Bring it traduction Turc
16,669 traduction parallèle
Bring it on!
Yolla gelsin!
Wrestling took everything from you, maybe it can bring it all back.
Güreş her şeyi elinden aldı, belki sana bunları geri getirebilir de.
We found her bag at Goggins'place, presumably soaked in this musk in an attempt to bring it back.
Goggins'in evinde çantasını bulduk. Muhtemelen hayvanı geri getirmek amacıyla şu misk'le ıslatılmış.
How did it get in Miss Haleton's apartment, if you didn't bring it with you?
Siz götürmediyseniz nasıI Bayan Haleton'ın dairesine nasıI gelmiş olabilir?
Because we can calculate launch and landing... but without this conversion the capsule stays in orbit, we can't bring it back home.
Fırlatma ve inişi hesaplayabiliyoruz... ancak bu dönüştürme olmazsa... kapsül yörüngede kalır ve geri getiremeyiz.
I'll buy one and bring it to you when we both get out.
İkimizin de cezası bittiği zaman bir tane alacağım ve size getireceğim.
Bring it to me.
Getir şunu.
Bring it here, fling it on this table, and we shall sing out our joy!
Buraya getirip masaya fırlatın ve sevincimizi şarkılarla kutlayalım!
If I bring it back, I'll be giving the Hidden One what he wants.
Eğer onu geri götürürsem, Saklı Olan'a istediğini vermiş olurum.
Bring it to the operating theater in two hours.
İki saat içinde onu ameliyathaneye getir.
I won't bring it up again.
Bir daha konusunu açmam.
I'm not--it's not your fault, but it's--you bring it up right when we're trying to plan an engagement party, and so I'm left to think, "how can I marry Felicity if there's this lie between us?"
Hayır, senin suçun değil elbette ama düğün hazırlıkları yaparken bu konuyu açınca aramızda bir yalan varken nasıl Felicity'le evlenebilirim diye düşündüm.
Feels like as good a time as any to bring it back.
- Geri getirmenin tam sırası gibime geldi.
There's... Something in my left pouch. Will you bring it to me?
Sağ cebimde bir şey var onu, getirir misin?
I'm going to bring it to us.
Cehennemi bizzat buraya getireceğim.
I'm going to bring it to us.
Cehennemi buraya getireceğim. Çeviri :
Shelby's already off work, so I'll just grab the ring and we can bring it back before they close.
Shelby'nin mesaisi bitti şimdi yüzüğü alacağım ve mağazayı kapatmalarından önce onu iade edebiliriz.
Bring it back alive.
Canlı olarak geri getirin.
Text me a list of what you need and I'll bring it back for you.
Yapılacakların listesini bana yolla senin için yapalım.
Bring it up with my office.
Ofisime gidelim.
And it would be in Mr. Grote's best interest for you to recuse yourselves so he can bring in a legal team with more expertise.
Ve sizin davadan çekilmeniz Bay Groote için en iyisi olacak. Böylelikle daha uzman olan yasal bir takım yardımcı olabilir.
How fortunate it was for all of us that I was able to find you and bring you home.
Seni bulup eve geri getirebilmem hepimiz için büyük şans oldu.
It looks as if it was your sister who stole the tigress musk and dosed Dr Lorenz's handkerchief with it, in the hope that it would bring the animal to him.
Dişi kaplan misk kokusunu çalanın ve onu Dr. Lorenz'in mendiliyle kapatanın kardeşiniz olduğu görünüyor. Hayvanın ona saldırmasını umarak.
I thought that I could bring back the Hydra and guide it the same way Stephanie commanded that horse.
Hydra'nın tanrısını geri getirip kontrol edebileceğimi sandım. Stephanie'nin o atı kontrol ettiği gibi.
I'm gonna bring you in for it.
Seni sorgulamak üzere götüreceğim.
We attack him, it's only gonna bring more trouble down on us.
Ona saldırırsak başımıza daha çok iş açılır.
It's our last shot before we strap Glenn to the Atlas and pray we can bring him back down.
Glenn'i, Atlas'la fırlatıp sağ salim dönmesini... ummadan önceki son görevimiz.
I may bring them by, if it's all the same to you.
Senin için de sakıncası yoksa kızları getireyim.
If you try to blow it open with gunpowder, you'll bring down the roof.
Barutla açmak için patlatmayı denerseniz, çatıyı çökertirsiniz.
"Bring the fattened calf and kill it."
" En besili danayı getirip kesin.
Worth it to bring you joy.
Seni mutlu etmek için değer.
It's not safe to bring me along.
Beni yanınızda götürmeniz güvenli değil.
It'll bring your body temperature down to a level that would kill a normal human being.
Bu, vücut sıcaklığını normal bir insan için öldürücü olacak seviyeye düşürecek.
It's gonna bring the inflammation down.
İltihabı azaltacak.
- But do you think it's a good idea when you're fighting crime to bring a date?
- Peki, gerçekten de... uçla savaşırken birini randevuya getirmenin iyi bir fikir olduğunu düşünüyor musun?
All jokes aside, like you said, what I do bring to the team is my mind, and there's a lot on it.
Şaka bir yana, dediğin gibi takıma kattığım şey aklımdır ve o konuda bende bolca var.
It's enough to bring the house down.
Binayı yıkacaklar resmen.
And, listen, it's the only way to bring him down.
Ve Darhk'ı alaşağı etmenin tek yolu bu.
Then bring him to justice, but do it the right way.
O zaman onu adalete teslim et. Fakat doğru bir şekilde yap.
Laurel's gone, and finding Andy and whatever you're gonna do to him, it's not gonna bring her back, but if she were here, she'd tell you the same thing that I'm gonna tell you.
Andy'i bulduktan sonra ona ne yaparsan yap geri gelmeyecek. Laurel öldü. Ama şu an burada olsaydı sana benim söyleyeceklerimin aynısını söylerdi.
If there was a way, if there was any way to bring her back, I would find it, and I would do it...
Öyle bir şey olsaydı, onu geri getirmek mümkün olsaydı her şeyi yapardım.
God, it would've been real easy to bring a gun in here.
Buraya kolayca silah sokulabilir be.
( lively electronic music plays ) PETER : All right, bring it up the court, and corner three!
Pekâlâ, topu sahanın köşesine taşı ;
Yeah, ruminating on it's not gonna bring her back, all right, G'win?
Bunları düşünmek onu geri getirmeyecek G'win?
According to our customs, it's always the elders that bring marriage proposals.
Geleneklerimizde bunu büyüklerle yaparız.
Coulson used it to bring me back after Quinn shot me.
Coulson, Quinn beni vurduktan sonra geri getirmek için kullanmıştı.
but I can't bring myself to do it.
Amirim sana güvenmemi söyledi. Ama güvenemiyorum.
Debs, I know that you think that keeping it will bring Derek back, but if he left you like this, then he doesn't deserve you, and there will be other guys that you will love- -
- Debs çocuğu aldırmamanın Derek'i geri getireceğini düşünüyorsun ama seni böyle bırakıp gittiyse seni hak etmiyor demektir.
It's like Bring Your Daughter to Work Day.
Kızını İşe Getir Günü gibi oldu.
So bring it in here.
Buraya getirin işte.
We have to bring the troll back, it should have been fed hours ago.
Trolü geri götürmeliyiz. Saatler önce beslenmesi lazımdı.
bring it on 469
bring it up 72
bring it home 60
bring it to me 68
bring it in 351
bring it here 88
bring it down 74
bring it out 20
bring it back 84
bring it over 24
bring it up 72
bring it home 60
bring it to me 68
bring it in 351
bring it here 88
bring it down 74
bring it out 20
bring it back 84
bring it over 24
bring it over here 26
bring it in here 22
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
bring it in here 22
it's fine 7136
it is 11007
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
item 93
it's been so long 173
it's cold 680
it is good 116
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
itchy 49
itis 22
it's me 10254
italy 247
italian 217
it was 5878
it's all right 8832
itch 25
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322
it's all right 8832
itch 25
it's not 5855
itself 24
it's about damn time 34
items 25
it's a boy 347
it's cool 1584
it's me again 322