Buses traduction Turc
1,026 traduction parallèle
The buses are impossible, that's why I brought...
Otobüsler artık çekilmez oldu ve işte bu yüzden... Elbette sadece otobüsler de değil.
Back in the spring. After a late session, he - when the last buses had gone.
Geçen ilkbaharda gecikmiş bir celseden sonra, o, son otobüsleri kaçırınca.
You've never seen so many black people... cluttering up our schools and buses and cafes... and washrooms!
Okulları, otobüsleri, kafeleri, tuvaletleri altüst eden hiç bu kadar çok siyah adamı bir arada görmemişsindir!
Smashed cars, busted-out buses... but all good stashes.
Parçalanmış arabalar, hurdaya çıkmış otobüsler.
Buses are waiting outside to take you back to your hotels.
Otobüsler sizi otelinize götürmek için dışarıda beklemektedir.
The airport buses for downtown Los Angeles Beverly Hills and Hollywood will depart in 10 minutes from Ramp A.
Los Angeles, Beverly Hills ve Hollywood terminal otobüsleri 10 dakika sonra A durağından kalkacaktır.
We need new buses but I can't get the permits for them.
Yeni otobüslere ihtiyacımız var, ama izin çıkmıyor.
When do the buses come through?
Otobüsler ne zaman geçiyor?
The buses stop at 2 : 00. How would you get home?
Otobüsler saat ikiden sonra çalışmıyor, eve nasıl gideceksin?
The new planes and buses won't function.
Yeni uçaklar ve otobüsler çalışmıyor.
The noise on Clark Street isn't to be believed, what with the buses and the people
Clark Caddesi'ndeki gürültü inanılmazdır. insanlar ve minibüsler...
Move quickly to the buses.
Hemen otobüslere binin.
Two days ago, one of our rocket buses was denied permission for an emergency landing.
İki gün önce, acil iniş yapmak isteyen bir hava otobüsüne iniş izni verilmedi.
The cortical surface consisting of distributed in logic arrays... various multi-directional buses and distributing converters... for converting synaptic memory into DNA storage.
Lojik sistemin dağıtımını içeren kortikal yüzey, sinaptik belleği DNA deposuna dönüştürmek için dönüştürücü dağıtıcılarının ve birçok çok yönlü taşıyıcının dizilimini sağlar.
Buses are just as bad.
Otobüsler de kötü.
I see, haven't you got anything a bit more modern? You know, like a job on the buses
Mesela otobüs şoförlüğü veya Metro için kazı yapmak.
Taxis, subways, buses.
Taksiler, metro, otobüsler.
There are no buses or taxis, and no car will pick up strangers.
Ne otobüs ne de taksi var. Yabancıları da kimse arabasına almaz.
And so, in this hell, on this planet full of hospitals, asylums, cemeteries, factories, barracks and buses, the brain slowly slowly... runs away
Ve bu cehennem, bu gezegen. Hastanelerle, akıl hastaneleriyle mezarlıklarla, fabrikalarla kışlalarla ve otobüslerle dolu. Beyin yavaş yavaş uçup gidiyor.
And being treated like sheep. What's the point of being carted around in buses Surrounded by sweaty, mindless oafs
Otobüslerle dolaşıp durmak, Kettering ve Coventry'den ter kokan börgüsüzlerle birlikte.
Do they have public light buses?
Belediye otobüsü yok mu?
Buses leaving the square are filled to capacity.
Otobüsler tamamıyla dolduruluyor.
Trains and buses were scarce now, too.
Trenler ve otobüsler de olabildiğince kıtlıktaydı.
I've stationed 12 buses of riot police nearby.
İsyana karşı 12 otobusluk polis timi kurdum.
You haven't got any buses?
Otobüs yok mu?
Buses run with countless human souls.
Otobüsler sayısız canla gidip geliyor.
The buses stopped running and we got an act to go.
Son otobüsler kalktı, biz hala şov yapacağız.
- Buses don't run yet.
- Otobüsler daha başlamamıştır.
The buses!
Otobüsler!
The buses are empty... and look almost menacing, threatening, as so many yellow dragons watching me... with their hollow, vacant eyes.
Otobüslerin hepsi boş boş, anlamsız gözlerle beni izleyen sarı ejderhalar gibi neredeyse tehditkâr, korkutucu görünüyorlar.
We're talking buses now, girl.
Burada otobüslerden bahsediyoruz.
You should all be proud to be part of a team that has brought buses out of the Dark Ages of mass transportation.
Otobüsleri, toplu taşımanın Karanlık Çağından çıkaran bir ekibin parçası olmaktan hepiniz gurur duyuyor olmalısınız.
He steals trucks, buses...
Kamyon çalıyor, otobüs çalıyor...
WHERE THERE WEREN'T ANY TAXIS OR BUSES OR STRANGERS TO HARM HER.
Taksilerin, otobüslerin ya da ona zarar verecek insanların olmadığı bir yerde.
Subways, buses.
Otobüsle, metroyla.
All those meeting incoming school buses from Jackson County, please report to the auditorium.
Bu toplantıya gelen bütün okul otobüsleri Jackson County'den geliyor, LÜtfen Aditorium'a rapor verin.
Trucks and buses will be leaving at 3.25, 4.25, 5.25.
Kamyonlar ve otobüsler saat 3.25, 4.25, 5.25'de kalkacaktır.
- She's afraid of buses too!
- O otobüslerdende korkar!
Now, the buses are leaving tomorrow morning at 6 : 30 to pick up the kids, and it's very important you get your bus assignments to know which group of kids you're in charge of.
Otobüsler çocukları almak için yarın sabah altı buçukta hareket edecekler. Hangi gruptan sorumlu olduğunuzu anlamak için görev evraklarınızı teslim almanız önem taşımaktadır.
Anyway, the El was then replaced by buses and taxicabs which still are the main forms of public transportation on Third Avenue.
Velhasıl, ET hattının yerini otobüsler ve taksiler devraldı ki bugün dahi varlıklarını toplu taşımacılıkta koruyorlar.
If this were the brain, we might have horse-drawn trolleys and the El and buses all operating simultaneously redundantly, competitively.
Eğer bu beyin olsaydı, hem troleybüsleri hem treni, hem otobüsleri aynı anda rekabet içinde çalışıyor görebilirdik.
Sergeant, get on the radio and organise some buses to take the kids home.
Çavuş, telsizden çocukları eve götürecek otobüsler ayarla.
In buses, trains, parks... where it's noisy.
Otobüslerde, trenlerde, parklarda gürültülü yerlerde.
It took me two buses, three cabs and a train to get into the neighborhood.
İki otobüs, üç taksi ve bir tren beni buraya getirdi.
Tell him about the buses... and charging by the head for rides.
Ona otobüslerden... ve özel ulaşımdan bahset.
Are you on one of these buses?
Bu otobüslerden birinde misin?
My job is to see that big, strong men like you... get on these buses without getting lost.
Benim işim senin gibi iriyarı, güçlü adamların kaybolmadan otobüslere binmesini sağlamak.
Get'em on the buses! Get'em out!
Otobüslere bindirin.
No buses.
Otobüsler.
The buses, the trains, the markets.
Otobüsler, trenler, dükkanlar.
It's not just the buses...
Sizi görmek her zaman güzel Bay Cummings.