Bring me up to speed traduction Turc
73 traduction parallèle
- Bring me up to speed.
- Durumu açıkla bana.
By all means, bring me up to speed.
Tabii. Hadi, çabuk anlatın.
You're gonna have to bring me up to speed.
Sana yetişmeme izin ver.
Bring me up to speed. What's our plan?
Tamam, bana görevi anlatın.
- Bring me up to speed.
- Beni bilgilendir.
- Sid, bring me up to speed.
- Biri, bana hızlıca anlatsın.
- Thank you. Bring me up to speed.
Pekâlâ, son bilgileri verin.
- I'll be all right. Just bring me up to speed. Sure.
Sadece bana son bilgileri ver.
- Who can bring me up to speed? - [Together] Me! Me!
Bana gelişmeleri kim anlatacak?
Oh, well, I'll join you, and you can bring me up to speed.
Tamam, eğer hastadan bahsedersiniz, size katılırım.
You want to bring me up to speed?
İşimi hızlandırmak ister miydin?
Okay, bring me up to speed here, boys.
Tamam, hadi biraz hızlanalım, çocuklar.
Bring me up to speed.
Hayallerimi süsleyen şeyi yapıyorsun.
Bring me up to speed.
Hızlıca anlat.
Bring me up to speed on Tuco Salamanca.
Tuco Salamanca konusunda bilgi ver bana.
All right. You'd better bring me up to speed.
Tamam, beni bilgilendirsen iyi olacak.
I'll give toni a call and she'll bring me up to speed.
Toniyi arayayım, Baha şu anki durumu anlatsın.
So you gonna bring me up to speed?
Beni de bilgilendirecek misin?
Why don't you just bring me up to speed all at once?
Neden, her şeyi bana bir çırpıda anlatmıyorsunuz?
Anyway, why don't you bring me up to speed on the relevant details?
O halde neden beni ayrıntılar hakkında bilgilendirmiyorsunuz?
Blake, I need you to bring me up to speed.
Blake, beni bilgilendirip harekete geçirmen lazım.
Bring me up to speed.
Harekete geçmeliyiz.
Bring me up to speed.
- Bilgilendirin beni de.
Bring me up to speed.
- Durum hakkında beni bilgilendirsene.
Bring me up to speed on the case.
Bana davanın nasıl gittiğinden bahset.
Could you bring me up to speed?
Beni biraz hızlandırabilir misiniz?
Okay. Bring me up to speed.
Tamam, durum nedir bilgi ver.
Let me bring you up to speed.
Size bilgi vereyim.
Let me bring you up to speed.
Size hızla hatırlatayım.
Let me bring you up to speed on this.
Bu konuda size bilgi vereyim.
STEVEN : Let me bring you up to speed. It's not safe in here, either.
Haberin olsun, burası da pek güvenli sayılmaz.
Let me bring you up to speed.
Söyleyeceklerimi dinle.
Let me bring you up to speed.
- Sana şu ana kadar yaşananları anlatayım.
Over the course of the next few weeks, if you allow me, I will bring you up to speed on an incredible array of issues, the most important of which, in my opinion, Mexico.
Eğer müsaade edersen,... inanılmaz neticeler almanı hızlandırabilirim... en önemlisi, bence, Meksika işi.
Let me bring you up to speed.
Sana biraz bilgi vereyim.
Okay, so let me bring you up to speed on the group.
Pekala, sana grubu sunuyum.
Well, let me bring you up to speed.
Öyleyse senin için işleri biraz hızlandırayım.
Can you bring Kayla up to speed to liaison with me at the desk?
Bunu hızlandırmak için Kayla'yı odama gönderebilir misin? Bunu ben hallederim.
Let me bring you up to speed. [Crying]
Sana getireyim sonu
Yeah, solid question and I'm going to bring you up to speed, but first, would you mind coming back in and catching me doing some inverted sit-ups or perhaps lifting a large anvil over my head?
Sağlam bir soru. Seni bu konu hakkında bilgilendireceğim. Ama...
Okay. Let me bring you up to speed on what we've ruled out so far.
Size şu ana kadar elediklerimizi söyleyeyim.
Now, let me bring you up to speed.
Şimdi, bize yetişmeniz için olayları anlatayım.
Yeah, well, I do, so let me bring you up to speed.
Peki, o zaman, ben de var, izin verin sizi biraz hızlandırayım.
Let me bring you up to speed.
Sizi bilgilendireyim.
- Let me bring you up to speed.
- Hemen bizimkileri söyleyeyim sana.
Let me bring you up to speed on your family.
Ailen hakkında hızlıca birkaç şey söyleyeyim.
You want to bring me up to speed?
- Detayları anlatsana. - Evet.
Follow me and I can bring you up to speed.
Beni takip ederseniz size durumunu açıklayabilirim.
Let me bring you up to speed.
Durun sizi aydınlatayım.
- Well, let me bring you up to speed.
- İzin ver de seni bilgilendireyim.
He wants me to bring you up to speed on a few things.
Sana bazı şeylerden bahsetmemi istedi.