Buggy traduction Turc
510 traduction parallèle
Then how about a buggy ride some afternoon?
O halde bir öğlesonu fayton gezisine ne dersin?
When anybody takes me for a buggy ride, I don't like paying for the privilege.
Eğer biri beni kullandıysa, bir de üstüne para ödemek istemem.
Were you taken for a buggy ride?
Demek kullanıldınız.
well, 1 do know that people come up here don't usually make a buggy ride out of it.
Buraya kadar gelenlerin... genelde bir kızağı posta arabasına çevirmediklerini ziyadesiyle bilirim.
In the buggy he said he'd agreed... to take me in out of kindness and settle my situation.
Arabada, beni yanına alma sebebinin tamamen nezaketen ve durumlar yatışana kadar olduğunu söylemişti.
Betty Botter bought a batch of baby buggy rubber bumpers.
Bir berberi berberle beraber bir berberi berber dükkanı açalım.
He took her out buggy-riding in the late afternoon without a chaperon... and then he refused to marry her!
Bir akşamüstü, yanında refakatçi olmadan onu faytonla gezintiye çıkarmış! Ve sonrada onunla evlenmeyi reddetmiş!
Climb into this buggy. This is no day for walking.
Yürüyüş için iyi bir gün değil.
She's even taken to driving her own buggy.
Arabasını bile kendi kullanıyormuş.
No, sir. In the major's buggy.
Binbaşı'nın arabasıyla.
I see you got a new buggy.
Yeni araba almışsınız.
I've gone goofy, completely goofy, bim-buggy, slap-happy.
Aptal oldum, tamamen aptal, aşk sersemi, mutluluk budalası.
- shall I get the buggy out?
- Atli arabayi getireyim mi
Bronco, never mind that buggy.
Bronco... Unutun arabayi.
You better stick to buggy-riding.
Bence sen bebek arabası sür.
Her buggy's in the alley at the back, if you could take her home -
Arabası sokağın ilerisinde,... eğer eve kadar sürebilirsen.
Judge, we found Mrs. Devereaux's buggy.
Yargıç, bayan Devereaux'nun arabasını bulduk.
But some claim that they were adequate... that you don't need a 4-lane highway for a horse and buggy.
Kimileri, at arabasına 4 şeritli yol gerekmediğinden eskisinin uygun olduğunu iddia ediyor.
When are you gonna get that gas-buggy heated up, huh?
Şu külüstürü ne zaman yola çıkaracaksın ha?
I'm not known as a "horse and buggy" man!
Tarihe at arabası şoförü olarak yazılmayacağım.
They got no faith in me and my buggy.
Ne bana ne benim düldüle güvenirler.
It'll make atomic power look like the horse and buggy.
Atom enerjisini oyuncak araba gibi gösterecek...
- Get in that buggy.
- Şu arabaya bin.
If we look in baby buggy there could be
Eğer bebeciğe bakarsak orada olabilir
Mrs. Verber, I wish you'd do something about that baby buggy.
Bayan Verber, umarım bu bebek arabası ile ilgili bir şeyler yaparsınız.
How many times I went to answer the phone... and crashed into that baby buggy.
Kaç kere telefona bakmaya gittim ve bu bebek arabasına çarptım.
I was just watching Mr. Summerton ride down the street in his fine buggy.
Bay Summerton'ı o güzelim arabasında salınışını izliyordum.
Oh, you can't go any distance in a buggy or a hack
# Oh, sen bir çocuk arabası ya da beygirle her yere gidemezsin
You can't go any distance in a buggy or a hack
# Sen bir çocuk arabası ya da beygirle her yere gidemezsin
If you can wait till I hitch up the buggy, we can go to town together.
Biraz beklersen, seninle kasabaya gelebilirim.
- Quite a buggy.
- Biraz yaşlı görünüyor.
You take the buggy, Jessie.
Sen devam et Jessie.
My things. All my luggage is in the buggy.
Benim arabam, içindekiler de benim eşyalarım.
I don't know whose idea it was to hang up a shingle spelling "horse and buggy", but, as for me, I won't invest in antiquity.
Hillsboro tabelası yerine "eski moda" yazan bir tabela asma fikrine sahip olan birini tanımıyorum. Bana gelince, ben geçmiş çağlara para yatırmayacağım.
And the only way I really like a horse is when he's hitched to a nice two-seater buggy with good springs.
Ve, hoşlandığım tek şey iyi yaylanan, iki oturaklı, arabayı atıma bağladığım zamandır.
I'll see you to your buggy, Doctor.
Sizi geçireyim doktor.
Well, horse and buggy time.
Görev başına, Dr Dedham.
- Horse and buggy?
- Görev mi?
Give me my buggy whip.
Kırbacımı ver.
- Drago, throw that in the buggy.
- Drago, bunu at arabasına götür.
Agard, will you stop showing off and get in this buggy?
Adgard, şov yapmayı bırakıp, şu at arabasına biner misin?
You wait here, honey, I'll get the buggy.
Burada bekle tatlım at arabasını getireyim.
Come on, get in the buggy.
Haydi at arabasına geç.
Let me give you a buggy ride.
Hadi, seni bebek arabasıyla dolaştırayım.
- Toby... -... get a buggy ready.
- Toby arabayı hazırla.
I'm getting buggy sitting around here.
Burada oturunca huylanıyorum.
The caretaker here probably went to meet him in a horse and buggy.
Buranın hizmetlisi bir at arabasıyla onu karşılamaya gitmiştir herhalde.
This cop kept looking over, wondering what somebody that looks like me... dressed in state issue, was doing driving a shiny new buggy.
Polis gözlerini alamıyordu, benim gibi üniformalı birinin nasıl olup da gıcır gıcır bir araba kullandığını merak etmişti.
It's where you left it, in the back of the buggy.
Onu faytonun arkasında bırakmışsın.
Maybe tomorrow I'll let you drive the buggy.
Belki yarın faytonu sürmene müsaade ederim.
"Shh. lt's a better buggy."
Bu daha iyi bir çocuk arabası.'