English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ B ] / Bumps

Bumps traduction Turc

866 traduction parallèle
- to take it easy on those bumps? - I got a schedule to keep.
- Yetişmem gereken bir programım var.
I don't mind the bumps.
Tümsekler çok da umrumda değil.
I get goose bumps when listening to you.
Yeteneğinin bir sonucu bu.
Goose bumps on my goose bumps.
Bak, tüylerim diken diken oldu.
Look, Mr. Checco, I've got goose bumps
Bakın Bay Checco, tüylerim diken diken oldu.
Watch the bumps!
Tümseklere dikkat et!
At 40 miles an hour, you fly over the bumps.
Saatte 40 milde tümseklerin üzerinden uçar gibi gidersin.
It bumps along from day to day. [Spectators Laugh]
Her gün bir yerlere çarpıyordu.
Man with a hammer bumps a buck.
"Elinde çekiç olan" 100 koyuyor.
I'll have a look for four hundred. And the house bumps ya, three hundred more.
400'ü görüyor ve 300 daha artırıyoruz.
I'll have a look. And the house bumps ya, five hundred more.
Görüyorum ve 500 daha artırıyoruz.
Something bumps into me.
Birşey bana çarptı.
He knew that each of the jerking bumps of the shark had been meat torn away and that the fish now made a trail of blood for all sharks as wide as a highway through the sea.
Köpekbalıklarının her bir vuruşunun eti dağıttığını ve denizde bir anayol kadar geniş, bütün köpekbalıklarını etrafa toplayacak bir kan patikası oluşturduğunu görebiliyordu.
When someone bumps inuk's head against the wall the wall falls apart.
Biri Inuk'un kafasını duvara çarptığında duvar çöker.
Gee! Sort of gives you goose bumps just to think about it.
Düşünmek bile insanın tüylerini diken diken ediyor.
That was a dumb idea to begin with, dragging you along because I wanted to help a pal over some bumps.
Zaten aptalca bir fikirdi, çünkü orası sana ağır gelecekti. Arkadaşıma yardım isteğinde aşırıya kaçtım.
I always get goose bumps. Look.
Ona her baktığımda tüylerim diken diken olur.
Now I'm getting goose bumps.
Bak! Şimdi benim tüylerim diken diken oldu.
I've had bangs and bumps on every part of my body, from from bottom to top.
Vücudumun her köşesinde büyük küçük morluklar var tepeden tırnağa.
Music gives me goose bumps.
Müzik tüylerimi ürpertiyor.
Goose bumps.
Tüylerim ürperdi.
The underside of the car just comes crashing down onto the biggest bumps.
Otomobilin tabanı büyük tümseklere vurduğunda kaza ihtimali var.
I knew it would be like that, all shivers and goose bumps.
İçimin titreyeceğini, tüylerimin diken diken olacağını biliyordum.
- And all the knots and bumps. - A love match, huh?
- Her tarafı yumrularla dolu ve şiş içinde.
Yes, sir, except I've never seen a Satan with bumps.
Evet efendim ama şimdiye kadar çıkıntılı bir Şeytan Bombası görmedim hiç.
Noises, bumps, and even things being seen.
Sesler, gümbürtüler hatta görülen garip şeyler.
Look, the models have goose bumps.
Baksana, mankenlerin tüyleri diken diken olmuş.
She's starting to get goose bumps!
Kadının tüyleri ürpermeye başlıyor!
You've got goose bumps.
Tüylerin diken diken olmuş.
He's coming to the bumps now.
Şimdi tümseklere geliyor.
You lost your strength, and then the bumps took you out.
Gücünü kaybettin ve akabinde de tümsekler seni dışarı fırlattı.
In the bumps, you know.
Özellikle de tümseklerde.
Goose bumps.
Tüylerim diken diken oldu.
Many bumps and bruises.
Birçok darbe ve ezik var.
So next Friday she bumps into him again, same place, in front of the snake house.
Ertesi Cuma, aynı yerde, yılan kafesinin önünde yine ona rastlar.
I used to get goose bumps every time I looked at that flag.
O bayrağı ne zaman görsem tüylerim diken diken olurdu.
'Cos I'm on wheels and I can't cope with the bumps.
Çünkü tekerleklerim tümseklerle pek anlaşamaz.
It gives me goose bumps just being this close to you.
Şu an sana bu kadar yakın olmak tüylerimi ürpertiyor.
- Just a few bumps and bruises.
- Birkaç yara bere sadece.
Marry a princess who is also noble, and pass all the brain's convolutions and bumps on to your children.
Asil bir prensesle evlenmeli, ve bütün beyin gücünü çocuklarına aktarmalıydı.
- I'll try to smooth out the bumps next time.
- Bir daha ki sefere daha dikkatli olacağım.
Who knows? Peter, I'm worried about that gun going off, you know, by accident, if we hit a few bumps.
Peter, şu silahı diyorum, hani kaza eseri bir çukura falan girsersek, patlamasın.
Some days she would wake up... and she would be covered with big, ugly bumps.
Bazı günler uyandığında vücudu, büyük ve çirkin şişliklerle dolu olurdu.
And the doctors were very worried... because they could never find out what those bumps all over her skin really were.
Doktorlar endişeliydi çünkü derisindeki şişkinliklerin sebebini bilmiyorlardı.
Then as soon as she became a teenager... the bumps went away for good and she never saw them again.
Ama çocukluktan gençliğe geçince, şişlikler de ortadan kayboldu. - Bir daha onları görmedi.
White boys give me goose bumps
Beyaz çocuklar kıçıma vurur
I just hope no one comes running across that field and bumps into that thing.
Umarım kimse buraya kadar gelip bu şeye çarpmaz.
If someone else bumps her off, I'll prop her up and dub her to get her at the Radio City Music Hall at Christmas.
Gerekirse içini doldurur, dublaj yapar ve oraya çıkarırım.
- Watch the bumps.
- Tümseklere dikkat et.
Hoth bumps.
- Tavuk hırsızları.
Unless, of course, someone else bumps her off.
- Ya başka biri onu öldürürse?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]