Brutality traduction Turc
709 traduction parallèle
And then the brutality of the military authorities in Odessa was answered with the battleship's shells.
Ve Odessa'nın askeri otoriteleri karar verdiler.
All of these degenerate characteristics check amazingly with the history of the dead man before us, whose life was one of brutality, of violence and murder.
Bütün bu bozulmuş karakteristikler bu ölü adamın vahşet, şiddet ve cinayet dolu yaşamını tamamen açıklıyor.
But the brutality of which we hear is a gross exaggeration... born of the fancy of the misinformed.
Ancak burada anlatılan gaddarlık yanlış bilgilere sahip olanların cahilane abartılarıdır.
The discipline is strict... but there is no brutality.
Disiplin tam ve sıkıdır ancak gaddarlık diye bir şey yoktur.
When brutality and the lust for power must perish by its own sword.
Kaba kuvvet ve iktidar için duyulan arzu... kendi kendinin kurbanı olacak.
We are coming out of the darkness into a new world, a kindlier world, where men will rise above their hate, their greed and their brutality.
Karanlıktan kurtuluyoruz,... Yeni, bir dünyaya müşfik bir dünyaya doğru. insanlığın, nefretlerinin, acımasızlıklarının... ve hırslarının üstüne çıktığı bir yere doğru..
- I hate brutality, Mr. Andreson.
- Vahşilikten nefret ederim Mr. Andreson.
Brutality has always revolted me as a weapon of the witless.
Şiddet akılsızların silahıdır ve beni tiksindirir.
I'm not so sure I care to expose myself... to typical, instinctive masculine brutality!
Bu tipik, içgüdüsel, erkeksi vahşete... maruz kalmak istediğimi sanmıyorum!
Are you asking for brutality?
İlla acımasız mı olayım?
Do you think I condone their brutality any more than you do?
Senin yaptığından daha çok onların vahşiliğini bağışladığımı mı sanıyorsun?
Again and again they raided, looted, burned and destroyed, following Quantrill and his ominous black flag into an inferno of violence, brutality and destruction of life and property.
Defalarca baskın düzenlediler yağmaladılar, yakdılar ve yıktılar... Quantrill ve onun uğursuz siyah bayrağı peşinde şiddetin cehennemi içinde can ve malın acımasızca yok olması.
No, I don't consort brutality, Mr. Bush.
hayır, ben kötü muameleye taraftar değilim, bay Bush.
The only result is citizens committees screaming about police brutality.
Tek sonuç ; vatandaşlar komitelerinin polis barbarlığı diye haykırması.
As for you... your record as a noncom is full of nothing but bullying and brutality.
Sana gelince... onbaşıyken sicilinde, kabadayılık ve vahşetden başka bir şey yok.
Violence and brutality they are not a monopoly of distant countries.
Şiddet ve gaddarlık Ülkeler uzak olsada değişmeyen şey.
Brutality, stupidity, bigotry.
Kaba kuvvet, budalalık, bağnazlık.
Secure your prisoner, but stop the brutality.
Mahkumunu emniyete al, ama vahşete de son ver.
Did she ever mentioned Lucas'brutality or... described any beating he had ministered?
Lucas'ın şiddetinden ya da dayaklarından hiç bahsetti mi?
Cramped by the confines of their barren, icebound northlands, they exploited their skill as shipbuilders to spread a reign of terror then unequalled in violence and brutality in all the records of history.
Karlarla kaplı çorak kuzey topraklarıyla sınırlanmış olduklarından yeteneklerini gemi yapımcılığında geliştirerek tarih kayıtlarında benzerine az rastlanır bir barbarlıkla hükümranlıklarını yaymaya çalıştılar.
Listen here. Okazaki may be a brute, but his brutality lets him run that large pit.
Okazaki zalim olabilir ama anca bu yolla böyle büyük bir ocak işletilebilir.
And now, because of the brutality of that coward...
Sonra o seviyesiz alçak beni senin önünde küçük düşürdü.
This is police brutality.
Bu kanun zulmüdür.
Brutality?
Vahşet mi?
His trials were always marked by extreme brutality.
Onun bulunduğu mahkemeler en acımasız olanlardı.
Such brutality will not be tolerated again!
Bir daha bu türden bir gaddarlık görürsem affetmem!
I'm sure that deep in his heart he doesn't believe in the brutality of an eye for an eye.
Başkanın, yüreğinin derinlerinde bu göze göz barbarlığına inanmadığına eminim.
You slap a cigarette out of some hoodlum's mouth... five minutes later he's in the mayor's office yelling "police brutality"... rallying the bleeding heart squad.
Bir serserinin ağzındaki sigaraya bir fiske vurursun... beş dakika sonra "polis zulmü" diye belediye başkanına koşar... ve yufka yüreklileri de ayağa kaldırır.
I'm not advising cruelty or brutality with no purpose.
Amaçsız zulüm ya da vahşet öğütlemiyorum.
Brutality is a far more universal language to us than an expression of friendship from outer space.
Dış dünyadan gelen bir dostluk belirtisindense acımasızlık bizim için daha evrensel bir dil.
In the battle we fought I knew that cunning was more effective than brutality
Mücadele verdiğimiz savaşta kurnazlığın vahşetten daha etkili olduğunu biliyordum.
I want him treated without brutality, but carefully watched.
Ona zalimce davranılmamasını istiyorum, ama dikkatlice gözlem altında olsun.
But to realize your dreams... you'll need something more than brutality.
Fakat rüyalarını gerçekleştirmen için gaddarlıktan başka şeylere ihtiyacın olacak.
All around me, I could see only misery... injustice, and brutality.
Çevreme baktığım zaman sefaletten başka bir şey görmüyordum.
No more brutality.
Bundan böyle zalimlik yok.
And now all I see is brutality.
Şu an ise tek gördüğüm gaddarlık.
Your unbridled brutality has insulted the glorious Aizu spirit.
Kullandığın ölçüsüz şiddet aziz Aizu ruhunu aşağılamıştır.
Maybe I can give you a little story about police brutality.
Belki polis gaddarlığı hakkında küçük bir hikaye anlatırım.
When we find them, you accuse us of brutality.
Onları bulduğumuzda bizi zor kullanmakla suçluyorsunuz.
Police brutality.
Polisin kontrolsüz güç kullanması.
- Brutality's not nothing.
- Vahşilik hiçbir şey demek değildir.
Hmm. Talk about police brutality.
Polisin kontrolsüz güç kullanması.
We were sorry for the horses, but not for them, certainly after the brutality with which they treated our brothers!
Atlar için üzgündük, ama, kardeşlerimize yaptıklarını görünce aynı şeyi polisler için hissetmedik.
Police brutality!
Ne yapıyorsunuz?
You know he could have your badge for police brutality?
Polis şiddeti yüzünden seni rozetinden edebilir, biliyor muydun?
Dr Taylor, the two officers involved have been investigated thoroughly and cleared of any suspicion of brutality or unreasonable conduct.
Dr Taylor, işin içindeki iki memurumuz herhangi bir zor kullanmadan makul bir şekilde çalışıp olayı aydınlığa kavuşturmuştur.
We don't use our weapons for the kind brutality you practise.
Zalimlik için silah kullanmayız.
The brutality of your father, Frederick's ambition... even the ruthlessness of Martin.
Babanın vahşiliği, Frederick'in hırsı... hatta Martin'in acımasızlığı...
Ooh, police brutality!
- Polis gaddarlığı!
With trickery, brutality, finality. We match their evil.
Hile, vahşilik, kesinlikle kötülüklerine uyacağız.
There's no need for brutality ;
Gaddarlığa gerek yok.