie him up 103
ties 35
tier 25
tienne 28
tied up 61
tie me up 20
tie it off 25
tie him 19
tie her up 32
tie him up 103