Bums traduction Turc
759 traduction parallèle
You dirty bums, you.
Sizi pislik herifler.
How about some poker to see who bums the handout?
Bir el pokere ne dersin? Bakalım kim kazanacak.
Artistic bums.
Sanatçı ruhlu berduşlar.
You will have to pay the price for all of us, you no-good bums.
Hepimize yaptıklarınızın bedelini ödemek zorunda kalacaksınız sizi işe yaramaz serseriler.
Sure, and he's on the level, but... Suppose you and I were on the skids. We'd just be two bums.
Doğru ama benim söylemek istediğim şu : seninle ben bir gün beş parasız birbirimize rastlasak sadece iki meteliksiz oluruz.
You ain't talking to bums.
Biz serseri değiliz.
We should put a mattress for the bums.
Evsizler için bir şilte koymalıyız.
Make sure all those bums take their quinine.
O aylakların hepsinin kininlerini aldıklarından emin olun.
My stupid brother always brings bums to us.
Aptal ağabeyim hep serserileri getirir buraya.
They just drop it, so the bums keep doing it.
Onlar sustukça, serseriler devam ediyor.
Eleven. Why is it, every time we drag in one of you bums... you've got $ 1,400 in your kick, I got $ 11 in mine?
Nasıl oluyor da, siz serserilerin cebinde... 1400 dolar, benimkinde 11 dolar oluyor?
Boy, I'd like to see the homes you bums live in.
Siz serserilerin evlerini görmek isterdim.
With bums like him, it wouldn't surprise me.
Onun gibi serseriye yakışır.
I don't cater to bums.
Aylakları besleyecek değilim.
- Bums.
- Serseriler.
No bums in black ties.
Smokinler, siyah papyonlar bitti.
It's bums in white ties from now on
Artik smokinle beyaz papyon takacaksın.
Tell Mr. Roberts how many of you Army bums is in the hospital.
Bay Roberts'a askerlerin hastanede olduğunu söylesene.
Let a man wash, you filthy bums.
Bırakın adam yıkasın, pis serseriler.
And when she's through with you, she'll go back to her bums.
Ve senden ayrıldığı zaman serserilerine geri dönecek.
- He called you useless bums.
- Size aylak serseri diyor.
We gotta live with these bums.
Biz bu serserilerle yaşıyoruz.
They're bums.
Serseriler.
Give those "bums" a break.
"Serseriler" nefes alsın.
These bums are all alike.
Bu serseriler hep aynı.
Pool rooms, stealing, traveling with bums.
Tek bildiğin bilardo, hırsızlık ve serserilerle takılmak.
We don't want people to think we're bums. Wait a minute.
- Evet, insanlar bizi serseri sanmasınlar.
Bums!
Serseriler!
You think this is the first time bums like you have tried to buy me?
Bunun senin gibi serserilerin beni satın almağa çalıştıkları ilk kez olduğunu sanıyorsun?
Later, I found they were just young, drunken saddle bums looking for excitement.
Sonra, onların heyecan arayan genç, sarhoş aylaklar olduğunu öğrendim.
I don't Want you Working on Bourbon Street With bums all your life.
Hayatın boyunca Bourbon Caddesi'nde serseriler ve haydutlarla çalışmanı istemiyorum.
And it gives us back signals to what you bums are holding.
Bize siz serserilerin elindekilerini sinyalle veriyor. Nedenmiş?
A couple of bums in a cab with a caravan.
Bir taksi ve bir karavan.
We don't feed bums here.
Biz burada serserileri beslemiyoruz.
Now, when I find you here in the middle of who knows what kind of people... drunken bums, dope fiends, gamblers...
Bir de şimdi bak, seni nasıl insanların arasında buluyorum. Ayyaş serseriler, esrarkeşler, kumarbazlar.
- That's what I did. - The bums, serves them right.
- Serseriler, haklarını almışlar.
Anyzhing to get away from those bums.
O serserilerden uzaklaşmak için ne gerekiyorsa.
I'm tired of having bums yell at my wife.
Serserilerin karıma asılmasından bıktım.
When he reviews a play, he just doesn't make wisecracks like the rest of those bums.
Bir oyunu eleştirdiğinde, öteki beş para etmezler gibi ukalalık da yapmıyor.
It's just the place for bums, but not for me.
Burası berduşlara göre, bana göre değil.
All bums, that's us.
İşimiz gücümüz serserilik.
You're not a bunch of bums.
Gelin, size bir şey göstereceğim.
Happy days must really be back if you bums are taking cabs now. - Pipe down.
Sokak serserileri yeniden taksiye binebiliyorsa, eski mutlu günler geri geldi demektir.
There's no one left in the neighbourhood. No one but bums.
Mahallede ayaklar haricinde kimse kalmadı ki.
I'll treat all the bums.
Aylaklara ziyafet çektirelim.
- Those bums should get a job!
- Gitsin çalışsın, şerefsiz!
Look at the bums.
Şu dilencilere baksana.
Let's go, you lazy bums!
Tembel köpekler çalışın!
Carousing at night with his drunken bums!
Çalışmıyor.
We were both bums until we found that out.
Bana, nedenini sorma.
I don't make deals with bums.
Senin gibi serserilerle pazarlık yapmam.