But here's the good news traduction Turc
40 traduction parallèle
But if you agree to take it easy... no traveling for a few days until... we're totally in the clear I see no reason why he can't check outta here. Well, that's good news, isn't it? Just sign right here.
Ama sâkin olmayı başarırsan biz gitmeni söyleyene dek birkaç gün burada kalırsan buradan taburcu olmaman için sebep görmüyorum.
But here's the good news.
Ama iyi haber şu :
I don't know, sir. But the Earth is still here, that's good news.
Bilmiyorum efendim, ama Dünya orada.
But here's the good news.
Ama sana iyi haber.
But here's the good news, this neighborhood is rife with crime.
Ama iyi haber, bu mahalle suçla dolu.
But the good news is, it's on sale - here, right at this very store.
Ama iyi haberse ; bu mağazadan satın alabilecek olmanız.
But here's the good news.
Ama, alın size iyi haber.
But here's the good news - I think I have a way to stop her.
İyi haber şu ki onu durdurmanın bir yolu var.
But here's the good news - - when I get called up to the nba, you can have your job back.
Ama iyi yanından bak, NBA'den çağrıldığımda işine geri dönebilirsin.
But here's the good news.
Ama iyi haberlerim var.
But here's the good news :
Ama iyi kısmı :
I'm almost positive ruby's the one Who helped stu commit this crime. But here's the good news,
Ruby'nin bu suçta Stu'ya yardım ettiğine nerdeyse eminim.
But here's the good news : I take euros.
Ama iyi haber şu ki, ben euro alırım.
But here's the good news.
Sana iyi haberlerim de var.
Oh, but here's the good news.
İyi haber de var ama.
But here's the good news- - with her leaving, the stink will be off the paper, which makes this a great investment opportunity.
Ama işte iyi haberler, - - Onun gitmesiyle, Kötü izlenimde gidecek, Bu da burayı çok iyi bir yatırım haline getiriyor.
But here's the good news.
İyi haberlerim de var.
But here's the good news- - I am getting older but I also have more money than I used to have so I'm gonna get a new- - I'm gonna upgrade my dick.
İyi haber şu ki- - Yaşlanıyorum ama ihtiyacım olandan daha fazla param var. Ben de gidip yeni bir çük taktıracağım.
But here's the good news- - you're getting warmer.
Ama iyi haberler de var- - daha da yaklaşıyorsunuz.
But here's the good news.
Ama iyi haber de var.
But here's the good news.
Ama iyi haberi söyleyeyim.
But, the good news I'm here to tell you, since there's going to be plenty of kids and plenty of opportunities for you to take advantage of at my beach house this summer.
Ancak sana vereceğim iyi haber şu ki bu yaz benim yazlıkta bir sürü çocuk olacağından sen de birçok fırsat yakalayabilirsin.
But here's the good news.
Ama güzel haberler de var.
But here's the good news.
Ve işte iyi haber.
But here's the good news.
Ama iyi haber.
But here's the good news : I called the trucking company... perhaps not as quick as I should have, but I did.
İyi haberse şu, lojistik şirketini aradım hemen aramalıydım ama daha sonra aradım.
But the good news is, she's on her way here,
Ama iyi haber şu ki, şu an buraya geliyor...
So, in this moment when it feels like there is none, here is the good news. Death may have taken Barry, but it can't take our memories of him.
Yani şu an hiç yokmuş gibi gelse de iyi haber şu ki ölüm Barry'yi almış olabilir ama onunla ilgili anılarımızı alamaz.
But here's the good news. I do know about women.
Ama iyi haber, kadınları iyi tanıyorum.
But you didn't come here with the good news. If there was ever any respect there, it's gone.
ama iyi haberlerle gelmedin sanırım birazcık saygım vardı oda gitti.
But that's the good news is I'm here to teach you.
Ama güzel bir haberim var. Ben sana öğreteceğim.
- But here's the good news...
- İyi haberse şu...
Uh, yes and no, but, um, the good news is, uh, it was insured, and so it's not a lot, but here's a check for $ 900.
Evet ve hayır. İyi haber ise sigortalı olduğu için fazla bir şey değil ama işte 900 dolarlık çekin.
We get it, you don't like the guy, but here's the good news.
Anladık, adamı gözün tutmadı ama güzel olan şu.
I'm pulling the oxygen out of your bodies, molecule by molecule, but here's the good news.
Oksijeni çıkarıyorum bedenlerinizden, molekül, molekül ama iyi haber de var tabii.
But here's the good news. We're not the author.
İyi haber şu ki yazar biz değiliz.
But here's the good news.
Ama iyi bir haberim var.