Broad daylight traduction Turc
763 traduction parallèle
Car chasing another down the street, broad daylight.
Onlarla dolu bir araba bir diğerini gün ortasında kovalamış.
You don't mean we're going ashore without any passports in broad daylight?
Güpegündüz pasaportumuz olmadan kıyıya çıkacağımızı söyleme sakın.
In broad daylight!
Güpegündüz!
What this amounts to is a surprise attack in broad daylight... in open country where the Japs would probably expect something.
Japonların her an bir saldırıyı beklediği bu boş topraklarda onlara, Gündüz saldırıp şaşırtmanın da bir bedeli olacak..
She left no note, didn't even pack a bag, no explanation, she just started to walk to the village from our house in broad daylight and simply vanished from the face of the Earth.
Hiçbir not bırakmamış, çanta bile hazırlamamış, bir açıklama yok, güpegündüz evimizden köye kadar yürümeğe başlamış ve yeryüzünden yok olup gitmiş.
We could operate in broad daylight.
Güpegündüz operasyon yapıyorduk.
- In broad daylight?
- Güpegündüz mü?
Yes, it must have been broad daylight when it happened.
Evet, bu güpegündüz gerçekleşmiş olmalı.
Well, you said yourself that if anything did happen, it must have happened in broad daylight.
Kendin söylemiştin, eğer bir şey olduysa güpegündüz olmalı.
Yes, you'd like us to drive away from here in broad daylight, right?
Evet, bizi güpegündüz buradan postalamak istiyorsun, öyle mi?
And in broad daylight too.
Hem de güpegündüz.
He won't expose himself in broad daylight.
Gündüz ortaya çıkmayacak.
In broad daylight?
Güpegündüz mü?
We've gotta leave in broad daylight.
Gündüz gitmemiz gerekecek.
Remember when a decent woman couldn't walk down the street in broad daylight?
Ahlaklı kadınların gündüz vakti sokaklarda gezemediği günleri unuttunuz mu?
Doesn't figure that Wheeler'll show up in broad daylight.
Muhtemelen gündüzleri Wheeler ortalıkta gözükmez.
I can't do it in the broad daylight.
Gündüz gözüyle bu işi yapamayabilirim.
They cut out the glass in broad daylight.
Güpegündüz camı kesmişlerdi.
AT 70 MILES AN HOUR IN THE HEART OF LONDON IN BROAD DAYLIGHT.
Gündüz vakti Londra'nın göbeğinden 120 kilometre hızla kaçış.
BUT IN BROAD DAYLIGHT?
Güpegündüz mü?
In broad daylight?
Bu saatte mi?
If I'm right, they'll sail into Washington in broad daylight and expect us to capitulate when they land.
Güpegündüz Washington'a doğru gelecekler ve indiklerinde teslim olmamızı bekliyorlar.
Well, this is the first time they've struck in broad daylight.
İlk defa güpegündüz saldırdılar.
In broad daylight, they'll spot him.
- Günün ilik ışıklarıyla hemen yakalanır.
This one was captured in broad daylight at the Sans Souci Canasta club.
Şu Sans Souci Canasta kulüpte güpegündüz ele geçirildi.
As a form of control. In broad daylight.
Bir çeşit kontrol için, gün ışığında.
We can't deliver the boy in broad daylight, the town's
Gün ışığında teslim edemeyiz, bütün kasaba idamı bekliyor.
How could they escape in broad daylight?
Kaçmak mı? Güpegündüz mü?
A rendezvous in broad daylight...
Güpegündüz bir buluşma...
I wouldn't try it in broad daylight.
Güpegündüz bile denemem.
Bud, it's broad daylight.
- Ne? - Hava çok aydınlık.
- He ran away in broad daylight.
Acele edin! - O kaçtı. Güpegündüz.
Aren't you afraid to come here in broad daylight?
Güpegündüz buraya gelmeye korkmuyor musun?
Drapes closed in broad daylight.
Gündüz olduğu halde perdeler kapalı.
Such mischief, in broad daylight!
Güpegündüz bu ne rezillik!
It's not the place of a yakuza to go strutting around in broad daylight like he owns the world.
Bir gangster hiçbir zaman etrafta hindi gibi kabararak dünyanın hakimi olduğunu sanmaz.
Broad daylight, witnesses and all.
Güpegündüz, şahit de var.
And second : I want to know how you'll do it in broad daylight.
İkinci : yapsak bile gündüz vakti bir barda ne yapabileceğiz?
- In broad daylight?
- Gün ışığında mı?
I would wager, sir, that the things you do with this arm and hand don't let you swagger around too much in broad daylight.
Bahse gireririmki efendim..... bu kolla ve elle yaptıklarınız..... güpegündüz sağa sola dayılanarak yapılacak bir iş değil.
In broad daylight?
- Güpe gündüzmü?
If we can lie, cheat, steal and kill in broad daylight and have to wait till it's dark to make love, something's wrong somewhere.
Gün ışığında yalan söyleyebiliyor, çalıyor ve öldürebiliyorsak ama sevişmek için karanlığı bekliyorsak, yanlış giden bir şey vardır.
Velázquez is the painter of the evening, of open spaces and of silence, even when he paints in broad daylight or in a closed room, even with the din of battle or of the hunt in his ears.
Velázquez zıtlıkların ressamıdır. Gün ışığında olsa bile geceyi küçük bir odada olsa bile geniş toprakları veya savaşın ortasındaki cehennemde yaşasa bile sessizliği ve huzuru resmeder.
And in broad daylight, you want me.
Güpegündüz arzuladın beni.
In broad daylight.
Gündüz vakti.
On a ship in broad daylight with police protection.
Günışığında, polis korumasında gemiden indireceğiz.
How dare you try to rob us in broad daylight?
Güpegündüz bizi soymaya nasıl cüret edersiniz?
Robbery in broad daylight.
Güpegündüz soygun.
It's broad daylight.
Gün ışığı tepemizde.
You going for him now, in broad daylight?
Şimdi mi gidiyorsun, güpegündüz?
And in broad daylight.
- Güpegündüz.